(1.0)-Yeniden Tanışmak

3.7K 324 39
                                    

Ve birbirine karışan ruhlar, son kez dans etti yaşadığını sanan ölü bedenlerde.

🍁

Doğu Yazgın

Doğu, gözlerini kapatmış işittiği melodinin ruhunu okşamasının tadını çıkarıyordu. Önceki gün Emre'nin evinden ayrılıp kendi evine girdiğinde salonun ortasına konan ihtişamlı piyanoda takılı kalmıştı. Annesi, ona sürpriz yapmak için bu piyanoyu erkenden almıştı ve Doğu uzun bir teşekkür faslının ardından yerine geçip tuşlara dokunduğu andan beri hissettiği huzurla durmadan gülümsüyordu. Gece oldukça geç yatmasına rağmen sabah erkenden kalkma sebebi yine bu aletti.

Piyanonun başına geçmiş, adeta dünyadan soyutlanmıştı. Bastığı her tuş, onu biraz daha yaklaştırıyordu geçmişine. Gözünün önünde ikizinin gülümsemesi varken kalbindeki yüklerin hafiflediğini hissedebiliyordu. "Bu gürültü ne sabah sabah?"

Duyduğu sesle gözlerini yavaşça aralarken parmakları mucizevi bir hızla kıpırdanmayı kesmişti. Kardeşi Sedef huysuzca ellerini beline koymuş kendisine bakarken biçimli kaşları istemsizce çatıldı. Bölünmekten hoşlanmazdı. Üstelik, onu bölenin Sedef olması içine gitgide yayılan kızgınlığı iki misline çıkarmıştı. Yine de her zamanki kibar tavrıyla "Üzgünüm," dedi. "Uyandırmak istemezdim."

Sedef, annesi gibi kızıl bir kızdı. Ela gözleri ve beyaz tenini çevreleyen makyajı onu  yaşından çok daha büyük gösteriyordu. Uyurken bile buna katlanması sinir bozucu olmalı, diye düşündü. Sedef ise ona atabileceği en soğuk bakışı atıyordu. Genç kız, itiraf edemese de her zaman kıskanmıştı Doğu'yu. Onu sevmiyor değildi hatta onun gibi biri ağabeyi olduğu için oldukça şanslı olduğunu düşündüğü anlar çoktu. Fakat Doğu, çevresinden gördüğü itibarla ondan hep bir adım öndeydi. Ailesinin gözdesiydi, akrabalarının, arkadaşlarının... Bu Sedef'in ona karşı asi ve vurdumduymaz davranmasına neden oluyordu. Kendisini ve Doğu'yu kıyasladığında ailenin öz çocuğu olmasına rağmen yine geri planda kalıyordu. Bazı şeylerin kan bağı gerektirmediğini elbette biliyordu ama bu onun kıskanmaması için geçerli bir neden oluşturmuyordu. Ailesinin dikkatini üstüne çekmek için elinden geleni yapmıştı. Derslerini daima iyi tutmuş, küçük yaşta birçok özel ders alarak kendini dans alanında geliştirmişti ama yine de yetmiyordu işte. Bunu anladığında liseye başlamak üzereydi. Sedef, fikirlerini değiştirerek uysal kimliğinden uzaklaştırıldığında başta annesi olmak üzere herkes tarafından daha da dışlanmış ve ailenin sorunlu çocuğu damgasını yemişti. Lise için başka bir ülkeye gönderilmesiyse onun için son nokta olmuştu. O gün, ağabeyine karşı ördüğü duvarları kendi çapında öfkenin oluşturduğu dikenli telleriyle sarmış ve kalbini geçilmez yapmıştı. Artık, Doğu onun için bir düşmandan farksızdı ve onun her hareketine bir kulp bulmaktan geri durmayacaktı. Yaşadıklarının suçunu üstüne atması doğru değildi biliyordu ama doğru olan şeylerin de onun durumunda olan biri için önemi yoktu. "Ama uyandırdın, Doğu." diye tısladı. Ona ağabey demeyeli uzun zaman olmuştu ve bunu düzeltecek değildi. "Görüşmeyeli epey kabalaşmışsın."

Arkasını dönüp hışımla mutfağa yönelirken Doğu'nun çatık kaşları düzeldi. Bu kızla aynı evde olmak, onu gün geçtikçe zorlayacak gibiydi. Üstelik artık çocuk değildi Sedef. Kafasını iki yana sallayarak yerinden kalktı.

Bir saat içinde kahvaltı için yemek masasına oturduklarında Sedef telefonuyla oynuyor, babası gazetesini okuyor annesiyse olabilecek en nazik şekilde yemeğini yiyordu. Doğu ise dünü düşünerek yemeğiyle oynuyordu. Cemre denen kızın gözlerini yalnız birkaç dakikalığına görmüştü ve şimdi onun nasıl olduğunu merak etmeden duramıyordu. Uyanmış mıydı? O güzel gözleri gökyüzüyle buluşmuş muydu yeniden? Ya yarası nasıldı? O halde hırsızlığa çıkabilecek miydi?

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now