(4.7)-İlk aşama

1.9K 181 17
                                    

Görüyor musun hayat, bir duvar daha dikildi ruhumun üzerine? Ben gün geçtikçe o duvarın altında eziliyorum.

🍁

Batı Poyraz

Etraf hayli sessizdi. Batı ellerini cebine koymuş balkondan dışarıyı izliyordu. Üç gündür Doğu'nun yerindeydi ve bu üç günde bir arpa boyu yol kat edememişti. Uykusuzluktan çatlamak üzere olan başını ve yorgun bedenini saymazsa gayet iyiydi aslında. Bir türlü alışamamıştı bu yeni hayata. Alışmak da istemiyordu gerçi. Dışarıda yağan yağmurdan gözlerini ayırmasına sebep olan Tülay'ın seslenmesi oldu. "Doğu, kahvaltı hazır tatlım."

Arkası dönük olduğu için dudağını büküp kadının taklidini yaptı ağzını oynatarak. Sonra içeri geçti. Sedef ve ailesi çoktan masadaki yerlerini almıştı. Evet Batı, onları böyle ayırmıştı. Sedef diğer ikisine göre daha katlanılır olsa da onu da sevmiyordu. Gerçi şöyle bir düşününce Batı kendinden başka kimseyi sevmezdi zaten. Ağzına aceleyle bir şeyler tıkıştırdı. "Hayatım," dedi Tülay sonra. "Sedef'i okula sen bırakır mısın bugün?"

Batı sözlerin hedefinin kendisi olduğunu anlamıştı lakin anlamamazlıktan gelmek için her şeyi verebileceğini de biliyordu. "Tabii." dedi. Sedef kahvaltısını bitirdiğinde Doğu'nun hiç kullanmadığı ama ona temin edilen arabaya bindi genç adam. Sedef de yolcu koltuğuna yerleştiğinde Batı başını eve çevirdi ve kadının perdenin arkasından onları izlediğini fark etti. Bir haltlar döndüğünü anlayan Batı, bu basit numaraya asla kanmazdı. Arabayı çalıştırıp köşeyi döndüğünde durdu. Sedef "Ne oldu?" diye sordu. "Neden durdun?"

"Başının çaresine bak bücür," dedi Batı. "İşim var benim." Arabadan indiğinde kız da şaşkınca indi. Arabayla gidecekleri için üstüne kalın bir şeyler de almamıştı ve dışarısı buz gibiydi. Sedef Batı ile geçirdiği üç günde canından bezmişti. Adamın sinir bozucu lafları ve asık suratını gördükçe ağabeyinin Doğu olmasına fazlaca şükreder olmuştu aynı zamanda. Beterin beteri vardı ne de olsa. Yine Batı'nın emrivakilerinden birine yakalanmış olmanın verdiği hezimetle kollarını göğsünde birleştirip avuçlarını sürttü. Batı kapüşonunu takarken kızın üşüdüğünü gördüğünde ofladı. Ceketini çıkarıp "Bücür?" diye seslendi. "Giy şunu." Kız ona döner dönmez kafasına düşen ceketi hissetti. Sabrının son demlerinde olsa da Batı'nın bu yaptığı bir yandan hoşuna gitmişti. Kabaca vermiş olsa da ceketini vermeyi akıl edebilmişti neticede. Teşekkür edip ceketi giyerek gözden kaybolduğunda soğuğa aldırmayan Batı yürüyerek evin önüne geldi. Kendisini bir duvarın arkasına gizlerken kadın ve adam dışarı çıktı. Onlar arabalarına binerken Batı koşarak demin köşeye park ettiği arabaya atladı ve aracı çalıştırdı. Bugün ne pahasına olursa olsun o çiftin gizlediği şeyi öğrenecekti.

Arabayı göz hapsine alarak uzaktan takibini tamamladığında araç bir kafenin önünde durmuştu. Kendisi de inip içeri geçti. Çift bir masaya yerleştiğinde gözden en uzak masaya da Batı geçti. Yüzünü mümkün olduğunca gizleyerek onları izlerken her şeyin normal gözükmesine anlam veremiyordu. Sadece beraber zaman geçirmek için mi buraya gelmişlerdi yani? Yarım saatin sonunda da bir şey olmadığını fark eden Batı elini yıkamak için lavaboya gitti. Boşuna heveslenmişti. İşini halledip çıktığında masaya dönecekti ki bakışları o tarafa kaydığında gördüğü adamla durdu öylece. Açıkta olması umrunda bile değildi o an için. Kenan, rahat bir tavırla ikilinin yanında otururken bu imkansızdı da. Batı dişlerini sıkarken eli beline gitti ama rol gereği yanında silah taşımadığı için boşluktan başka hiçbir şey hissedememişti. Adamın Onur'u nasıl öldüğünü anımsadığında öfkeyle yumruklarını da birleştirdi. Kardeşinin ailesinin bu adamla ne işi olabilirdi? İçindeki ses o masayı dağıtmasını avaz avaz haykırırken "Henüz değil," dedi kendi kendine. "Önce anlamalısın Batı. Ustan sana hep ne derdi?" Tekrarladı Onur'un sözlerini. "Başını gördüğün için sonundan vazgeçme. Belki de hiçbir şey göründüğü gibi değildir."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now