(0.1)-Çırak

6.7K 426 113
                                    

Kaderi Tanrı yazar, bedeli insan öder.

🍁

Eylül 2018, İstanbul

Batı Poyraz

Genç adam, alnına düşen bir tutam saçı geri itip önündeki kum torbasına son yumruğunu indirdi. Göğsü hızla inip kalkarken yüzünden akan terler usulca çenesinden süzülüyordu. Kum torbasına göz ucuyla bakarken duyduğu alkış sesiyle başını çevirdi.

Kırk yedisini devirdiği halde oldukça dinç duran, tamamen gri ve uzun olan saçlarını bağlamış adamla göz göze geldiğinde alkışın sahibini anlaması zor olmamıştı. Üstündeki beyaz tişört sırılsıklam olmuşken gözleri biraz daha ileride duvara yaslanmış kendisini izleyen en fazla on sekiz yaşındaki kızı buldu. Kız, kahverengi saçlarını her zamanki gibi örmüş ve yana atmıştı. Üstünde lacivert, dizlerinin biraz üstünde biten pileli etek ve beyaz bir gömlek vardı. Boynunda gevşettiği kravatı iğreti bir şekilde duruyordu. Kızın kahve gözleri metrelerce öteden ışıl ışıl parlıyordu. Sıradan bir renk olmasına rağmen bu renk kızda daha özel duruyordu. Genç adam, onu tepeden tırnağa süzüp ifadesiz bir suratla yeniden karşısındaki adama döndü ve yalnızca ikisinin duyabileceği bir seste "Kızın benden hoşlanıyor ihtiyar." diye güldü. Hiç mimik olmayan suratında aniden oluşan bu tebessüm kendisine bakan genç kızın kalbini hızlandırırken yaşlı adam gözlerini devirdi.

"O daha küçük, Batı. Seni havalı buluyor, hepsi bu."

Batı, elini ensesine atıp gür siyah saçlarını karıştırdı. Yeşil gözlerinin etrafını derin bir alay sararken "Peki." dedi geçiştirircesine. Eğilip yerdeki su şişesini aldı ve kafasına dikti. Birkaç yudumdan sonra biten şişeyi eliyle buruşturup ilerideki çöp kutusuna attı. Tam olarak isabet ettirdiğinde havalı bir şekilde ıslık çalarak "Ben duş alacağım, usta." dedi. Yemekte görüşürüz." Islıklarıyla hoş bir melodi yayılırken kızın yanına geldiğinde duraksadı. "Nasıl gidiyor, Gece?"

Kız, heyecanla yüzüne düşen saçı kulağının arkasına attı ve sesinin titrememesini umarak "İyi," dedi. "Her şey normal." Bir süre genç adamın muazzam görüntüsünü izledi. "Sende durumlar ne?"

"İyi," dedi Batı da. "Gördüğün gibi, senin huysuzla uğraşıyorum."

Gece, eliyle ağzını kapatıp sırıttı. "Babam duymasın."

Batı omuz silkti ve kollarını göğsünde birleştirmiş kendilerini izleyen adama baktı. Ardından kayıtsızca kıza çevirdi yeşillerini. "Haklıyım, ne diyebilir ki?" Gece, birkaç saniye boyunca hayranca bakmaktan alıkoyamadı kendini. Karşısındaki adam onun için kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi. On yedi yıllık hayatının neredeyse on üç yılı bu adamla geçmişti. Karşısındaki Batı ilk geldiğinde aksi ve öfkeli bir çocuktu. Kendisi dört yaşındayken Batı onuncu yaşına yeni girmiş ve her fırsatta konuşma çabalarına karşın sessizliğini korumuştu. Gece daha küçücük bir çocukken aşık olmuştu Batı'ya ama Batı onu daha çok bir çocuk gibi görmüş ve hislerinden habersiz büyümüştü. On yedi yaşına geldiğinde babasıyla çalışmaya başlayan Batı, kendini iyi kalpli babasının kötü yanına bulamıştı. Gece'nin babası Onur Bey, içinde iki farklı kimlik taşıyordu. Biri annesinin ölümünden sonra biricik kızına bakan ve ona hiçbir duygunun eksikliğini yaşatmayan melek gibi adama aitti. Diğeri, karanlık işleri olduğu için birçok düşmana sahip sert ve otoriter bir kişilikti ve Gece şimdiye dek o yüzüyle hiç karşılaşmamıştı. Ama biliyordu. Çünkü babası, Gece'ye karşı daima dürüst olmuştu. Kötülüğünü şimdiye dek hiçbir şekilde ona sıçratmasa da son zamanlarda babasının sıkıntılı göründüğünü fark etmişti Gece. Bu durum Batı için de geçerliydi ama Batı babasının aksine bunu gizlemekte oldukça iyiydi.

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now