(5.4)-Hüznün Eşiği

1.8K 175 29
                                    

Anlamlı ve doğru cümleleri, anlamsız ve yanlış insanlarda harcadık.

🍁

Doğu Yazgın

"Hala inanamıyorum."

Doğu, sözlüsünün heyecanlı sesiyle başını ona çevirdi. Mavileri ışıl ışıl parlıyorken kızın mutluluğu yüzünden okunuyordu. "Gerçekten de evleniyoruz, Doğu."

Genç adam kolunu onun omzuna atıp bedenini bedenine sardı. Bir şeyler hayatında o kadar hızlı ilerliyordu ki artık ayak uydurmaya çalışmayı bırakmıştı. O, yerinde duruyor ve sadece hissettiği mutluluğu çevresine yansıtmakla yetiniyordu. Beraber yolda sarmaş dolaş yürürken yüzündeki huzurlu tebessümle "Tanık olduğum en güzel mucize." dedi. "Kalbim kanatlanıp uçacak gibi, sevgilim." Dudaklarını Cemre'nin uzamış saçlarına bastırdı. "Umarım daima böyle mutlu oluruz."

Cemre elini beline sarıp başını göğsüne yaslayarak yürümeye devam etti. "Bu noktaya ulaşabileceğimize kim inanır ki? Batı allem etti kallem etti, düğünü bir ay sonrasına çekmeyi başardı. Emre şu an senden benden çok ondan nefret ediyor olmalı." Doğu kıkırdadı. Cemre haklıydı. Burada bu huzurla olma sebebi aslında Batı idi. Yaşananlar onları koparacak sanıyordu Doğu ama aksine daha da birleştirmişti onları. Düşmanlarını saymazsa, mükemmel bir hayatları vardı artık. Batı'nın tüm yükü sırtlanmasına hala karşı olsa da bunu da bir şekilde aşacaklarını temenni ederek akışına bırakmıştı genç adam.

"Bakarsın Duygu ile onu da biz evlendiririz, güzelim."

Cemre dudağını büktü. "Sanmıyorum. Duygu evlilik konusunda fazla katı. Gelinlik giymek, onun için dünyanın sonu olur herhalde."

"Aşk," dedi adam. "Tüm sonları yeniden başlatır. Ne derler bilirsin, aşkta imkansızlık yoktur. Bence Batı bir şekilde onu ikna eder. Bu konudaki kabiliyetini dün gece yeterince tescilletti."

Gülerek yürümeye başladılar. Bir gelinlikçinin önünde durduklarında "Hadi," diye kızı nazikçe hareket ettirdi Doğu. "Bence şimdiden birkaç model dene. Bir aya her şeyi yetiştirmek oldukça zor olur."

Kız başını salladı. Beraber içeri girip gelinlikleri incelerken ikisinin de heyecanı hat safhadaydı ama kendilerini uzaktan izleyen iki çift gözün farkında bile değillerdi. Bu gözlerden biri Memduh'a aitti. Yaşadığını yeni öğrendiği oğlunun mutluluğunu metrelerce öteden hissedebiliyordu. Kendi düğününü hatırladı. O da karısı da bu gençler gibi umut doluydu o zamanlar. Tek gayeleri ilelebet mutluluğu yaşamaktı. Başını yavaşça yanında elleri cebinde duran adama çevirdi; Batı'ya.

Batı, sabah erkenden kalkıp Memduh'un telefon numarasından yerini bulmuş ve karşısına çıkmıştı. Konuşmak için onu çağırdığı yerse kardeşi ve müstakbel yengesinin kahvaltı yaptığı deniz kenarındaki kafenin önüydü. Bu sayede hem onları izleyerek güvende olduklarından emin olacaktı Batı hem de adama da hayatlarında ona ihtiyaçları olmadığını kendince ispatlayacaktı. "Çok güzeller değil mi?" dedi. Gözleri vitrinlere dalmıştı. "İnsanın içini ısıtıyorlar." Gülümsedi. "Sevginin hala bir yerlerde yaşadığını hissettiriyorlar."

"Beni buraya bunları söylemek için mi çağırdın?" diye sordu adam. Yanındaki Batı hakkında merak ettikleri vardı Memduh'un. Yıllarca yüz yüze olsalarda onun gerçek kişiliğinin bambaşka olduğunu hep tahmin etmişti ama o genç kendisini ilgilendirmediği için üstünde durmamıştı hiç. Memduh'a göre Batı, yaşasaydı çocuklarının asla arkadaşlık kurmalarını istemeyeceği bir adamdan fazlası değildi. Hiç olmamıştı. Şimdiyse o adamın öz oğlu olduğunu öğrenmişti. Ona da ağır geliyordu bazı şeyler. Bir yanı geçmişinden kopup gelmiş yeni kavuştuğu çocuklarını bağrına basmak istiyordu, diğeriyse onlara asla ulaşamayacağını bilmekle meşguldü. Kulaklarını tıkasa da bu sesler içinde yankılanmaya devam ediyordu üstelik.

"Hayır." dedi Batı. "Sadece anla istedim ihtiyar. Sen bizim babamız değilsin." İç çekti. "Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum. Çok da umrumda değil ama biz yirmi dört yaşında iki adamız." Omuz silkti. "Gerçi, gerçek doğum günümüzü bile bilmiyorum. Belki daha büyüğüzdür."

"Yirmi iki nisan," dedi adam kuru bir sesle. "22 Nisan 1994 doğumlusunuz ikiniz de."

Batı kaşlarını çattı. Nisanın on dokuzundaydılar bugün. Yani üç gün sonra aslında yirmi beş olacaklardı. "Her neyse işte," dedi. "Yirmi beş yaşındayız öyleyse. Yollarımız seneler önce ayrıldı. Birimiz sefil bir hayata diğerimiz ruhsuz bir ömre adadık kendimizi. Onunla seneler sonra ilk karşılaştığımda," Batı elini kaldırıp karın boşluğuna götürdü. "Buradan vurdu beni. Onu kalbinen vurdum ben de. Kurşunla değil, sözlerimle. Birbirimizi çok kez kırdık ihtiyar. Bitti, dedim birçok defa. Bir daha bizden olmaz. Fakat oldu. Dün bizzat bu çocuğa sevdiği kızı istedim." Yutkundu Batı. "Onun tüm ailesi benim şimdi, benim tüm ailem de o. İkimizin de kurulu bir düzeni var artık ve ben neyse de ikizimin hayallerinin yıkılmasına bir daha asla izin vermem." Göğsünü şişirdi. Esas konuya girme vakti gelmiş de geçiyordu. "Ben senden nefret ede ede büyüdüm. Ustam, o bana baba oldu ve sen de benim için hep babamın düşmanıydın. Öğrendiklerimden sonra ondan nefret etmem gerek belki de ama ben hala bir tek ona baba demiş olmakta ısrarcıyım. Tek sorun, artık ona da öyle demekten pişman olmam sanırım ama bilirsin pişmanlıklar geçmişi geri getirmez. O yanlış yaptı, hayatımda en çok güvendiğim insan beni sırtımda bir hançerle büyütmüş. Olsun, ölmüş gitmiş adama küfretmem bu gerçeği değiştirmeyecek ama sen yaşıyorsun. Öyle olduğunu sanmam ancak ben yine de seni uyarmak zorundayım. Eğer kafanda bize babalık yapma düşüncesinin zerresi dahi varsa beynini söküp at. Çünkü bizim bir babaya ihtiyacımız yok. Bunun için çok geç kaldın. Bir yirmi beş sene kadar."

"Benim suçum değildi," dedi adam. "Ben sizinle ilgili hayaller kuruyordum. Her şeyiniz hazırdı. Beşikleriniz bile hala yerinde duruyor. Ben de senden farklı sayılmam, Batı. Seni düne kadar öldürmek isterken şimdi oğlum olarak görmek bana da zor geliyor ama bu gerçeği değiştirmez. İyi bir adam olmadığımı en iyi sen bilirsin ama iyi biri olduğumda nasıl umutlarım olduğunu benden vrie tanrıdan başka kimse bilemez. Bir günde üç ölümü kalbime sığdıramadım ben. Hayattan nefret ettim, insanlardan, kaderimden, siz ölmüşken nefes almayı sürdürdüğüm için kendimden nefret ettim yıllarca. Sonrası olmadı. İstesem de yapamadım." Adamın gözleri doldu. "Sen gözümün önünde büyümüşsün meğer ama ben bunu bilmiyordum. Bu acıyı inan bana tahmin bile edemezsin. Yaşadıklarını az çok biliyorum ama sen... Bilmiyorsun. Sen diğer yarına kavuştun ama benim kalbimin bir yarısı hiç dönmemek üzere toprağın altında uyuyor şimdi. Seni tanıyorum, delikanlı. Oğlum olarak değil belki ama Batı olarak seni çok iyi biliyorum. Beni hiçbir zaman baba olarak görmeyeceksin belki hatta sürekli benden nefret edeceksin yaptıklarım için. Hakkın yok diyemem. Ben seni öldürmeye kalktım çünkü. Bu affedilir bir şey değil. Ben size sahip çıkamadım. İnan bana, bu yüzden ben de kendime kızgınım. Fakat en azından Doğu için savaşmama izin ver. O... Senin gibi değil. Yıllar boyunca Kenan tarafından kandırıldım. En azından ömrümün son demlerinde evlat hasretimi biraz olsun dindirmeme izin ver."

Batı gözlerini indirdi. O kadar yorulmuştu ki bağırıp çağırası bile gelmiyordu artık. "Eyvallah," dedi. "Eğer o seni kabul ederse bana laf söylemek düşmez ama senin de dediğin gibi ben bunu yapmam. Biz o şansı çoktan kaybettik seninle. Sen bana sıktırdığın gün değil, ben seni öldürmeye karar verdiğim gün hem de. On yedi yaşımdayken." Derin bir nefes aldı. "Yine de bana bir iyilik yapmak istiyorsan ne olursa olsun o oğlunu koru. Belki sana baba diyemem ama en azından her şeye rağmen sana minnettar kalabilirim Memduh Bey."

"Peki seni?" Memduh sordu. "Buna da mı iznim yok?"

"Yoo," dedi Batı. "İzinden değil de buna gerek yok. Ben kendimi korurum." Güldü. "Öyle ya, siz sekiz kişi bile beni öldüremediniz."

"Hala senin peşindeler," dedi Memduh. "Çok açıktasın. Yeraltına gizlenmen gerekiyor."

Batı omuz silkti. "Ben kaçmam, buyursunlar gelsinler."

"Sevdiklerin ne olacak? Sen hepsine yetişemezsin, Batı. Bir kişisin."

"Ona bölerim gerekirse kendimi," Batı mırıldandı. "Yine de son nefesime kadar savaşırım." Saatine baktı. "Gitmem gerek ihtiyar. Gerisi sende. Ne yapacağın tamamen sana kalmış."

Arkasını döndüğünde Memduh hüzünle "Batı," diye seslendi. "Kendine dikkat et. Oğlum."

Genç adam bir an durdu. Boğazındaki yumruya inat ferahlamıştı kalbi. Belki içinde tutsa daha çok acıtırdı bu onu. Memduh'a dönmeden "Ederim," dedi. "Yapmadığım şey değil."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now