(3.3)-Yenilmek

2.5K 238 42
                                    

Bir gökyüzü hayal edin şimdi. Üzerinde kuşlar değil, balıklar uçsun. Ve bir de denizi düşünün. Aşık olduğu gökyüzü için, her şeyinden vazgeçmiş durgun bir denizi. İşte öyle bomboş, öyle sessizdir bazı insanların yüreği.

🍁

Batı Poyraz

Gece ve gündüz, zaman denilen kavramı birbirine bağlayan iki temel unsurdu. Biri aydınlıktakileri anlatırdı, diğeri karanlıktakileri. Birinin hikayesinde mavi olurdu, diğerinde gri. Belki de siyah ve beyazdı sadece. Fakat her ne olursa olsun, gece ve gündüz kavuşamayan ilk aşıklardı. Gündüz, gece için güneşinden vazgeçerdi. Ve gece, gündüz için günaha boyardı benliğini. Işıkların içinde karanlığı yaşayanların esrarengiz hikayesiydi bu belki de. Niyesi yoktu. Ya da belkisi. Uzaktılar işte. Aynı gökyüzüne renk verirken, birbirlerine dokunamayacak kadar uzaktılar.

"Duygu, benim şampuanımı sen mi bitirdin?"

Genç adam seslice konuştuğunda kahvaltıyı hazırlayan Duygu ağzına bir zeytin attı. O da Batı ile gece ve gündüz kadar zıt ve ona bir o kadar uzaktı. "Ne münasebet?"

"Seni öldüresim geliyor." diye homurdanarak banyodan çıktı Batı. Üstünde siyah bir pijama ve siyah bir kazak vardı. Mutfağa girdiğinde azarlamak için araladığı dudaklarına bir parça salatalık soktu Duygu. "Benim de seni öldüresim geliyor ama her istediğimizi yapamayız değil mi? Hadi, Batı. Az laf çok iş, hizmetçin miyim ben senin? Hazır kahvaltıya konmak yok."

Batı gülerek ağzındakini yuttu. "Evimde kırmızı bir şeyin koşuşturmacasına alışık değilim, kusura bakarsan sevinirim."

"Teknik olarak arkadaşının evi burası." diye tekrarladı Duygu. "Ayrıca benim bir adım var ve o 'kırmızı bir şey' değil."

Genç adam gözlerini devirerek çay demlerken kız da kahvaltılıkları masaya taşıdı. Diğerlerini eve davet etmiş, adresi vermişlerdi dün. Şimdiyse ikisi de telaşla yetişmeye çalışıyordu. Batı çayı demlediğinde parmak uçlarını birleştirip bir öpücük kondurdu eline. "Yine döktürdüm."

Duygu onu omzuyla iterken "Gören de bir şey yaptın sanır. Alt tarafı çay demledin, Batı." diye söylendi.

Batı yüzünü ekşitti. "Sesin sinirimi bozuyor kızıl. Keser misin?"

Duygu tezgaha yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Senin de sakalın benim sinirimi bozuyor. Eğer onu kesersen, neden olmasın?"

Batı yere bakarak sırıttı. Duygu'ya gün geçtikçe alıştığını yadsıyamazdı. Ondan önce hayatında olan Gece sessiz sedasız bir kızdı ama Duygu, Batı'yı alışık olmadığı bir durumun içine sokuyordu. Sessizliği daima seven adamın evi her sabah onun çığlıklarıyla yankılanıyor, tek başına yaptığı birçok şey artık iki kişilik oluyordu. "Bunu unut." dedi tersçe.

"Unuturum elbette," dedi Duygu. "Sen de sesimi kesmemi unutursan." Göz kırptı. "Her şey karşılıklıdır, değil mi?"

Elini kaldırıp boğazını sıkıyormuş gibi yaptı Batı. "Beni boğuyorsun."

"Sen de beni bıktırıyorsun," dedi Duygu. "Hatırlat da bir gün ses tellerini söktürmek için doktora gidelim." Onu süzdü. "Hem sen neden hazırlanmadın?"

Batı ellerini iki yana açtı. "Hazırım ya işte."

Kız alnına vurdu. "Batı, arkadaşlarının karşısına bu kılıkla mı çıkacaksın?"

"Ne var kılığımda Duygu? Bir günüm tatil olsun dedim, sabahın köründe kaldırdığın yetmezmiş gibi bir de burnumdan getirdin. Ayrıca, her yerde saç tellerin var. Kırmızıdan nefret ettirdin."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now