(5.5)-Aşkın Tadına Varmak

1.9K 170 35
                                    

Karanlığa dokunduğunda değil, aydınlığın tam ortasına atıldığında ölürmüş insan.

🍁

Batı Poyraz

Zaman herkese ve her şeye inat geçer, der çoğu insan. Haklıdırlar da. Zaman durdurulamaz, zaman yenilemez ama zaman, öldürülebilir bazen. Öldürmek serbesttir zamanı çünkü ölüm, yeniden başlamaktır aslında. Batı kendi lügatındaki karşılığıyla birçok defa ölmüştü. Bazen zirvedeyken bazen de en dipte, ruhunu kanata kanata tırmanmıştı hayat merdivenlerini sil baştan. Sonra yine başlamıştı. Tam bitti dediği yerde, bambaşka hayatlarda aynı evrenin bir parçası olmayı öğrenmişti. Yaşadıkları onu olgunlaştırmıştı. Batı için artık sır yoktu. Olan tek şey, yaşamak ve ölmek hakkındaki derin çatışma ve mücadeleydi. Eskiden olsa yapmam dediklerini şimdi yaşıyor olmaksa bunun en önemli kanıtıydı.

Günler su gibi akıp gidiyordu. Takvimler, haziranın üçünü bulmuştu. Batı yirmi beşinci yaşının verdiği olgunlukla sakinleşirken Duygu da yirmi ikisine basmıştı. Bir aydan fazla zamandır birlikte olmalarına karşın ikisi de hala aynıydı. Batı başta bu ilişkinin aralarındaki bazı şeyleri değiştireceğini zannetmişti doğrusu. Şimdiyse her şeyin aynı olduğunu bilmek bir nebze de olsa iyi geliyordu. Geçen bu bir buçuk aylık süre zarfında Memduh, Doğu'nun karşısına çıkmıştı. Doğu kardeşi gibi sert olmasa da ona yapılanların bilincinde olduğundan her şey için biraz zaman istemişti. Memduh da istediği zamanı ona tanımıştı doğrusu. Aralarının bir gün iyi olacağına inanıyordu Doğu. Hayatın geç de olsa ona güzel olanı vereceğini biliyordu çünkü. Batı, onun kadar umutlu değildi yazık ki. Düşmanları birkaç kez onu hedef almış olsa da her seferinde kıl payı yırtmıştı. En azından yeniden hedefleri yön değiştirip kendisini bulduğu için şimdilik rahattı ama bunun uzun soluklu olmayacağını da biliyordu. Zira herkes bir yana Kenan hala sessizliğini koruyordu ve bu, Batı'ya fırtına öncesi sessizliği düşündürüyordu. Eskiden olsa fırtına olarak kendini gösterirdi Batı ama artık durulmuştu. En azından bazı konularda.

"Batı, beni kurtar!"

Genç adam oturduğu salıncakta hafifçe sallanırken duyduğu çığlıkla arkaya baktı. Duygu koşarak kendisine geliyordu. Yine tepesindeydi. Bulduğu ilk fırsatta buraya atmıştı kendini. Kızın uzun kırmızı saçları rüzgarla savrulurken ayağa kalkıp karşısına geçti ve kollarını iki yana açarak onu beklemeye başladı. Çok geçmeden Duygu kendini kollarına atıp ona sımsıkı sarıldı. Batı ellerini kızın ince sırtında birleştirirken gözlerini yumup o anın tadını çıkardı bir süre. Duygu ona tekrar yaşadığını hissettiriyordu. Gülerek kızın belinden tutup onu kaldırdı ve etrafında dönmeye başladı. Duygu da ona daha sıkı sarılarak "Ya düşüreceksin beni!" dedi ama o da gülüyordu. Batı etrafında dönmeye devam ederken dengesini kaybedip düştü. Duygu'ya sımsıkı sardığı kolları yüzünden kız da üstüne düşmüştü. Duygu başını kaldırıp yerdeki adamın güzel yüzüne baktı bir süre. Ela gözleri, yeşilliklerine dağılıyordu. Kızıl saçlarından bir tutam adamın yüzüne düşmüştü. "Bu anın romantik olması gerekiyordu," diye fısıldadı. "Değil mi?"

"Yani," dedi Batı. "Güzel bir öpücük iş görürdü."

Duygu gözlerini devirerek uzanıp yamağını öptü ve yana kaydı. Başını toprağa yaslayıp gözlerini yanındaki afama çevirirken "Oldu mu?" diye sordu. Batı güldü.

"İdare eder işte."

Duygu eliyle çocuğun çenesini tutup kendisine yaklaştırdı ve dudaklarını yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarının üstüne bastırarak yanağına sulu bir öpücük bahşetti. "Şimdi?"

Batı gözlerini kapatıp sırıttı. "Mükemmel. Salyalarını seviyorum." İç çekti. "Acaba eve köpek de mi alsak kızıl? Kediyle kuş geçiniyorsa, köpek de sıkıntı yaşamaz."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now