(3.5)-Taş, Kağıt, Makas

2.3K 212 23
                                    

Bir ruh öldü, çok uzakta bir yerde. Ona bir kefen giydirdiler, rengi kara olan. Ve gömmeyi unutup gittiler.

🍁

Batı Poyraz

Hayat kavisli bir yoldur ve yukarı çıktığında önüne bakmayı kesenler düşerken dipte olmasına rağmen yürümekten vazgeçmeyenler bu yolu başarıyla tamamlar.

Batı, şimdi gitgide zirveye yaklaşıyordu. O, kucağındaki bilgisayarla uğraşırken televizyonu son sesine kadar açmış olan Duygu ağzına bir dilim elma uzattı. Batı, dudaklarını aralayıp elmayı dişlerinin arasına alırken kız dalmıştı. Kendisi de bir dilim şeftaliyi çiğnemeye başlarken "Neden keyfin yok?" diye sordu Batı. "Sen bu kadar sessiz kalamazsın, kızıl."

Önceki günkü gösterisinden sonra Duygu'nun kimliklerine yeni bir tane eklemişti Batı zihninde. Kızın kaşının üstündeki şişlik olmasa kendisinden iyi kafa attığını düşünecekti. Çünkü vurduğu adamın burnu kırılmış, Batı bunun da keyifiyle magazine son dakika haberi olarak sızdırılan fotoğrafları incelemeye başlamıştı. "Yok bir şey," dedi Duygu. "Benim uykum geldi, Batı. Bu koltukta yatmaktan boynum kırılacak, biraz da sen idare et."

Batı güldü. "Kesinlikle olmaz. Ben buraya sığmıyorum, kızıl."

Kuşları" Kızıl." diye taklit etti Batı'yı.

"Taş, kağıt, makas yapalım mı?" diye sordu Duygu. "Eğer ben kazanırsam bir gece sen kalacaksın bir gece ben bu koltukta yatacağım. Var mısın?"

Batı, anında elini yumruk yaptı. "Ben kazanırsam bir daha bunun lafını etmeyeceksin."

"Anlaştık."

"İtiraz yok."

"Ne zaman itiraz ettim ki?"

Batı sol avcunu tavana çevirirken yumruğunu dikleştirerek avcuna vurdu üç kez hafifçe. "Taş, kağıt, makas." İkisi de kağıt yaptığında tekrarladılar. Duygu'nun taş yaparak kendisini yenmeye çalışacağını düşünen Batı kağıt şeklinde elini tuttuğunda Duygu kurnazca gülerek makas yaptı ve "İşte bu!" diye bağırdı. "Ben kazandım." Ayağa kalktı. "Sana Duba ile iyi eğlenceler yakışıklı. Ben odama gidiyorum."

Batı, bir süre arkasından baktı kızın. Ardından gülerek başını iki yana salladı. Onunla tanıştığından beri daha çocukça davranmaya başlamıştı ve bundan şikayetçi değildi. Duygu'nun kalktığı yere ayağını uzatıp sırtını koltuğun kenarına yasladı. Önündeki sehpanın üstünde duran meyve tabağından bir salkım üzüm alırken derin bir nefes aldı. Kırmızı saç tellerini koltuğun kenarında bulduğunda Melih'in evinin tek odalı olmasına da, Duygu'nun kızıl saçlarına ve onu eve aldığı ilk güne de lanet etti. Üzümü geri bırakıp kendini sürükledi. Dizüstü bilgisayarı kenara bırakırken tamamen uzanıp ellerini başının altonda birleştirdi. Gözleri rutubetlenmiş tavana değerken "Duygu," diye seslendi. Yattığı koltuk duvara yapışıktı ve Duygu'nun gittiği odada da yatak aynı duvarın diğer ucunda olduğu için sesi ona gidiyordu.

"Ne var?" dedi yatağa uzanıp elini karnının üstüne koyan Duygu. Sesi uykuluydu.

"Diyorum ki bir ara şu evi elden mi geçirsek? Her yanı dökülüyor."

Duygu güldü. "Bahçeye bir hamak kurarsan neden olmasın?"

Batı da televizyonu kapatıp gözlerini yumdu. "Bu salıncaklarla ne alıp veremediğin var?"

"Senin Tanrı ile ne alıp veremediğin varsa, o ."

Batı iç çekti. "Ben, Tanrı beni bana terk ettiği için ondan kaçıyorum. Ne o, yoksa salıncaklar da seni mi terk etti?"

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now