(4.0)-Katliam

2.3K 199 18
                                    

Kelepçe vuruldu ruhlara. İdam edildi gerçekler. Ve gerçeklerle birlikte öldü, yaşadığını sanan bedenler.

🍁

Doğu Yazgın

Doğu arabanın kaputuna yaslanmış, sigarasını içen Batı'yı izliyordu. Gözünde bir dürbün vardı Doğu'nun. Kardeşinin bulunduğu noktada kendisini göremezdi kimse ama bu dürbün sayesinde o her şeyi gayet net görüyordu. Belli etmese de Doğu fazlasıyla gergindi. Doğu'nun da diğerlerinin de bildiği üzere Batı herkesten daha çok tehlike saçıyordu etrafına. Az sonra bir hengamenin ortasında kalacak olmasını o umursamasa da diğerleri umursuyordu. Çünkü onlar için Batı artık sadece bir patron değil aynı zamanda yol arkadaşıydı da.

Batı, tekerlek sesini işittiğinde sigarasından son bir nefes aldı. Duygu'nun nerede ne yaptığını merak ediyordu.

O esnada Duygu ise karşısındaki adamın iğrenç yüzünü izlemekle meşguldü. Kenan, kızı çağırdığı sahilin kalabalık olmasını fırsat bilerek banka kurulan kızına baktı birkaç saniye. Ona göre annesi de Duygu da nankördü ve bu gerçeği değiştirecek hiçbir şey yoktu. Duygu sessizlikten sıkılarak mavi denizde olan bakışlarını yanındaki ihtiyara çevirdiğinde sert esen rüzgar saçlarını uçuşturdu. Telefonunu sessize aldığı için kimse ona ulaşamıyordu ve biraz daha böyle devam ederse ortalığın karışacağı kesindi. Aslında Duygu, burada durmak yerine o an Batı'ya haber vermesi gerektiğini biliyordu ama bir şey engel olmuştu ona. Adam, zekiydi ve hayatını riske atıp onu çağırmasının tek nedeni anlatacaklarının olmasıydı. Babasının dilinin zehir saçtığını iyi bilirdi Duygu ve yine ne söyleyecekse işin ucunda kendisinin ya da diğerlerinin zarar göreceği kesindi ama yine de gelmişti işte. Belki aptallıktı belki kurnazlık. Bildiği tek şey, onu buradan kolay kolay kaldıramayacak olmalarıydı şüphesiz. "Ee," dedi. "Hasret gidermek için mi çağırdın beni buraya Kenan Güngör?"

Adam bir bacağını diğerinin üstüne attı. "Seni özlediğim söylenilemez," Gözleri kızın gözlerini talan etti. "Hainleri sevmem."

"Bu çok kırıcı oldu," dedi Duygu elini sahte bir acıyla kalbine bastırırken. "Çok acıdı, yapma böyle."

Kenan ona aldırmadan "Dinle," dedi. "Çok yanlış yapıyorsun, Duygu. Olmaman gereken bir taraftasın ve ben sana son bir şans vermek için seni buraya çağırdım. Biraz sonra tüm arkadaşların ve o ölecek."

"Hmm," Duygu gülümsedi. "Ölürlerse ölsünler beni ilgilendirmiyor. Ben sadece, şu an işime yaradıkları için onları sağ bırakıyorum."

Kenan birkaç saniye kızının yüzüne baktı. Gözünü bile kırpmıyordu. Duygu'yu tanımasa buna inanabilirdi çünkü kızın her mimiği doğruyu söylediğini bas bas bağırıyor gibiydi ama ne yazık ki kızını tanıyordu. Duygu, en çok yalan söylediğinde dürüst görünür ve ciddi davranırdı. Bu bile kızın bir şeyleri gizlediğine işaretti ve Kenan bunun ne olduğunu biliyordu. "İnanmadım kızım," diye iğnelerini batırdı Duygu'nun ruhuna. "Seni tanıyorum, böyle baktığında yalan söylersin. Kabul et, o çocuğa aşık oldun."

Duygu alay dolu bir kahkaha attı. "Aşık mı?" Elini karnına bastırarak gülüşünün oktavını artırdı. Birkaç yüz ona dönerken kendini zorlukla dizginledi. "Sen ciddisin." Kafasını hışımla iki yana salladı. "Ben kimseye aşık olmam, Kenan Güngör. Demek ki beni düşündüğün kadar iyi tanımıyormuşsun."

"Hadi ama Duygu," Kenan kafasını geriye atıp burun kemerini sıktı. "Annen de böyleydi. Bir şeylerden kaçarak çözüme varamazsın. Hayatta daima dürüstler kazanır ve insan önce kendinden başlamalı dürüst olmaya. Anlıyorsun, değil mi?"

Duygu üst dudağını sinirle ısırdı. "Bu yüzden mi yıllarca bana annemin intihar ettiği yalanını söyledin? Biliyor musun o gün olanları görmeseydim sana inanabilirdim."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now