Batı masada birleşmiş ellerinden çektiği gözlerini usulca kızın yüzüne çevirdi. Kızın beyaz tenine bakarken gözleri ışıldıyordu. Diğer elini de kızın elinin üstüne koydu. Dudağını ıslatıp ayağa kalktı ve kızı da çekerek "Seni çok seveceğin bir yere götüreceğim." dedi.

Duygu ayağa kalkarken "Nereye?" diye sordu. "Bekle! Masayı toplayayım bari."

"Boşver," dedi Batı. "Sonra toplarız birlikte." Motora binip ilerlemeye başlarlarken Duygu kollarını Batı'nın beline sardı ve başını da sırtına yasladı. Tişörtünün açıkta bıraktığı kolları rüzgarın dokunuşuyla uyuşurken burnuna dolan koku ve uçuşan saçları ona hiç haketmediği cenneti tatmış gibi hissettiriyordu. Motosiklet bir lunaparkta durduğunda ikisi de indi. "Sen ciddisin," dedi Duygu kaşlarını çatarak. "Beni lunaparka mı getirdin yani?" Batı elini uzatıp kızın kaşlarını düzeltti. "Ve benimle bu kapıdan içeri gireceksin öyle mi?" Kafasını iki yana salladı. "Hadi ama Batı. Sen kötü çocuksun ve kötü çocuklar böyle yerlere..." Batı eliyle kızın ağzını kapatıp onu içeri sürüklemeye başladı. Duygu kıkırdayarak elini ısırıp kurtulduğunda kolunu sevgilisinin beline sardı. Birlikte içeri girip önce kamikazeye binmek için jeton aldıklarında Duygu hala inanamıyordu yaşadıklarına. Lunaparktaki birçok oyuncağa bindiklerinde sıra atlı karıncaya geldiğinde Duygu, bunun genç adam için sınır olacağını düşünmüştü ama Batı öyle düşünmüyor olacak ki sırıtarak oyuncağa atladı ve kendisine elini uzattı. Çocuğunu bindiren birkaç kadının ve ufaklıkların gözü onlara çarparken Duygu buna aldırış etmeden Batı'nın elini sımsıkı tuttu. Hemen önüne binerek başını geriye attığında "Deli olduğumuzu sanıyorlar." diye fısıldadı.

"Haksız sayılmazlar." diye çenesini kızın omzuna yasladı Batı da. "Bu gezegendeki özgürler, delilerdir." Oyuncak çalışmaya başladığında çocukların kahkahası arasınna Duygu da gülmeye başladı. Gözlerini kapatıp "Uçuyorum!" diye gönlünden geçirdiği gibi bağırırken Batı da "Uçuyoruz!" diyerek ona eşlik ediyordu. Duygu, hayatı boyunca hiç lunaparka gelmemişti belki de. Annesiyle ufak parklara gitmişliği vardı ama hayat şartları ondan çocukluğunu çalmıştı acımasızca. Babası onu olabilecek en sert şekilde yetiştirirken Duygu arada sırada önünden geçtiği parklara yüzünü buruşturmaktan başka hiçbir tepki vermemişti. Çocukluğunu yaşamadığını ve zamanı geri almanın da mümkün olmadığını düşünüyordu çünkü. Şimdiyse... Sanki hala altı yaşında bir çocuktu ve yeni tanıştığı oyun arkadaşıyla birlikte gülüşüyordu. Batı ellerini sımsıkı kavrarken Duygu da kollarını kaldırarak kenetli ellerini havada salladı. Mutluydu. Hep o anda kalsa, asla gocunamazdı.

Batı ise onun kahkahalarını duydukça içinin ısınmasının tadını çıkarıyordu. Atlı karıncadan da inip salıncağa bindi Duygu. Batı arkasına geçip onu sallamaya başlarken "Avazın çıktığı kadar bağırsana," dedi. "Olası bir kavgada sesinin oktavının sınırını merak ediyorum."

"Ruh hastası," diye güldü Duygu. Batı kaşlarını kaldırarak onu daha da hızlı sallamaya başlarken Duygu çığlık attı. Salıncak kızın hayatı boyunca görmediği bir hızla öne savrulurken Batı'nın gülüşüne karşılık ellerini sımsıkı sardı salıncağın demirlerine. "Batı!" diye boğazını yırtarcasına seslendi. Etrafta onları izleyerek gülen çocukların sesini işitebiliyordu. "Düşeceğim seni deli! Yavaşlat şunu!" Batı inadına daha da kuvvetli itmeye başladı onu. Duygu gülmekle korkmak arası bir ruh halindeyken Batı'nın sesini işitti zar zor.

"Bana hayatını anlat," diyordu adam. "Yaralarını söyle. Bilmeden de olsa kalbini daha çok kanatmak istemiyorum. Bana en büyük hayalini söyle."

Duygu "Berbat bir hikaye!" diye bağırarak karşılık verdi. Batı'nın kendisine küfür etmemesi için onu uçuruma değil de buraya getirdiğine emindi. "Her yanım yara bere işte oğlum!" Bir an elleri gevşediğinde "Durdur!" beni dedi ama Batı "Devam et." diye lafı ağzına tıkamıştı. Duygu iç geçirerek "Ben hayalimi yaşıyorum zaten!" dedi. "Mutlu olmaktı benim hayalim. Zaman mekan fark etmezdi." Güldü. "Şimdi mutluyum. Oldu mu?" Batı salıncağı bırakıp karşısına geçti. Duygu gözlerini büyüterek "Çekilsene oradan!" diye bağırdı. "Sana çarpacağım."

Batı gülerek kollarını iki yana açtı. "Bekliyorum kızıl."

Duygu gözlerini devirerek salıncak durana kadar bekledi. Durur durmazsa Batı'nın karşısına geçip "Sen," diye tısladı. "Ne halt yiyorsun?"

Batı dudaklarını oynatarak onu taklit etti. Kıza hiçbir şey demeden arkasını döndüğünde Duygu da peşindeydi. Üstlerindeki gözlere inat umursamazca parktan çıktıklarında Batı saatini kontrol ederek motora bindi. Onun anlamsız davranışlarına boş boş bakan Duygu da arkasına geçtiğinde bir süre şehri turladılar. Kız merakını bir kenara itip anın tadını çıkartırken bir elini kaldırarak bağırdı. Batı kızın bu haline sırıtarak eve geldiğinde ikisi de donmuştu ama buna değmişti de.

Beraber evin bahçesine girdiklerinde Duygu kapının hafif aralık olduğunu görerek kaşlarını çattı. Ne yani, yine mi gelmişlerdi evlerine? Batı'yı dürtüp koşarak eve girdiğinde Batı onun aksine ne olduğunun farkınna bir şekilde rahatça eve girdi. Duygu salona girip hızla ışığı yaktı ve olabilecek en kötü manzaraya kendini hazırlayarak gözlerini kaldırdı.

Karşısında gördüğü yüzler gülerek alkışlamaya başlarken kız şaşkınlıktan dudaklarını araladı. Doğu, bir adım öne gelerek tanıdık bir şarkı mırıldanmaya başladığında Duygu ensesinde hissettiği nefesle ürperdi. Herkes buradaydı. Emre, Cemre, Nil, Ege, Sedef, Cihan, Doğu ve o. Yani Batı. Salonun ortasındaki sehpanın üstünde duran büyük pastaya bakarken "Mutlu yıllar, Duygu. İyi ki doğdun." diye bağırdılar birlikte. Duygu bir adım öne gidip arkasını döndü ve Batı'ya baktı.

"A-ama bugün benim doğum günüm değil ki?" dedi sorarcasına. Olanlara hala anlam veremiyordu. Kedisini kucağına aldı eğilerek. Yeniden doğrulduğunda o patilerini tuttuğu kediyi incelerken Batı sırıttı.

"Biliyorum ama kutlama yapmak için illa o günü beklemen gerekmiyor. Zamanın bize ne getireceği belli değil, değil mi?" Kızın saçlarına dokunu şefkatle. Bu ona yabancıydı. Hem de çok. "Sana seni çok seveceğin bir yere götüreceğimi söylemiştim Duygu. Senin," Eliyle kendini gösterdi. "Çok seveceğin tek yer evimiz." Gözleri süslenmiş odada gezindi. "Bu evde ne yaşarsak yaşayalım geriye kalan daima güzel anılarımız olmalı diye düşündüm biraz da. Kapıyı açık bulduğunda silahına davranmanı değil, seni yine ne gibi bir çılgınlığın beklediğini bil istiyorum. Ayrıca yaşadığını hissettiğin gün doğmuşsundur belki de ya da paralel evrenlerden birinde, doğum günün farklıdır. İşi şansa bırakmak istemedim açıkçası." Kollarını iki yana açtı. "Şimdi sevgiline sarılacak mısın yoksa seni oyalamaya çalışırken tutulan sırtımın acısıyla yere mi düşeceğim?" Duygu beklemeden kendini onun kollarına attı. Birbirlerine sımsıkı sarılırken Batı kızın omzunun üstünden ikizine göz kırptı. Bu fikrin bir kısmı ona aitti ve o kızı oyalarken organizasyonu yapan da oydu. Doğu, kolunu karısının omzuna atıp ona sarılırken Ege de aynısını yaptı. Emre ve Cihan da ortalarına aldıkları Sedef'i sardı sakince. Cihan'ın aklında ölen sevgilisi geçiyordu o saniyelerde ama yine de dostlarının mutlu olduğunu görmek onu da gülümsetiyordu. Duygu alnını Batı'nın omzuna bastırdığında bu kez Batı yumuşak sesiyle kızın kulağına fısıldadı bir şarkının nakaratını.

"Bir avuç ömrün kalmış gibi gül.

Dağlara düşmüş karlar gibi kal.

Boyunu aşmış nehirler kadar çağla.

Geriye dön bak, bir ben gibi sev."

Geri çekildiğinde Duygu gözlerini ayakkabısına indirdi. Batı ise çenesinden tutup göz göze gelmelerini sağladı. "Sana verebileceğim temiz şeyler yok belki ama tüm kirlerimle sana gelecek, tüm kirlerinle seni kabullenecek cesaretim var." Dudaklarını alnına bastırdı. Bunu yaparken ikisi de gözlerini yummuştu. Herkes imrenerek onlara bakarken Batı Duygu'yu sehpanın yanına getirdi. Özel koltuklarına oturduklarında her zamanki gibi sola geçen Duygu, pastanın üstündeki resmi gördüğüne gözlerinin dolduğunu hissetti. Bu, daha ikizlerin arası bozukken hep birlikte çektikleri fotoğraftı. Her zamanki gibi uslu durmayan Batı'nın yüzüne bakarken alt dudağını ısırdı.

"Madem bugünü doğum günümü ilan ettik," Gözlerini indirip dizlerinin üstüne çöktü ve "Öyleyse ben de bir dilek dileyebilirim değil mi?" Batı gözlerini açıp kapatarak onu tasdiklerken genç kız gözlerini yumdu ve o an, hayatının en içten dileğini diledi.

"Tanrım, lütfen ondan önce öleyim. Çünkü yokluğunu kaldıramayacağım kadar, ona varoldum ben."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now