(5.5)-Aşkın Tadına Varmak

Start from the beginning
                                    

Duygu bu teklifiyle kolunu parmaklarının arasına kıstırdı. "Sen varsın ya, o yeter."

Batı'nın dudaklarından küçük bir kahkaha kaçarken "Ne oldu?" diye sordu. Onun laflarıyla uğraşacak olursa ömrü boyunca didişirdi kızla. En iyisi duymamış gibi yapmaktı. "Neden seni kurtarmamı istiyordun?"

"Niye olacak," dedi Duygu. "Kızlar yarın evleniyorlar ya, tribe girdiler. Yakamı kurtaramadım bir türlü."

Batı ona dönüp parmaklarını kızın ince parmaklarına kenetledi. Kız da aynı pozisyonu aldığında artık yüz yüzeydiler. "Onlara annelik yapıyorsun bir aydır," dedi biraz gurur biraz da munzurlukla. "Her anlarında yanlarındaydın, nazları da sana geçiyordur kızılım."

"Buna lafım yok," dedi Duygu. "Ama omuzlarımı sümükleriyle de eskittiler artık."

Batı, kıza anlamını çözemediği bir bakış attı. Gerçekten de her şey dediği gibi olmuştu. Duygu son bir aydır zamanının çoğunu Cemre, Sedef ve Nil ile geçiriyordu. Kızlarım kimsesiz hissetmemesi için bir çabaya girişmişti aslında. Onların gelinlik alışverişlerinde, ev dekorasyonlarında, provalarında hatta kına gecelerinde bile parmağı vardı ki kız bu tarz şeylerden nefret eden biri olduğu için belli etmese de bunalmıştı. Ancak dönüp şöyle bir baktığında gerçekten de değmişti tüm bunlara çünkü hem kızlar fazlasıyla mutluydu hem de Duygu yorulduğuna değdiğini bildiği için seviniyordu. Batı gün geçtikçe daha da aşık olduğu kızın en çok da bu yönünü sevdiğini kabullenmişti tüm bunlar yaşandığında. Fedakarlığı, onu gözünde kutsuyordu.

Başını kızın başına yaslarken "Duygu," dedi. "Biz niye evlenmiyoruz?"

Duygu kalkıp salıncaklardan sol tarafa geçtiğinde Batı da sağa geçti. Eli, istemsizce cebindeki yüzük kutusunu yoklarken ne olacaksa olsun der gibi dikleştirmişti çenesini. Sağ salıncağa oturduğunda "Biliyorsun," dedi kız. "Ben evlenemem Batı."

Batı iç çekti. "Güvenin kırık bunu görebiliyorum ama en azından deneyemez misin Duygu?"

Kız iç geçirdi. Batı'ya hak veriyordu ama onun da kendisini anlamasını istiyordu. Evlilik meselesi bir yıl öncesine dek kıza oldukça uzak bir kavramken bir anda aşık olmak bile ona fazla geliyordu. Batı'ya sırılsıklam aşık olabilirdi ama geçmişine sünger çekmek o kadar kolay mıydı? O, annesini asılı olduğu tavanda gördüğü gün başına bunun gelmemesi için evlenme fikrini kafasından çıkarıp atmıştı. Bu sıradan bir inattan fazlasıydı, büyük bir tramvaydı Duygu için. Günün birinde bunu aşarsa evleneceği tek insan elbette Batı olurdu. Ona güveni her şeyden de fazlaydı çünkü biliyordu ki sevgilisi ne pahasına olursa olsun saçının teline kıyamazdı. Yine de... Yapamıyordu işte. Bir şeyler ona engel oluyordu. Kızın sessizliğii gören Batı, pes etmeyerek cebindeki yüzük kutusunu çıkararak eline tutuşturdu. Duygu'yu seviyordu ve bir geleceği varsa onunla birlikte bunu yaşamak istiyordu. Kız, elindeki kutuyu açıp içindeki naif yüzüğü gördüğünde başını kaldırıp Batı'ya baktı. Dudaklarını konuşmak için araladığında genç adam işaret parmağını hafif aralanmış dudaklarının üstüne bastırdı. "Bir gün kabul edersen bunu parmağına takmanı istiyorum kızıl." Duygu, yüzüğe bağlı zincire şaşkınlıkla bakarken Batı gözlerini kaçırdı. "O gün gelene kadar, bunu benim için boynunda taşır mısın?" Kendi sol elini kaldırıp parmağına taktığı yüzüğü gösterdi. "Çünkü ben, bu yüzüğü parmağımda taşıyarak hep seni bekliyor olacağım."

Duygu öne doğru atılıp boynuna doladı kollarını. "Sen muhteşemsin," diye fısıldadı sonra. "Seni kazanmak, dünyadaki tüm kayıplarıma bedel."

Batı geri çekilip kolunu kızın omzuna attı ve lakayt bir tavırla "Biliyorum," dedi. "Bak şimdi, bana aşık olan hiçbir kız olmayabilir ama isteseydim yani elimi sallasaydım ellisi gelirdi. Ama ben seni seçtim. Seni tanımıyorken bile seni bekledim. Bu büyük bir lütuf hayatım."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now