14) ULTRA İĞRENÇ

Start from the beginning
                                    

"Yiğit. Canım çok özledim seni!" dedikten sonra hiç vakit kaybetmeden Hoca Bey ile koalisyon kurmuşçasına sarılmıştı.

Hoca Bey'in şaşkınlığı gözlerinden hatta tüm yüz hatlarından belli oluyordu. Kendisine karşı yapılan koalisyona tepki bile vermiyordu. Aksine kadın arsızca sarıp sarmalamaya devam ediyordu.

Fısıltı şeklinde "Merve" demiş ve gözleri bana çevrilmişti. Bense karşımdaki görüntüden fazlasıyla rahatsız oldum ve hızlı adımlarla durağın yolunu tuttum.

Sabırlı bir bekleyişin ardından zor bela taksi buldum ve kırk beş dakika sonra okula gelmiştim. Öğretmenler odasına geçtiğimde ise istemsiz bir şekilde yüzümün ekşitmeye mani olamadım.

Hadi ama bu kadını bu kılıkta okula mı getirdin. Kadın ben bilmem neyim diye bas bas bağırmasa da densizlik ve dengesizliğin kanıtıydı adeta.

Kendimce iğrenç diyerek homurdanır bir vaziyette dolabıma yöneldim ve kitaplarımı aldım. İğrenç benim yerime geçip kurulduğundan dolayı bende veliler için ayarlanmış köşeye geçip oturdum.

Tamam Hoca Bey kendi zevkleri için uğraşan fazlasıyla çapkın ve özel hayatını okula yansıtmayan biriyken şimdi Merve denen kadını getirmiş okula oturtmuş yerime.

Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım ve neyse ne banane Hoca Bey'in özel hayatından. Kimi okula getirmiş kimi getirmemiş. Ne yapmış ne yapmamış. Ben kendimi bu düşüncelerden uzaklaştırmaya çalışıp kafamı toparlarken Hasan Bey'in sesiyle odada sessizlik olmuo.

"Yiğit Hocam Elif Hocam odama gelir misiniz?" diyerek bize sorduğunda ilk olarak Hoca Bey ile gözlerimiz buluştu ve aynı anda ayaklanmaya başlayarak vakit kaybetmeden Hasan Bey'in odasına yöneldik. Hasan Bey kısa sürede gözden kaybolmuştu anlaşılan.

Ben sessizliğimi korurken yanımdaki de sessiz bir şekilde ilerliyordu. Kısa süre değil Hoca Bey ile bu koridorlarda ilerlerken sanki koridor boyu uzadıkça uzuyordu. Farklı olarak neden çağırıldık diye düşünmeye başladım. Sahi dün olanlar gibi yine mi azarlancak ya da öğretmenliğime laf gelecekti. Ben düşünedururken kapı tıklatılma sesiyle kendime gelmiştim ve benim geçmem için açılan kapıdan içeriye doğru yönelmiştim.

Beklediğim gibi olmamıştı. Odada kimse yoktu. Hasan Bey oturmamız için koltukları gösterirken bizlerde seri bir şekilde yerlerimize geçtik. Oluşan sessizliğe daha fazla sabır göstermeden "Sorun nedir Hasan Bey?" diyerek söze girmiştim. Hasan Bey ise yüzündeki sıcak gülümsemeyi biran olsun silmeden konuşmasına başladı.

"Adnan Sönmez. Anlamış olmalısınız ki okulu yaptıran ve okulun seviyesini her zaman zirvede görmek isteyen kişidir. Tüm okulların aksine bu okul eğitimi farklıdır. Farklı olduğundan dolayı en iyisi olmalı bakış açısına sahiptir. Geçen gün size olan sert çıkışından umarım fazla sorun etmemişsinizdir. Söz konusu okul olunca ciddi anlamda sert oluyor ve bunu sizde gördünüz."

Konuşmasının sonuna kadar sadece bana bakmıştı. Şimdiyse bir cevap bekliyordu. Aslında Adnan Bey'den duyduklarım yenilir yutulur şeyler değildi ama sorun etmeyecektim. Ettiysem bile içimde yaşayacak karşı tarafa yansıtmayacaktım. Gülümsememi yüzüme yerleştirdikten sonra cevapladım.

"Kesinlikle sorun etmedim." Sözlerimi bitirdiğimde Hoca Bey'in bakışları üzerimdeydi ve bunu hissetmemek mümkün değildi. Benim ne hissettiğimi bilen tek kendisiydi çünkü o yüzden bakıyor olmalıydı.

Benimle konuşmasını bitiren Hasan Bey sonrasında Hoca Bey'e yönelmişti. "Size gelirsek Yiğit Hocam. Her ne kadar haklı da olsanız karşınızdaki Adnan Bey idi ve okulun sahibi olmasının dışında okulumuz öğrencisi olan Hilal'in babasıydı. Yani bir veli. Kesinlikle velilere karşı da sert olmanızı istemiyorm." Dediğinde Hoca Bey derin bir nefes almış sıkıntılı ve isteksizce "Peki" demişti. Tekrardan "Başka bir konu yok sanırım?" dediğindeyse çoktan ayaklanmıştı bile Hasan Bey "Hayır" demekle yetinmişti. Biz ayaklanmış kapıya yönelirken ders zili çalmaya başlamıştı. Göz ucuyla Hoca Bey'e baktığımda içinden küfür ediyormuş gibi bir hali vardı.

Ögrencilerin mutlu olduğu kadar olmasa da en azından rahattım. Çünkü ilk dersim boştu ve istediğim gibi değerlendirebilirim. Öğretmenler odasına yönelmişken adımlarımı biraz hızlandırmış ve Hoca Bey'i gerimde bırakmıştım.

Odaya geçtiğimde ise içeride bulunan tek kişi vardı ve bilinçli olarak o kişiyi görmezlikten gelmiş ve eşyalarımın olduğu kısıma geçip oturmuştum. Hoca Bey ise sıkıntılı nefesler vererek eşyalarını toparlamıştı. İçeriye geçtiği andan bu yana farkında olmadığı ya da benim gibi görmezlikten geldiği iğrenç dediğim kadına yöneldi.

"Merve artık gitsen iyi olacak burası okul ve burada bulunman doğru değil." Bıkkın bir ses tonuyla konuşmuştu. Bense içimden buraya kadar getirmen çok mu doğru bir davranış diye düşünmüştüm. Bu defa düşüncelerimden ayrılmayı hiç istememiştim. Böyle düşünmemin sebebi Merve denilen iğrenç o tiksinç sesiyle konuşmaya başlamış olmasıydı.

"Giderim ama akşam sende olacağım. Haberin olsun canım. Seni çok özledim." dediğinde ben kulaklarıma dahi inanamamıştım. Hoca duydukları karşısında tepki vermeden hızlı adımlarla çıkmıştı odadan.

İğrenç sıfatını hakkıyla taşıyan Merve ise yerinden ağır hareketlerle kalktı ve bana doğru yaklaştı. Ben hala onu bir şekilde görmezden gelirken bana doğru eğildi ve sıktığı tam şişe parfümle sanırım öleceğimi sandım. Fazlasıyla rahatsız ediciydi her bakımdan görüntüsü, konuşması her neyse baştan aşağı rahatsız ediciydi iste ve beni şok eden kelimeleri sarf ettiğindeyse sadece öfkeli bir şekilde bakmakla yetindim.

"Yiğit diyorum. Gecelerimi süsleyen adam. Ne dersin bugünde süsler herhalde."

Tiksindirici gülüşünü yüzüne sabitledikten sonra arkasına bakmadan kıvırta kıvırta gözden kayboluştu.

Bense gün boyu bu kadına iğrenç dediğime pişman olmuş ve Ultra İğrenç demeliydim diyerekten kendimce homurdanmayı sürdürmüştüm.


🙃Hanimiş🙃 oylar🙃 neredeymiş?🙃



BİR KIVILCIM ADLI KİTABIMA DA BEKLİYORUM CANLARIM...

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now