Kendini gizlediğinde Kenan'ı şimdilik öldüremeyecek olsa da yerini öğrenmeye karar verdi ama bu sırada çalan telefonu ona engel oldu. Telefonu çıkardığında ekranda Doğu'nun ismini gördü. Aramayı yanıtlarken her zamanki üslubuyla "Ne var Doğu?" diye sordu.

"Annem aradı az önce." dedi Doğu. Telefonlarını değiştirmedikleri için hep bilgi vermek zorunda kalıyorlardı birbirlerine. "Beni bir kafeye çağırdı. Ne olduğu hakkında bir fikrin var mı Batı?"

Batı cevaplamak yerine "Nedenini söyledi mi?" diye sormayı yeğledi.

"Hayır," dedi Doğu. "Adresi mesaj atıyorum."

Batı telefonu kapatmadan önce "Gerek yok," dedi. "Ben zaten ordayım." Bu kez Duygu'yu aradı. "Kızıl, Doğu yanındaysa benim aradığımı belli etme," diye doğrudan girdi konuya. "Kenan burada. Tam karşımda."

Duygu bir küfür savuracakken son anda kendisini tuttu. Cemre ve diğerleriyle oturuyordu ve olası bir açıkta kendisine kuşkuyla bakan Doğu'ya uzun bir açıklama yapması gerekecekti. "Efendim, Selin?" dedi sahte bir sevgiyle. Batı bir an gülecek gibi olsa da sonra durdu. "Bir şey mi oldu? Sesin iyi gelmiyor."

"Mesaj atacağım yere gel."

Batı telefonu kapattığında "Tamam," diyerek ayağa kalktı kız. "Hemen geliyorum." Telefonu cebine atıp diğerlerine döndü. Emre okulda olduğu için ondan kalan boşluğa kısaca bakıp "Arkadaşım aradı, gitmem gerek." dedi. Doğu da kalktı.

"Sorun olmazsa birlikte gidelim."

Duygu gözlerini kaçırırken "Şey," dedi. "Aslında biraz özel bir durum olabilir. Yalnız gitsem iyi olur, siz de Cemre ile takılın." Apar topar evden ayrıldığında Doğu da peşinden gitmek için hareketlendi. "Hey," dedi Cemre. "Ne yapıyorsun?"

"Ajancılık demek," diye geriye yaslandı Cihan. Keyfi yerindeydi.

"Bir şeyler saklıyor," diye açıkladı Doğu. "Arayan Batı idi."

"Ve sen de takip mi edeceksin?" Nil gülerek başını iki yana salladı. "Seni tanıdıkça kardeşine tahminimden daha çok benzediğini anladım."

"Ben de geliyorum," dedi Cemre. Önce Doğu'nun ailesinin araması sonra Duygu'nun aniden gitmesi onu da işkilendirmişti. Doğu onu başıyla onayladı. Emre arabasını götürmediği için gizlice kızı takip ederek mesajdaki kafenin önünde durduklarında iki genç birbirine baktı. Doğu iç geçirerek arabadan indiğinde Cemre de onu takip etti.

Batı ise Duygu'yu gördüğünde ona masada kalmasını söyleyerek Kenan ve Tülay'ın oturduğu masaya gitti. Boş gözlerle ikisinin tepesinde dikildiğinde Tülay ayağa kalkıp yanağını öptü. "Ah, hoşgeldin hayatım." Mert ortalıkta görünmüyordu. Onun sandalyesine oturdu genç adam ama gözleri bir an olsun Kenan'dan ayrılmıyordu. Kenan da bu bakışları hissetmişti ama Doğu sandığı adamın yüzünden hiçbir şey anlamıyordu. "Ekrem amcanı hatırladın mı?" diye sürdürdü Tülay. "Birkaç ay önce tanışmıştınız."

Batı yanağının içini dişledi. Şimdi yapbozun eksik parçaları tamamlanmıştı işte. Kenan, kardeşine kendini farklı biri olarak tanıtmıştı. Ekrem olarak ve nasıl olduğunu bilmese de Kenan'ın bu aileyle bir bağı vardı. Belki de çıkarı demek, daha doğru olurdu. Birkaç gece evvel konuşulanları anımsadı. Kahretsin! Bu insanlar kesinlikle ona çalışıyordu ama neden? Birbirlerini tanımaları imkansızdı.

"Çıkaramadım," dedi. "Hafızam beni yanıltıyor bu aralar."

Kenan geriye yaslandı keyifle. "Tahmin etmiştim delikanlı," derken yüzünde zafervari bir ifade vardı ve Batı bunun anlamını iyi biliyordu. "Aksi takdirde teklifimi değerlendireceğini umuyordum."

Zamanın Üçüncü TekiliDonde viven las historias. Descúbrelo ahora