(4.4)-Zamanın Değeri

Start from the beginning
                                    

Çocuklar anında tartışmayı kesip babalarıyla giderken Doğu onlar gözden kaybolana dek sessizliğini bozmadı. "Biz," dedi neden sonra. "Biz hiç zaman geçirmemişiz fark ettin mi?" Yutkundu. "Hiç balık tutmamışız mesela, hiç aşk acılarımızı paylaşmamış, birlikte herhangi bir konunun üstünden zıtlaşmamışız."

Batı, gülümsedi. "Gitmeseydin belki bu saydıklarını yapardık ama kader işte."

Doğu kafasını eğdi. Kardeşinin bu haline dayanamayan Batı "Çok mu isterdin?" diye sordu. "Yani bir günlüğüne de olsa normal ikizler gibi zaman geçirmeyi?"

"Bilmem," Doğu gözlerini yumdu. "İnsan, tadını bilmediği şeyi ister mi?"

"Belki de en çok o şeyleri ister," dedi Batı. "Adem, cennetten hiç tatmadığı o elma yüzünden kovulmadı mı?" Ofladı. "O da merak etmişti. Tek suçu buydu. İnsan, bilmediğini ister. Yoksa kısır bir döngüye kapılıp monotonlaşmaz mı hayat?"

"Haklısın galiba," Doğu güldü. "Ama bizim durumumuzda bu imkansızdan bile öte." Boğazını temizledi. "Her neyse, buraya seni Sedef ve annemler hakkında konuşmak için çağırdım. Madem benim yerime geçeceksin, bazı şeyleri bilmen gerek. Örneğin benim baharatların çoğuna alerjim vardır, her sabah mutlaka iki yumurta yerim. Evde olduğum zamanlarda piyanomu çalmadan duramam. Sedef'e bazı şeyleri üstünkörü anlattım. Bu konuda sana yardımcı olacaktır ama yine de... Onlara iyi davranmaya çalış Batı. Ne kadar sürer bilmiyorum, seni zorlayacağını da tahmin ediyorum ama en azından benim için bunu dene."

Batı "Fark ettin mi Doğu?" diye mırıldandı. "Birbirimizden daha da uzaklaşıyoruz gün geçtikçe."

"Sen beni itiyorsun," dedi Doğu. "Sana geldikçe geriliyorsun sen de."

"Çünkü bana tek gelmiyorsun," Batı iki elini de kaldırdı. Parmaklarını uzatıp eşit seviyeye getirdi kollarını. "Biz böyleydik, Doğu. Aynıydık, aynı yerde aynı kalple." Sağ elini indirdi. "Sonra birimiz battı. Sen sanıyorsun ki senden kaçmam kişisel bir olay." Gülerek başını iki yana salladı. "Değil kardeşim, tek istediğim aramızdaki bağın seni de benim yanıma düşürmesine engel olmak. Çünkü çok acıtıyor bu, senin canın acısın istemiyorum." Batı'nın gülüşü tatlı bir tebessüme döndü. "Ben sana sarılmayı kaç yıl bekledim biliyor musun? Seni görme hayaliyle tırnağımı kaç kez geçirdim hayata. Kaç sefer kalktım düştüğüm yerden senin uğruna tahmin edebilir misin? Bu kaçıncı pes edişim, hisseder misin Doğu? Gözlerime baktığında senin gözlerini gördükçe içimin ısındığına inanabilir misin?" Cıkladı. "Ben söyleyeyim, hayır. Çünkü biz değiştik kardeşim. Büyüdük. Ne ben senin geride kalan o masum kardeşinim ne de sen beni geride bırakmak istemeyen çocuksun. Öyle olmasaydı, daha önce gerinde bile isteye kalmazdım. Biz ikiziz oğlum, bizim tüm yollarımız birbirine çıkar. Biz düşman olamayız ama dost olmak için de fazla zaman kaybettik."

Doğu derin bir nefes alarak omuzlarını düşürdü. "Peki şimdi ne yapacağız?"

Kardeşi elini ceketinin cebine atıp bir anahtar çıkardı. Omzunun üstünden Duygu'ya kısa bir bakış atıp anahtarı Doğu'nun eline tutuşturdu. "Oyunumuzu başlatacağız, Doğu." Batı gülümsedi. "Bakarsın hayat da bize bir oyun oynayıp yine kalplerimize güveni sızdırır."

"Kalbin olduğunu reddetmemen şaşırttı beni açıkçası."

Doğu'nun iması, Batı'nın gülüşünü büyüttü. "Bende daha çok şaşırtıcı numaralar var ikiz, bir ara sana öğretirim." Ayağa kalktı. "Bu arada," Çenesinin ucuyla motorsiklete yaslanıp denizi izleyen kızı gösterdi. "Sana sabır dilerim."

Doğu da ayaklandı. Elini ona uzatırken bir yerden başlamak gerektiğini düşünüyordu. Çünkü hayatın sürprizlerini beklerse bu işin yokuşa çıkacağını bilecek tecrübesi vardı. Batı, kardeşinin küçük oyununu fark ederken gözlerini eline indirdi. Artık kaçmaktan yorulmuştu o da. Ne kadar uzak tutmak istese de Doğu artık onlardan biriydi ve Batı'nın görevi de kardeşine sahip çıkmaktı. Elini uzatıp parmaklarını sıkarken en içten gülümsemesini bağışladı ona Doğu. Batı da gülümseyişini gerçeğe dönüştürürken "Bence Duygu katlanılmaz değil kardeşim, sadece sen kadın dilinden anlamıyorsun." dedi Doğu. Batı dudağını ıslattı ve omuz silkti. Ellerini ayırırken Batı bir an kardeşinin ondan koparıldığı ana gitse de çabucak kendini toparlayıp arkasını döndü. Sonra durdu. Belki de geç kalmamalıydı. Topuklarının üstünde bedenini çevirdi.

"Şunu unutma Doğu; ne yaparsan yap ve ne dersem diyeyim ben her zaman senin yanında olacağım. Artık zaman engeline takılıp kaybetmek istemiyorum. Ve evet, kadın dilinden de anlamıyorum. Çünkü bana şimdiye dek hiç bu kadar lazım olmamıştı."

Doğu başını hafifçe eğip onu selamlarken Batı yeniden döndü ve Duygu ile birlikte motoruna binip gözden kayboldu. Doğu ise tekrar banka oturup gökyüzüne baktı. Mutlu hissediyordu çünkü kardeşi zor da olsa tabularını yıkmaya başlamıştı. Artık ona bir adım daha yakındı Doğu. Onun hala kendisine kızgın ve dahası kırgın olduğunu biliyordu ama kardeşiydi işte. Ona dayanamıyordu. Doğu'nun dayanamadığı gibi.

Genç adam bir süre daha orada otururken kardeşinin sözlerini düşündü. Haklıydı bir noktada. Zaman insanoğlu için büyük engeldi, kimsenin sabaha garantisi yokken kırgınlıklarla geçmezdi ömür. İnsan bazen, bazı şeyleri yaşamakta acele etmeliydi belki de. Bu kez Cemre'yi düşündü. Dudağı huzurla yukarı kıvrılırken Doğu çoktan kararını vermişti. Bu yer değiştirme olayı bittiğinde ilk işi ona evlenme teklifi etmek olacaktı. Belki bunun için çok erkendi ama ertelenen her şey, günün birinde pişmanlık olarak karşısına çıkmıştı şimdiye kadar. Üstelik Doğu'nun kaybedeceği hiçbir şey yoktu.

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now