(3.9)-Çocuklar Yaşamalı

Comenzar desde el principio
                                    

Doğu'nun gözleri doldu. Belki de ilk kez kardeşiyle sakince konuşabiliyordu ama bunun bu kadar ağır olacağını düşünmemişti hiç. Kendisine bağırmasına bile razıydı böyle durgun konuşmasındansa. Batı bir okyanustu ve ona hırçınlık yakışıyordu, dalgalarını büyütüp fırlatmalıydı göğe. Onsuz yaşanmıyordu çünkü. Batı haklıydı. Eskisi gibi olmuyordu bazı şeyler ne kadar zorlarsa zorlasın. Akıl sildiğini kalbe bırakmıyordu. "Senden kopmaktansa kırılmayı isterdim," dedi Doğu. "Senin de anlamak istemediğin bu Batı. Beni yok etsen de ben elimde bir değnek olsa onu seninle kalmak için kullanırdım."

"Bu yüzden mi her şeyi arkamda bırakmayı göze aldığımda benimle gelmektense arkamdakilerden biri olmayı seçtin?"

"Anlamıyorsun," dedi Doğu. "Sen Gece için, Onur ağabey için benim arkamda durmaz mıydın Batı?"

"Durmazdım!" diye karşılık verdi Batı. "Çünkü senin onları öldürmeyeceğine inanırdım, ben sana inanırdım." Yutkundu. "Aptal mısın sen? Kardeşimsin oğlum sen benim! Seni üzeceğini bile bile kıyar mıyım ben sevdiklerine? Yalandı tamam mı? Adım gibi, hayatım gibi yalandı söylediklerim. Sadece beni her koşulda tercih edeceğini duymak istiyordum. Ne olursa olsun kardeşimden vazgeçmeyeceğim, diye bağırmanı duymak istiyordum. Çocuk değilim Doğu ben. Senin aileni öldüreceksem bile bu böyle olmazdı. Senin gözünün önünde, haberin varken öldürmezdim. Ben katilim ama şerefsiz değilim. Küçücük bir kıza da, yaşını başını almış insanlara da zarar vermem. Onlar bana zarar vermedikçe. Senin annen ve baban çocuk olan Batı'ya zarar verdi. Bir açıklarını bulduğum an onları indiririm acımadan ama şimdi değil. Henüz değil."

"Asıl sen bana güvenmiyorsun öyleyse!" diye Doğu da yükseltti sesini. "Hep sen mi yaralısın söylesene? Hep sen mi acı çektin sanıyorsun? Ben gecelerce ağladım, çocuktum ya. On yaşında bacak kadar bir çocuktum. Hiç tanımadığım insanlar beni kardeşimden koparmıştı, yabancıydım o hayata. Bir gün sana kavuşurum umuduyla yaşadım ben bu hayatı. Seni düşünmeden geçirdiğim bir günüm bile yoktu, ne zaman kararsız kalsam Batı olsa böyle yapardı, Batı olsa şöyle derdi diye harcadım ömrümü. Ben bu bedende ikimizi yaşatmak için elimden ne geliyorsa yaptım yıllarca. Seni aradım durdum. Sonra bir gün ölüm haberini aldım. Nasıl canım yandı biliyor musun? Canımdan bir parça koptu gitti o an. Yaşadığım her ana, nefes aldığım her saniyeye lanet ettim. Kendimden nefret ettim. Hadi şimdi sen benim yerime koy kendini ve benim öldüğümü düşün. Ne hissedersin, ne yaparsın?" Batı gözlerini yumup yanağının içini dişlerken sürdürdü Doğu. Anlaşılmamaktan bıkmıştı. "Bu defa kardeşimin öldüğü bir dünyada mutlu olamam dedim, karanlığa attım kendimi. Bile isteye ölüme gider mi insan, ben gittim. Pişman da değilim, yine olsa yine giderim çünkü sen benim kardeşimsin. Kardeşimdin! Sonra bir gün... Hiç ummadığım bir anda seni yaraladım ben be! Görsem sarılmaya kıyamayacağım adama sıktım kurşunu. Kendimden yine nefret ettim. Yetmedi kardeşim benden kaçtı, bana yabancıymışım gibi baktı. Sorumlu tuttum kendimi, son nefretimi ettim sandım. Yine olmadı. Benim kalbimin bir yarısı, diğer yarısına dokunmak istedi. Sen beni yaşarken öldürmek istedin Batı. Ailemi öldürsen sen de ölürdün anlıyor musun? İster seçim de ister başka bir şey. O gün ben sözümü çiğneyip bir nefret daha saldım içime. Sen eski sen değilsin eyvallah ama ben de eski ben değilim. Olamıyorum."

Batı gözlerini kaçırıp ayağa kalktı. Doğu haklıydı. O hep kendi tarafından düşünmüş ve yorumlamıştı her şeyi. Ama bu onun suçu değildi ki. Batı, susmayı öğrenmişti. Nefret hariç her duyguyu sildiğini sanmıştı hücrelerinden. Yıllar sonra baş döndürücü bir tezatlıkla çarpmıştı hisleri yüzüne tek tek. Batı, hissetmeyi unutmak üzereyken hayatın acımasız kayalıklarına çarptığı için bir kendi canı yanıyor sanmıştı. Doğu mutlu sanmıştı. Kendisini unutmuş ve mutlu olmuş. Değildi. Kimsenin iyi olduğu yoktu.

Doğu'nun telefonu çaldığında genç adam kelimelerini toparlamaya çalışmayı kesti. Doğu telefonunda Sedef'in ismini gördüğünde aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına getirdi. "Ağabey!" diye açar açmaz bağırdı Sedef. "Yardım et, lütfen!"

"Sedef?" dedi şaşkınca. "Ne oluyor?"

Batı hızla arkasını dönüp telefonu ondan aldı ve hoparlörü açtı. Birkaç hışırtı sesinden sonra "Merhaba," dedi Doğu için biraz yabancı, Batı içinse oldukça tanıdık bir ses. Batı yumruklarını sıkarken "Kardeşini istiyorsan kimseye haber vermeden sana az sonra mesaj olarak atacağım adrese geleceksin Doğu. Eğer Batı bunu öğrenirse, bu ufaklığın leşini alırsın ve bu güzelliğe yazık olur." dedi Diyar. "İnan bana kaybedecek bir şeyim yok evlat."

Doğu dudaklarını aralayacakken Batı beklediği bu hamleyle elini kardeşinin dudaklarına bastırdı. "Bırak Sedef'i!" diye sesine telaş katarak konuştuğunda Doğu gözlerini büyüttü. "Geleceğim ama ona zarar verme!"

Diyar keyifle güldü. Bu iş tahmininden daha kolay olacaktı. "Yarım saat sonra görüşürüz o zaman."

Telefon kapandığında Doğu ne olduğunu anlamadan Batı belindeki silahı çıkardı. Çekmeceden Emre'nin silahını da alıp bu kez ikisini birden yerleştirdiğinde diğerleri de gelmişti. Emre ne olduğunu anlamak istercesine Doğu'nun gerilen yüzüne bakarken "Sedef'i kaçırmışlar," diye açıkladı ondan önce Batı. "Arkamızdan gelin ve yedek silahın varsa onu kullan Emre. Seninkini aldım." Çenesinin ucuyla Doğu'yu gösterdi. "Onu istiyorlar."

"Ne!" Cemre endişeyle Doğu'ya baktığında Emre elini omzuna koyarak kıza destek oldu. "Halledilir." dedi Batı. Gidiyoruz çocuklar." Doğu'ya baktı. "Sen benimle gel. O bücürü alırım ama teselli etmem."

"Ne planlıyorsun?" diye sordu Emre.

"Diyar defterini kendi elleriyle yırttı." diye karşılık verdi Batı. "Yaşamak istemeyeni, cehenneme gönderirim ben de."

Doğu hızla başını ona çevirdi. "Öldürecek misin?"

"Ölmemek için, evet."

Doğu gökyüzüne baktı. "Sedef'i kurtaracak mısın peki yoksa onun da... Ölmesine izin mi vereceksin?"

Motora bindiklerinde "Aslında," dedi Batı son harfi uzatarak. "İkinci dediğin fena olmazdı ama sanırım çocukları incitmek istemiyorum." Omzunun üstünden kardeşine baktı ve Doğu'nun içini yaktığını bilmeden cümlelerini sarf edip önüne dönerek motoru çalıştırdı. "Çünkü çocuklar yaşamalı. En azından, benim yerime."

Zamanın Üçüncü TekiliDonde viven las historias. Descúbrelo ahora