"Adnan Bey kendinize gelin! Kızınız gayet başarılı her sorduğum soruyu yapabiliyor. Ancak Hilal çevresine karşı çok sert. Arkadaşlarını küçük görüyor ve son zamanlarda okul babamın okulu diyerek kaç arkadaşını ağlattığını sayamadım. O yüzden Elif Hanım'a söylediklerinize dikkat edin. İşinde gayet başarılı bir meslektaşım ve öğrencilerine karşı çok samimi bir o kadar ilgilidir. Öğrencileri için elinden geleni yapıyor sizin de istediğiniz gibi kaliteli bir öğretmendir kendisi. Kızınıza gelince lütfen karşınıza alıp konuşun. Daha önce yaptıklarından ve şimdi de öğretmenlerine yapmış olduğu saygısızlıktan dolayı en iyi cezayı siz babası olarak vereceğinizden eminim."

Ben Hoca Bey'in soluksuz konuşmasına ve duydukları karşısında renkten renge giren Adnan Bey'e bakakalmıştım. Ancak Hoca Bey tekrardan konuşmaya başlamıştı.

"Bakın, kızınız Hilal'in davranışları gün geçtikçe kötüye gidiyor. Başarısız değil, gayet başarılı ancak bana karşı da saygısını yitirmiş durumda. Neden Elif Hoca'ya böyle bir saygısızlık yaptı bilmiyorum fakat bu Hilal'in ilki değil sonu da olmayacak. Kısa süre önce sizi çağırmıştım. Belli ki Hilal size söylememiş. Aynı zamanda bende sizi aradım ama her seferinde yurt dışında olduğunuzu öğrendim." Dediğinde sesi tamamen sakin ve karşı tarafı yatıştırmak için ideal bir seviyedeydi.

Tabi duydukları karşısında afallayan Adnan Bey "Bunları benim kızım mı yaptı? Yani benim kızım Hilal?" dediğinde yüzündeki ve sesindeki şaşkınlık gizlenecek gibi değildi. Hoca Bey "Evet bunları ve söylemediğim birçok şeyi Hilal yaptı." Konuşmasını bitiren Hoca Bey son olarak Hasan Bey'e "Sanırım bizim işimiz bitti." Dedikten sonra kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı.

Ders saatiydi ve okul sessizliğini koruyorken Hoca Bey'in hızlı hızlı attığı adımlarından çıkan sesler ve beni çekiştirmesinden dolayı hızlı adım atmak zorunda kaldığım için çıkan sesler vardı. En sonunda öğretmenler odasına kadar beni çekiştirdikten sonra bana sinirli bir şekilde bakıp

"Neden suçun varmış gibi davrandın? Neden sustun? Neden Hilal'in başarılı olduğunu söylemedin? Sana yaptığı o kadar hakarete rağmen neden susup öylece dinledin? Kendini nasıl olur da savunmazsın! Nasıl olur da sessiz kalırsın! Elif konuşmayacak mısın? Sürekli şimdi olduğu gibi sessiz mi kalacaksın?" Bana haykırışı bitmişti ama hala sinirli ve bir şeyler söylememi istercesine bakıyordu.

Ben yaşadıklarımdan dolayı dakikalardır içime akıttığım gözyaşlarımı Yiğit Hoca'nın bana haykırışıyla daha fazla içime akıtmamış dışarıya akıtmaya karar vermiştim. Gözlerimin önündeki bariyer kalkmıştı ve serbest kalmıştı gözyaşlarım. Ağladığımı fark eden Hoca Bey "Hey tamam tamam özür dilerim" diyerek beni kendine çekmiş kolları arasına almıştı. Daha sonra "Üzerine bu kadar gelmemeliydim özür dilerim." dedikten sonra beni saran kollarını daha da sıkılaştırmıştı. Bense kollarından hiç beklemeden çıkmış onunla bu kadar yakın olmaktan fazlasıyla rahatsız olmuştum. Öylece yüzüne bakmıştım bir süre. Artık ağlamıyordum da ama bu sefer cevapsız da kalmayacaktım.

Sessiz ama bir o kadar da öfkemi belli eden bir ses tonuyla " Ne isabet! Tam da senin yaptığın gibi, neyin ne olduğunu bilmeden iğrenç ithamlarda bulundu. Evet, sessiz kaldım. Evet, sadece dinledim. Çünkü karşımdaki Adnan değilde senmiş gibiydin. Her defasında olduğu gibi bu defa da o, lanet gün aklıma gelmiş ve ikinci olarak kırılmanın verdiği acıyla sessiz kaldım. Karşıma geçip beni sorgulama! Tamam içeride beni savundun, o adama sesini yükselttin. O adamı puta çevirdin ama beni savunmanı da, o adamı her ne kadar puta çevirmiş olmanı da zerre kadar umursamıyorum. Her ne yaparsan yap bende ki eksini artıya çeviremeyeceksin!"

Yine benden beklemediği sözleri duymuş ve bunlar onun afallamasına neden olmuştu. Umursamamıştım. Yanından çekip gitmemi izliyordu. Böylesi daha iyiydi. Diye düşünürken kolumdan sıkıca tutulup Yiğit Hoca tarafından çekiştirildiğimi anlayınca bu adamın gerçekten ciddi anlamda hasta diye düşünmeye başlamıştım.

Bulunduğumuz durum da pek iyi değildi zaten okul içerisinde ne yaptığını sanıyordu ki lanet olsun direniyordum ama kolumu ondan kurtaramıyordum ciddi anlamda canımı da acıtmaya başlamıştı. Ne yaptıysam kolum hala onun eli tarafından sıkıca kavranmış vaziyetteydi. Hızlı yürüdüğünden kısa sürede okul çıkışına kadar çekiştirmişti. Arabasını dahi est geçmişti ve hala çekiştiriyordu.

"Nereye?" diye bağırıyor olmamı aldırmıyordu. Kolumu sert bir şekilde tutmaya devam ediyor geçen her dakika daha da acıtmaya başlıyordu. Daha fazla dayanamayıp "Canımı acıtıyorsun, bırak beni!" demiş olsam da aldırmamıştı. Kulaklarını bana kapatmıştı. Çekiştiriyordu sadece ama nereye?

Bu adama ciddi anlamda güvenmiyordum. Bu sefer daha sert bir şekilde "Lanet olsun! Nereye ha nereye?" diye bağırdığımda sonunda bir tepki vermişti ve çekiştirmeyi bırakmış olduğu yerde durmuştu. Bana bakmıyordu.

"Bana bak!" diyerek sert bir şekilde çıkışmıştım. Çıkışmamın ardından yüzünü bana çevirmişti. Gözlerindeki öfkeden kaynaklanan ateşi görebiliyordum. Adeta saçtığı ateş ile beni yakıp kül edebilirdi. Sanırım sözlerim onu şaşırtmak yerine fitillemişti.

I ıhh bir şey unutmadın mı 🙃 hemen geçme 💘

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now