32. bölüm

13.7K 924 14
                                    

Dicle bütün gece uygun cümleler kurmaya, bulmaya çalıştı yarın sabah işe gittiği gibi Fırat ı karşısına alıp konuşacakti. Artık bekleyecek bir şey yoktu. Fırat in oğlunu öğrenince çok mutlu olacağını hissediyordu. Sabaha karşı telefonuna gelen mesaj sesiyle yatakta doğrulup telefonunu eline aldı. Mesaj Fırat tandi

"Canım sevgilim şu an havaalanindayim. Acilen amerika ya gitmem gerekti. İnince seni arayacağım. Seni seviyorum."

Mesajı okuduğu anda arama tuşuna bastı. Fırat in canlı sesi geldi kulağına

"Canım ben mi uyandırdım seni?"

"Yoo uyuyamadim bütün gece"

"Neden ki?"

"Bilmem ki. Belki heyecandan, belki mutluluktan, belki kahveden"

Kulağına Fırat in gülme sesi geldi. "Bende yatağıma yatıp seni düşünmeyi planlıyordum ama şu an malesef havaalanindayim "

"Ne oldu neden gidiyorsun? "

"Offf bilsem. Sen ise başlamadan önce bir proje baslattik orda. Aradılar sistem çöktü diye. Bilmiyorum ne oldu gidip bakacağım "

"Uzun sürer mi?"

"Bilmiyorum ki sevgilim. Kurmam bir ayımı aldı. Onarmak ne kadar sürer inan bilmiyorum."

Dicle nin sesi çığlığa dönüştü
"Gerçekten mi?"

"Malesef güzelim. Gidince belli olur zaten haber veririm sana"

Dicle nin gözlerinden yaşlar suzulmeye başladı. Yataktan doğrulup agarmaya başlayan göğe baktı. Derin bir nefes aldı. "Hayırlısıyla gel de..."

"Canım kapatmam gerekiyor. İnince ararım seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum canım "

Fırat duyduğuna inanamadı. Telefon kapanmıştı ama o hala telefonunu kulağında tutuyordu. Etrafında ona bakan meraklı gözlerin farkındaydi. Kadınlar Ona her daim ilgiyle bakarlardi buna alisikti zaten. Ama o hiç taviz vermez ve ifadesini değiştirmezdi. Ama şimdi son duyduğu cumle yuzunden tüm hava alanındaki kadınları erkekleri çocukları sarılıp öpmemek için kendini zor tutuyordu. Allahım aşk ne güzel bir şeydi...

Dicle uzun süre yatağında oturdu. Şimdi gökyüzünde yolculuk yapan Fırat in yanında olmak için neler vermezdi. Bu Amerika işinin de tam zamanıydi. Ne güzel yarın sabah ona bir oğulları olduğunu söyleyecekti. Hatta babaannesiyle bile tanisabilirdi belki. Bir an Naciye Hanim a gitmeden söylemeyi düşündü ama kadının duyduğunda vereceği tepkiyi kestirmedi. Ne diyecekti ki "biz oğlunuzla yıllar önce bir gece birlikte olduk. Karahan da o gecenin sonucu"
Kendinden bir an iğrendi. Kadının gözünde düşeceği durum hiç hoş olmazdı bir kere. Önce Fırat in bilmesi daha iyi olacaktı. Ona söylediği anda kuş gibi hafifleyeceginden emindi. Yıllardır hem annelik hem de babalık yapmak ne zor olmuştu. Eğer kendi anne ve babası destek olsaydı bir nebze bu kadar kötü geçmeyecekti yıllar. Onları affetmesi o kadar zordu ki. Kaç gündür birbirlerini görmüyorlardi ne annesinin ne de babasının umrundaydi artık. Fırat in Karahan in babası olduğunu öğrenince ne yapacaklardi o da merak konusuydu aslında. Bu ise en çok sevinecek olan bir daha varsa o da Seher di. Bitmek bilmeyen soruları son bulacaktı, paşasinin bir babası olacaktı başında. Hem de ne baba. Seher in Fırat a bayilacagindan emindi. Boyuyla posuyla işiyle gücüyle kesin Seher den tam not alırdı. Alarmın calmasiyla yataktan kalkıp banyoya geçti. Her gün koşar adım gittiği şirkete şimdi gitmeyi hiç istemiyordu. Fırat olmayınca ne sıkıcı olacaktı çalışmak.

Fırat işin uzun süreceği hakkında sinyaller vermişti. Aşk dolu her türlü telefon görüşmeleri arasında calismaya çalışıyordu. Tan vardı iyi ki de vardı. Hem çalışıyor hem de deli gibi Mina hakkında bilgiler topluyordu. Dicle yi güldürüyor, eğlendiriyor ama çalışma esnasında da acayip kafası çalışıyordu. Mina ve kendisi gibi Fırat ve Tan da zıt kutuplardı, birbirlerini tamamliyorladi ve simdi muhteşem dörtlü olmuslardi. Ah ama tadı damaginda kalmıştı keşke Fırat gitmemiş olsaydı.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Where stories live. Discover now