8. bölüm

16.8K 947 8
                                    

Restorantin arka kapısı ortalama bir insan boyu kadar karla dolmuştu. Önden garsonlardan biri elinde kurekle yolu açmaya çalışırken hemen arkasında fırat kendi sırt çantasını ve bir kaç dakika önce müstakbel karısı olması münasip görülmüş kızın valizini kundakta bebek taşır gibi kucağında taşıyordu. Hemen bir adım arkasında Dicle onları izliyordu.
Restorantta Adamin ısrariyla önce Fırat ayağa kalkmış ardından gözüyle Dicle ye kalkmasını emretmisti. Hiç itiraz etmeden kızın dediğini yapması Fırat ı şaşırtmış olsa da bunu fırsat bilerek hemen haraket geçmişti.  Gerçekten orada bulundukları süre içinde bir kadınla tek başına olmak çok zordu. Diken üstünde oturmak tabirinin ne anlama geldiğini tam.olarak öğrenmiş bulunuyordu.
Normalde yarım Kilometre olan restorant ve ev arasındaki mesafe dakikalardir sürüyordu. En sonunda kapıya ulaştıklarında en fazla yorulan garson derin bir OH çekti buyrun der gibi kapıyı gösterdi. Geri dönmek için hamle yaptı.  Tek kişilik açtıkları yürüme yolunda birbirlerine yol verme gibi bir luksleri yoktu. Fırat karların içine geriye bir adım atarak Dicle yi kendine çekti. Dicle nin başı fırat in boynuna gömüldü. Bir belki iki saniye sadece ikisinin hissettiği elektrik o an donmak üzere olan tüm uzuvlarina elektrik verdi. Garsonun iyi geceler dileyip restoranta doğru yurumesiyle Dicle kendini bir adım geriye attı. 
"Ne yaptığını sanıyorsun Sen?"
Hala o anın etkisiyle saflasan Fırat kendini savundu
"Ne yani elin adamı üstünden mi gecseydi?"
Dicle abartılı bir kahkaha attı
"Pardon o elin adamı sen nesin acaba?"
Fırat bu saçma haraketlerin verdiği sikintiyla evin kapısına eğildi zorlanarak kapıyı açtı ve eliyle dicle ye geçmesini işaret etti. Beyazlara bürünen Dicle bu kez itiraz etmeden içeriye adıma atacakti ki fırat ona doğru eğildi "bana göre Yol arkadaşınım,  bu evin sahibine göre kocan" Dicle şaşkınlıkla yeşil gozlerini kocaman açtı fırat a döndü sesi biraz öncekinden çok ama çok farklıydı.  "bana bir şey yapmayacaksin değil mi?" Diye sordu karşısındaki adama. Fırat cadinin sesindeki korku titremesini hissetti ve bu kez o abartarak kahkaha attı. "Inan dünyada tek kadın sen kalsan  ve bana yalvarsan yine de hiç şansın yok, hadi içerik kar giriyor gir."
Dicle duydukları na inanamadı. Yerinden kimildamadan sordu "dünyada tek kalsam ve yalvarsam hiç şansım yok da ne demek?"
Fırat içeriye girmemeye devam eden dicle yi arkasında bırakarak içeriye girdi şu an bu kadar derdin arasında kızın takıldığı nokta onu gülümsetti. Ah kadınlar diye geçirdi içinden. Duvarlara ellerini gezdirerek ışığı aramaya koyuldu. Biraz mücadeleden sonra soğuk duvarların üzerinde elektrik düğmesini buldu. Dokunmasiyla oda aydınlandı. Işığı gören dicle valizini kucaklayarak içeriye girdi kendi çantasını almadığını gören fırat kapıya yürüdü o An çatık bir çift kas ve kızgın gözlerle karşılaştı. Üzerinde durmadan karların üzerindeki çantasını alarak kapıyı kapattı.
Küçük bir oda, kapının hemen karşısında iki tane tek kişilik yatak, yatakların ortasında da bir komidin duruyordu. Odanin tek cami komidin ile ayni hizadaydi. Yerler, tavanlar, duvarlar lambri ile kaplıydi.  Yerde el dokuması bir kilim turuncu ve yeşil renkleriyle odaya sıcaklık katıyordu. Odanın sağına küçük bir tezgah  altında bir dolapla mutfak görevini görüyordu. Sol tarafta bulunan kapıda orada lavabo olduğunu belli ediyordu. Dicle direk sağ taraftaki yatagin önüne geçti.
"Burası Benim. Itiraz kabul etmem" firat omzunu silkti. "Benim icin farketmez."  Hemen soldaki yatagin üzerine oturdu. Çantasını açtı. Yatagin başındaki prize cantasindan cikarttigi sarj aletini takip cebindeki telefonu şarja bagladi. Arkasındaki haraketliligi fark eden Dicle bir den yerinden sıçradı.
"Aaa telefon" Fırat ciddiyetle cevap verdi. " sakin bana ilk kez telefon gördüğünü söyleme çünkü inanmam."
Bezgin bir bakış atan Dicle yavaş yavaş üzerindeki katlardan kurtulmaya başladı. Önce eldivenlerinden kurtuldu sonra atkisini bir süre bogusarak çıkarttı ve yatagin üzerine attı.  Arkasından montunun çıkarttı.  En son beresini başından çıkartırken kahverengi saçları şelale gibi beline doğru döküldü. Fırat gördüğü manzarayla dondu kaldı. Dalga dalga kahverengi saçlar kızın beline doğru akıyordu resmen. Dicle arkasını dondugunde Fırat in gözleriyle karşılaştı.
Ne oldu neye bakıyorsun?  Şaşkınlığını gizlemeye çalışan Fırat bir iki saniye durakladi.
Zayifmissin diyiverdi. Ayakta basini egip kendini süzen Dicle tekrar Fırat a baktı.  " ne yani artık bir şansım var mı? " diye sordu alayla. Fırat kapı Önü muhabbetini hala sindiremeyen kıza kaslarını kaldırdı dudaklarını büküp "çok üzgünüm" dedi. Sinirle arkasını dönen Dicle saçlarının rüzgariyla nefesi kesilen Fırat ı göremedi.
Bir kaç dakika sarj olan telefonunu eline alan fırat mutfak bölümüne doğru yürüdü.  Son aramadaki numarayı tuşladi. Telefon saniyesinde açıldı. Önce konuşmadan dinledi. Sonra cevap verdi.
"Evet hakliymissin prenses. Biliyorum prenses. Şu an iyiyim prenses. Merak etme prenses ve en son seni seviyorum prenses."
Ohh diyerek kapattı telefonu. Aldığı gibi şarja geri taktı. Çantasını açıp eşofman takımını cikartti. Karsi yatakta kimildamadan elinde telefonuna bakan kıza göz atıp "bak senin de varmış telefonun " diyerek sıritti.  Doğruca lavaboya üzerini değiştirmeye gitti.
Dicle adamın tabiriyle yol arkadaşının bir taraftan sevgilisiyle pardon prensesiyle konuşmasını hayiflanarak dinlerken diğer taraftan kendi telefonunu eline aldı.  Günün ve gecenin şaşkınlığı ona telefonu tamamen unutturmus adamın elinde telefonu gördüğü anda da şaşırmıştı. Bu kadar uzun süre telefonsuz nasıl kalabildigine. Gelen Arama olmamıştı sadece watsap bildirimi vardı. Bir kez daha annesi ve babasına yola çıkacağına haber vermediği için tebrik etti kendini. Onlar bir gün sonra geleceğini biliyorlardı.  Yoksa babası kesin helikopter gonderir di bolu dağına bu havada tek başına yollarda kalkaldigi için. Telaşla watsap logosunun üzerini tıkladı. Gelen tüm bildirimler Mina dan di. Bu süre zarfında bir sürü resim göndermişti. En son altına "ne zaman istersen ara" yazmıştı.  Yazdığınin üzerinde durmadı. Yavaş yavaş yüklenen resimlere bakmaya başladı.  3. Resimde kartopu oynayan bir grup vardı.  savaşın arkası dönük karşısındaki kızlara kartopu atmak için hamle yapıyordu.  4. Resim barbekü partisindendi. Savaş karşında bulunan buz mavisi Kayak kiyafeti bulunan bir kızla yemek yiyordu. Kızın sapsarı saçları olduğunu secebiliyordu sadece. Ayakta bir taraftan yemek yiyip bir taraftan da sohbet ettikleri anlaşılıyordu.  5. Resim aynı kızla kahve içerken 6. Resim aynı kızla sohbet ederken 7. Resim aynı kızla başbaşa aksam yemeğinde 8. Resim yine aynı kızla odalara giden asonsere binerken çekilmişti. Ve en son Mina dan gelen mesaj ne zaman istersen ara diyordu.
Mina eli ile yanağına dokununca ıslaklık hissetti. Ne zaman başlamıştı ağlamaya acaba. İlk resimde mi acaba? İçinin sıkıştığıni nefes alamadığını hissetti. Hemen ayağa kalkıp kapıyı açtı soğuğa aldırmadan dışarıya adım attı ve derin bir nefes aldı.  Soğukta ağlamakta zordu. Gözyaşları bıçak gibi yanaklarını kesiyordu.
Dış kapının açıldığını duyan Fırat henüz giyinmemis olmasına aldırmadan lavabonun kapısını açıp içeriye daldı.
İyi misin?
Dicle başını yukarı kaldırmış yüzüne vuran kar tanelerini hissetmeye çalışıyordu. Fırat in sesini duydu ama oralı olmadi. Avaz avaz bağıra bağıra ağlamak istiyordu. Göğüs kafesi daraldikca daralıyor, göz yaşlarına hakim olamıyordu. 
Fırat ters giden bir şeyler olduğunu anladı.  Ne yapacağını bilemedi kapının eşiğinde kızın hemen bir adım arkasında dikiliyordu. Bir kaç dakika daha bekleyip dayanamadı.  Elini uzatıp parmak uclariyla kizin saçlarına dokundu.
"Hadi ama usuteceksin. Çok soğuk."
Ses ile irkilen Dicle  başını sallayıp arkasını döndü ve tekrar dondu kaldı. Karşısında 2 metre boyuyla deyme heykellere taş cikartircasina yol arkadaşı duruyordu. Altına giydiği beli düşük gri eşofman altı vardı üzerinde ise hiç birşey yoktu. Ressam ancak bu kadar güzel cizebilirdi bir erkek vücudunu. Aynen adamın oldukca yakisikli yüzü gibi.  kas yığını dicle ye doğru yaklaştı "iyi misin? " Dicle nihayet kendine geldi başını hafifçe salladı. "İyiyim " dedi yine yatağa doğru yürüdü.  "İşin bittiyse lavaboya bende girebilir miyim?" Diye sordu. Fırat "tabi bir saniye" diyerek içeriden esyalarını aldı ve odaya geri döndü.  Dicle valizinden çıkarttığı bir kaç parça kiyafeti kucagina alıp ayaklarını suruyerek lavabo dan içeriye girdi. Kızın kıpkırmızı olmuş yeşil gözleri Fırat in gözünden kaçmadı. Yaşadığı olaylarin fazla geldiğini düşündü hanimefendinin bünyesine. Kılığından, kiyafetinden, tavrından, tarzından kızın zengin, şımarık biri olduğunu anlamıştı. Lüks mekanlara alışkın prensesin dağ başında hatta bir tır parkının arkasındaki ağaç evde sinirleri bozulmuştu.
Fırat yorgunlukla eğilip botlarini çıkartıp yastığıni dikleştirdi. Sırtını yastığa yaslayip  telefonunun mesaj bölümünü açtı. "Bolu da kalıyorum bu gece yarın gelebildigim en kisa surede orada olacağım. Görüşürüz " yazıp gönder tuşuna bastı. Tan bu saatte çoktan uyumuş olmalı diye düşünürken telefonu çaldı.
"Uyumussundur diye aramadim kuzen." Tan in sesi bir hayli sinirliydi. "Nasıl uyuyayim oğlum saatlerdir senden haber yok. Meraktan öldüm. Aradın mi anneni kadın kafayı yiyecek. "
"Aradım Aradım merak etme. Bolu da kalakaldik. Böyle Kar Sibirya da yoktur ben sana söyliyeyim."
"Neredesin simdi, otobüste mi?"
Fırat gozlerini söyle bir odanın içinde gezdirdi.
"Yok valla Bolu da bir dağ evindeyiz. Sığındık buraya."
"Bir otobüs insan mı? "
Fırat kahkaha attı.
"Yok be kuzen buzlar kralicesiyle." yaptığı benzetmeyi kendisi de beğenip gülümsedi.
"Ne diyorsun oğlum valla anlamadım.  Beynin donmus senin."
Firat tam kim oldugunu cevap verecekken Lavabonun kapısını  kilit sesini duyunca yayıldığı yatakta dikleştirdi kendini.
"Yarın görüşürüz o zaman hadi iyi geceler." Diyerek telefonu kapattı. Kız da üzerini değiştirmis şelale saçlarını kalın bir örgü haline getirerek bağlamıştı. Şimdi yüzünün tüm hatları daha belirgindi.  Annesinin çok güzel insanlara uygun bulduğu biblo gibi tabiri bu olmalıydı. Minik ve profilden çok düzgün bir burun yemyeşil gözler pembe dudaklarla tam bir bibloydu kiz.  Belli ki ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu.  Fırat a hiç bakmadan direk yatağa girdi. Sadece yorganin altına girerken kısık sesle "iyi geceler" dedi. Artık yorgunluktan bitap düşen Fırat ra aynısını yapıp yatağına yerleşti. Arkasını dönüp gozlerini kapattı.
Dicle nin gözünden resimler hiç gitmiyordu. Şu an herseyden her kesen nefret ediyor, sadece yanlız yapayanliz kalmak istiyordu. Yorgunluk ve üzüntü ağır bastı ağrıyan gözlerini yumdu ve direk uykuya geçti.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα