9. bölüm

16.2K 997 16
                                    

Fırat odanın içinden gelen seslerle gözünü açtı. Karşısında yatagin ayak kısmından tutmuş çekmeye çalışan ama bir milim hareket ettiremeyen kızın mücadelesini bir kaç saniye izledi. Başını yastıktan hafifçe kaldırıp sordu "napiyosun? " Dicle dakikalarca süren savaşın mağlubu oldugunu belki edercesine omuzlarında düşürdü. Basiyla Tavanı gösterdi.
"Resmen tepeme yağmur yağıyor, yatağı çekiyim dedim ama oynamiyor yerinden."
Fırat kızın gösterdiği yere doğru baktı. Gerçekten boylu boyunca damlalar hiç durmadan aşağıya doğru akıyordu. Yataktan doğruldu botlarini ayağına geçirdi. Kızın yanına doğru yürüdü. İki eliyle yatağı çekmek için hamle yaptı. Aynen Dicle de olduğu gibi yatak bir milim yerinden kimildamadi. Şaşkınlıkla yere eğildi yatak ayaklarına baktı. Bulunduğu yerden başını çevirip tepesinde dikilen kızın yüzüne bakti. "bunlar yere Monte edilmiş. " tekrar doğruldu. Şimdi biraz boy farkıyla yüzyüze bakıyorlardi. Kızın gözleri ne yapacağım şimdi der gibi bakıyordu. Aslında Allah in sopası yok demek geçse de Fırat in içinden eliyle yatağını işaret etti. "Buyrun sizi misafir edeyim. Sol taraf ama ne yaparsın? "
Dicle kendine sokulan lafı ziyadesiyle anlamış ama ne yapacağını bilmez halde bir kendi yatağına bir karşı yatağa bir de karşısındaki kas yığını na baktı. Yatağı gerçekten islamis ve hala daha islanmaya devam ediyordu. Fırat kendi yatağına gitti oturdu. Elleriyle kapkara saçlarını karıştırıp karşısındaki kıza baktı.
"Ne düşünüyorsun Allah aşkına? Birincisi başka çare yok ikincisi sana bir şey yapacağımı düşünüyorsan ki eğer böyle bir niyetim olsaydı inan uykumu bunun için bölmeyi beklemezdim şu ana kadar çoktan yapmış olurdum. Üç. .."
Dicle sinirle kesti sözünü "biliyorum biliyorum zaten son kız kalsam filan falan değil mi? " yatağa doğru adım attı "duvar tarafında ben yatarım. "
Fırat siritarak ayağa kalktı "hala akillanmadin değil mi yer seçimi konusun da? " yatağa yerleşmeye çalışan Dicle cevap verdi "sen.. sen çok büyüksün kaliplisin yani uyurken atarsın beni yataktan. Kendimi garanti altına almam lazim" bu kez Fırat kahkahasini tutamadı. " yemin ederim senin gibi cadisini tanımadım hayatımda. Şimdi yerleştiysen eğer geliyorum."
Duvara yüzünü dönmüş Dicle başını salladı. Hayatında ilk kez bir erkekle aynı yatakta yatmanin gerginliğini yaşıyordu. Biraz önce uyku akan gözleri şu an cin gibi duvara bakıyordu. Sakince yanına uzanan erkeğin hareketlerini dinledi. Yatak resmen onun yatışyla çökmüş Dicle de o tarafa doğru kaymisti. Nefesinin hizlanmasini, kalbinin atış sesini duyurmamak icin Başını yastığa gömdü. Yol arkadaşının parfüm kokusu yastığa geçmişti. Biraz daha kokuyu içine çekti. Bu nasil muthis bir erkek parfumu kokusuydu. Sakinlesmeyi bekledi.
Koltuk arkadaşı, yol arkadaşı, oda arkadaşı şimdi de yatak arkadaşı. Değme senaryolara taş çıkartacak saatler yaşadığını düşündü fırat. Şu an kimildamamak için verdiği çaba yüzünden ayakları deli gibi kasiliyordu. Yan taraftan da hiç haraket gelmemesi kızın uyudugu na delaletti. Ayağını yorganin altından çıkartıp biraz bileklerini oynattı. Gelen minik kemik sesleri bu sessizlikte büyük bir gürültüymüs gibi geldi kulağına. Aynı anda arkasında da kıpırdanma oldu.
"Yemin ediyorum gerginlikten uykum kacti" dedi kiz. Sırtı dönük cevap verdi Fırat "aynen sana dokunmayacagim diye ayaklarım kasildi" Dicle daha fazla dayanamadı yatakta doğruldu. Duvarı eliyle kontrol edip yaslandı. Ne yaptığını merak eden Fırat başını çevirip baktı. Yemyeşil gözlerle kara gözleri çakışti. Oda doğruldu. Yastığı alıp kıza uzattı.
"Al yaslan" dedi. Dicle bu nazik haraketi gülümseyerek kabul etti. Yastığı arkasına yerleştirip fırat in uzanarak kendi yatagindaki yastığı alisini kuru tarafını kontrol edip yatagin başına koyup oraya yerleşmesini izledi. Sadece bağdas kurduğu dizleri adamın uzattıgi ayaklarina degiyordu bu bile yüzünü kizartmaya yetti o an başını egdi aklına yine resimler geldi. Biliyordu ki şu an savaş da bir kızla aynı yataktaydi. Ama ne kiz duvara yaşlanmış oturuyor ne de savaş kıza temas etmemek için yatagin yarısından düşecek gibi duruyordu. Başını kaldırdı kendini izleyen bir çift gözle karşılaştı. "Adın ne sahi?"
Fırat sürekli yüz hali değişen kıza şaşkınlıkla baktı. İlk defa bu ses tonunu duymuştu. Sakin, kadife gibi.
"Fırat. Senin ki?"
Dicle gozlerini kocaman açıp baktı " gerçekten mi?"
"niye şaşırdın seninkine mi Fırat? Adaşmiyiz? "
Dicle kızıp yorganin üstünden fırat in ayağına doğru bir şaplak indirdi.
" Tabiki değil. Dicle benim adim. Yıllarca Fırat adıyla büyüdüm ben. Erkek olsaymısim adım Fırat olacakmış. Sonra da annem hep bir erkek çocuk hayaliyle yaşadı adını Fırat koyabilecegi " omuzlarini silkti. "ama olmadı. "
Fırat gülümsedi. Dicle iç geçirdi daha önce bu kadar güzel gülümseyen bir erkek görmediğine yemin edebilirdi. Bembeyaz dişler yine ortadaydi.
O zaman memnun oldum Firat Bey diyerek elini uzattı karşılığında yumuşak bir el elini tuttu. "Bende Dicle Hanim"
Dicle ve Fırat iki deli nehir adı diye düşündü Fırat içinden. İlginç bir tesadüf... Fırat yataktan kalktı Dicle ye doğru eğildi.
"Şimdi söyle yapalım Dicle böyle otururken inan belim ağrıyor. Bak tanisiyoruzda artık." Elini bir kendine bir karşısındaki kiza uzatti "Ben Fırat sen Dicle bunda anlastik nolur uzanalim. Artık biliyoruz ne sen ne de ben birbirimizi kötü emellerimize alet etmeyeceğiz. Uslu uslu yatalim olur mu? "
Dicle olur anlamında başını salladı. Sırtından çektiği yastığı fırat in yastığınin yanına yerleştirdi. Bu kez dönmeden dümdüz uzandı. Fırat hala ayakta onun yerleşmesini bekliyordu. Dicle yan tarafına bakınca kendisinin dümdüz yatınca yer kalmadığını gördü "pardon " diyerek yan döndü. Yüzü bu kez odaya doğruydu. Tamam anlamında gozlerini kapatıp açtı Fırat onayı alıp ona sırtını dönerek uzandı. Ensesinde hissettiği dicle nin sıcak nefesi onu uyarmaya başladı. "Senin prenses seni böyle görse ne yapar?" diye sordu arkasındaki ses. Kinayeyi önce anlamayan Fırat telefon konuşmasında ki prensesi yanlış anladığını anladı. Gülümsedi. "Bilmem." Annesi geldi gözünün önüne. Genç bir kızla aynı yatakta evlenmeden yatmasıni tabi ki uygun bulmazdi. Geleneksel bir aile yapıları vardı sonuçta. Ne ağabeyi ne de ablası eşleriyle annesinin yanında laubali davranışlar sergilemezler gayet mesafeli davranırlardi birbirlerine. "Ne yani senin prenses bu konularda bu kadar rahat mı yani. Ya da ilişkiniz tamamen güvene dayalı mı anlamadım. " firat bu ısrarlı soruların bitmeyecegini anlayıp Dicle ile yüzyüze gelecek şekilde yatakta döndü. " bana tabiki güvenir ve açıklamam mantıklı gelir. Sonuçta bu bizim de istediğimiz bir durum değil. Öyle değil mi?" Gozlerini Dicle nin gozbebeklerinin içine bakarak sormuştu sorusunu. O konuşurken Dicle büyülenmiş gibi dudaklarını izlemiş soruyu idrak etmesi bir kaç saniyesini almıştı. Burnuna gelen mentollu diş macunu kokusu bir taraftan, yastıktan gelen parfüm kokusu bir taraftan başını döndürmeye yetmisti. "Tabi tabi " demekle yetindi. Şimdi konuşmadan göz göze bakıyorlardi. İkiside birbirinin gozbebeklerinin içinde kendi yüzlerini görüyorlardi. "Senin" diye sordu Fırat "peki senin prens görse bizi bu halde bana ne yapardı?" Dicle cevap vermedi gozlerini kapattı. Bir kac saniye sonra gözünün ucundan tek damla gözyaşı suzuluverdi. Otomatik olarak Fırat elini Dicle nin yüzüne getirip basparmaginin ucuyla gözyaşıni sildi. Sonra kolunu tekrar geri çekti. Dicle gözünü açmadan konuştu. "Şu an gözünün beni göreceğini sanmıyorum. " dedi. "O zaman kör" diye cevap verdi Fırat. Dicle hala gözleri kapalı gülümsedi. Pembe biçimli dudakları kivrilinca Fırat kendi ile ciddi bir mücadeleye girmeye başladı. Sanki ciddi bir akım karşısındaki dudakları kendi dudaklarına çekiyordu. Dicle konuşmaya devam etti. "Kör değil hatta o kadar iyi görüyor ki ben yola çıktıktan hemen sonra gözüne kestirdiği kızla şu an otelde aynı odadalar. " kızın yüzünden okunan üzüntüyu gören Fırat onu teselli etmek icin "bizde şu an aynı odada aynı yataktayiz ama..." deyiverdi. Dicle gözlerini araladı. Fırat elini basının altına koymuş onun konuşmasını bekliyor gibiydi. "Biz bir gurupla Kartalkaya daydik. Ben sinavlarim oldugu icin sabah yola ciktim. Yola çıkarken de en yakın arkadaşıma bana onun her saat basi resmini göndermesini istedim. " derin bir nefes aldı. "Gönderdi. Ben yola çıktığım andan itibaren her saat basi. Sohbetle başlayan yakinliklari kartopu yla devam etti yemekle pekisip sarmas dolas oda kapısında son buldu." Dicle sikintiyla tekrar gozlerini kapattı. Duyduğu tek kelime "serefsiz" oldu. Duyduğu gibi de gülmeye başladı. Karşısındaki adam ne oldu gibi bakan gozlerini ona dikmişti. "Ne bahtsizim ya görüyorsun değil mi? Ben onun için bir günlüğüne istanbul dan koşa koşa Kartalkaya ya gidiyorum o oradan ayrıldığım anda beni aldatıyor " "Amannn " diye iç çekti Fırat "boşver zaten adam Bike değilmiş o bu havada kız arkadaşını yanlız yola çıkartan adamdan sevgili mi olur?" Başını salladı Dicle şimdi de anlatmış olmanin verdiği sinir bozukluguyla birden titremeye başlamıştı. Dudakları istemsiz olarak birbirine vuruyor göz yaşlarına hakim olamıyordu. Fırat Dicle nin anlık değişen durumuyla dondu kaldı. "Ne oldu?" Bilmiyorum anlamında başını salladı Dicle "sinirlerim bozuldu, üşüyorum" firat düşünmeden hamle yaptı ve onu direk kollarının arasına aldı. Dicle itiraz etmeden sokuldu ona uzanan kollara. Başını boynunun altına gömüp sessizce ağlamaya devam etti. Kollarının içinde bir kuş gibi titremeye devam eden kızın sırtına yukarı aşağı dokunmaya başladı Fırat. Başını öne egip minik bir öpücük kondurdu basının üstüne. Şu an kanatları olsa istanbuldan önce o adamın yanına gidip ağzını burnunu dağıtmayi arzu etti. Bir süre sonra Dicle nin titremeleri son buldu. Hafifçe kimildadi Fırat in kollarının arasında. Kafasını kaldırıp gözlerini koynuna sığındığı adama dikti. "Gerçekten dünyada tek kalsam bile beni öpmez misin?"

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Where stories live. Discover now