2. bölüm

23.9K 1K 38
                                    

"Dicle emin misin gideceğine?"

Hızla yatagin üzerinde bulunan kıyafet yığınıni valizine yerleştirmeye çalışan Dicle başında dikilen Mina ya kızgın kızgın baktı. "saf misin kızım sen kaç kere söylemeliyim daha pazartesi günü okulda ya olacağım ya da olacağım diye."

Mina yavaşça yatagin kenarına oturdu. Başını cama çevirdi. "canım benim dışarıya baksana. Bu havada gitme diyeceğim ne dersen de bana."

Dicle arkadaşının sesindeki yalvarısi hissedince yanına oturdu. "hayat memat meselesi yavru kuş. En son babam anneme söyle diyordu" yüzüne ciddi bi hava verdi "bu Son şansı pazartesi o sınava girmez bu sekilde devam ederse alırım şirkete müdürlerden birine Sekreterlik yapar" sence ben bunu göze alabilir miyim? Mina nin cevap bile vermesini beklemeden devam etti
"bu yıl o okul bitmek zorunda ve sonra ver elini Amerika." Amerika kelimesinin verdiği coşkuyla yataktan kalkıp valizini yerlestirmeye devam etti. İşini bitirene kadar ikiside konusmadilar. Dicle valizi kapıya kadar getirip tekrar arkadaşının yanına oturdu. "Daha dün aksami konuşmadık seninle Minacik. Ama ondan önce sana tembihlemem gereken şeyler var. Şimdiii saat başı resim istiyorum. Malum.ben ortadan çekilince piranalar sarar Savaş in etrafını. Zaten dün gece bile ben yanındayken gözleriyle yediler adamı. Ahhh sinirlendim yine"
Ayağa kalkıp tuvalet masasının karşısına geçti. Bir taraftan konuşup bir taraftan da makyajını yapmaya başladı. "ben ki adamla bir aksam geçireceğim diye istanbuldan ailemi karşıma alıp gelmişim Kartalkaya ya hem de bu havada. Gördün ama dime sporcu kızları ağzının içine duseceklerdi."
Mina sessizliğini bozup ayağa kalktı ellerini beline koydu "kusura bakma ama onunda gözleri fel fecir okuyor dicle. Ne buluyorsun bu adam da gerçekten anlamıyorum. Saplantı oldu sende."

Dicle elindeki rimeli sertçe masaya çarptı. "Mina kalbini kırmak istemiyorum. Bu benim seçimim ve ben bu adamı istiyorum hem de çok. Eğer dün akşam isteseydi
durdu derin bir nefes alıp devam etti
ben hazirdim!!"

Mina duyduklarını sindirmek için derin bir nefes aldı. "tamam canım bu da senin seçimin bu havada istanbul a gitmek gibi. Bana da sana nasıl istersen demek düşer."

İlköğretim ve liseyi Mina ve dicle birlikte okumuslardi. İkiside evlerinin tek kızlarıydi. Dicle ne kadar dediğim dedik, burnu havada, şımarık , asi ise Mina da o kadar sakin, sabırlı, olgun ve duyarlı bir kızdı. Yıllardır kendileri de nasıl bu kadar farklı karakterde olup bu kadar iyi Dost olduklarını konuşuyorlar ama bir türlü sonuca varamiyorlardi. Şu an Kartalkaya ya suruklenmelerinin tek sebebi de Dicle ve platonik askıydi. Savaş Mina nin ankara da üniversitede aynı bölümde okuyordu 1 ay önce sınıf olarak istanbul a eğlenmeye gittiklerinde Mina Dicle ye de haber vermiş ve tanısmalarına sebep olmuştu. "Ahhh keşke ya istanbul a gitmeseydim ya da Dicle ye haber vermeseydim." Dedi içinden. O akşam aralarında olan küçük flortlesme sonrası dicle nin hayatı tamamen savaş olmuştu. Her gün Mina yi bitmek bilmeyen soruları için defalarca arayıp rapor istiyordu. Savaş değil sınıfın okulun en yakışıklı çocuğuydu. Zenginliği ile de katlanan özgüveni kızları tılsım gibi kendine çekiyordu. O da hiç birine kayıtsız değildi. Mina günlerce dil dökmüş Dicle ye savaş in ona göre bir adam olmadığını ikna etmeye çalışmıştı fakat dostluklarınin zedelenmeye başlamasıyla vazgeçmeye karar vermişti. Yine kendini tutmayıp sordu
"bir şey olmadı değil mi dün gece?"
Dicle sikintiyla iç geçirdi başını sağa sola sallayıp hafif yaptığı makyajını kontrol etti. "yok Minacik yok. Valla olmadı birsey. Ama..." rujunu bir kat daha sürüp dudaklarına yedirdi
"olmadi da olaydı iyiydi. "
Aynada arkadaşının şaşkın yüzüne bakıp ağız dolusu kahkaha attı. Arkasına dönüp kollarını açtı "gel Minacik gel sarıl bana"

Aynı boyda aynı güzellikte iki kız yıllarca kendilerine bir Bakanı bir daha baktiriyorlardi. Mina esmer güzeli Bir kızdı. Kömür karası saçları kömür karası gözleri vardı. Dicle ise açık çikolata kahvesi saclari ve yeşil gözleriyle yanyana geldiklerinde muhteşem bir tablo gibi oluyorlardı.
Sarilmalari bitince Dicle yesil gozlerini Mina nin kara gözlerine dikti. "saat başı resim istiyorum tamam mı cancagizim." Mina başını onaylar şekilde salladı "tamam cancagizim. Yanlız resimler istemediğin gibi olursa kusuruma bakma. Savaş o An nerede ne yapıyorsa çeker gönderirim." Dicle cevap verdi "anlaştık Minak."

Dicle arkadaşının yanağına uzaktan öpücük kondurup geri çekildi. Saatini kontrol etti. Mina bu haraketin ne anlama geldiğini anlayıp fırsatı kacirmadi "eeee gitmeden gorusmeyecek misiniz savaş ile?"
Dicle tekrar saatini kontrol etti
"görüşürüz sanırım aradım ama kapalı telefonu uyanmadi heralde."
Mina dudaklarını buzusturdu
"biliyor değil mi bugün gideceğini? "
Dicle tabi tabi diyerek geçiştirdi Mina yi. O sırada çalan telefonunu komodinin üzerinden heyecanla aldı. Ekrandaki ismi görünce yüzünü buzusturdu.
"efendim hasan bey? Tabiki. hazırım zaten. Tamam teşekkür ederim. "

Telefonu kapattıktan sonra cama doğru yürüdü dışarıyı izlemeye başladı. Mina sıkıntısını gayet iyi biliyordu arkadaşının. Konuyu değiştirip kafasını dağıtmak için yanına geldi kolunu omzuna attı. "ne diyor müdür bey?"
"yarım saat sonra araba hazırmis. Şoför bolu ya terminale goturecekmis beni. Benim arabayı da hava açar açmaz gönderecekmis."
"vay vay vay Dicle Hanbeyi nin tüm otel emrine amade"
"sanki sen gidecek olsan seni gondermeyecek. 10 yildir her sene 1 hafta geliyoruz kalıyoruz babam şirket toplantılarını burda yapıyor, yurt dışından gelen misafirlerini burada agirliyor zaman zaman. Yapsın valla. aslında Hasan Bey benim arabama şoför tahsis edecekti ama babam izin vermedi."

Çalan telefon muhteşem kar manzarası seyrinin arasına girdi. Bu kez Dicle nin otuziki dişi aynı anda görünüyordu. Mina arayanin savaş olduğunu anladı. Aynı anda Dicle kapıya doğru koştu. Mina camdan odaya dogru dondugunde iki metrelik boyuyla savaş in odaya geldiğini gördü.
"seni aşağıda bekliyorum tatlım." Diyerek odadan çıktı.

Yarım saat bekleyisten sonra Dicle ve Savaş elele otelin lobisine geldiler. Mina için tanıdık şımarık Dicle tavırları içinde bitmek bilmeyen ayrılık senfonisini izledi. Kaca kere sarildiklarini saymaya kalkmadı bile. Birazcık Savaş in samimiyetine inansa bu ilişkiye onay verecekti ama malesef biliyordu ki üzülen Dicle olacaktı. Nihayet sevgilisinin kollarından ayrılan Dicle kollarını açarak Mina ya doğru geldi. Kısık sesle
"saatte bir resim unutma tamam mı Minak. " Diyerek arkadaşının burnunun ucunu sıktı. İkisi de gülmeye başladılar.
"Ah be güzelim" dedi Mina "ben neyin derdindeyim sen neyin? Dışarda boyum kadar kâr var yollar karlarla kaplı sen resim diyorsun. Ama dediğin gibi olsun söz her saat basında." Arkadaşına göz kırpti. Son kez sarildilar. Dicle koşa koşa savaş in yanagina son kez öpücük kondurup artık beklemekten bitap düşmüş şoför un yanına geldi. Hasan bey ile tokalaşip dışarı çıktı. Bir kaç adımla arabanın içine attı kendini. Arkasına bakıp cam kapının içinde kalan aşkına el salladı. İçi çokça aciyarak yola koyuldu. En yakın dostuna bile açmadığı korkularını içine hapsetti. Onu Kartalkaya da bir dünya ağzı sulanarak onu suzen kızla birlikte bırakmak içine oturmuştu. Ah diye geçirdi içinden pazartesi şu kahrolası sınav olmasaydı ya da babacığinin tehdidi şu an şömine başında savaş ile karşılıklı kırmızı şarap içiyor olacaktık. Milim milim gittikleri yolda kar her dakika şiddetini arttırıyordu. Şoför pür dikkat direksiyonu sıkıca kavramış yolu izliyordu. Watsap bildirim sesi gelince Dicle çantasından telefonunu çıkarttı ilk resim gelmişti doğal olarak saate gözatti. Görev insanı Mina ilk resmi atmıştı. Savaş kızli erkekli bir grup ile oturuyordu. Hemen incelemeye aldı oturduğu üçlü koltukta sağında ve solunda en yakın erkek arkadaşları oturuyordu. koltukta hafif kaykilmis ayak ayak üstüne atmış karşısında arkası dönük yüzünü doremedigi kızı dinliyordu belliki. Yüzünü yakınlaştırip ifadesini çözmeye çalıştı. Gülümsüyordu. Onun gülümsemesi Dicle nin yüzünü asmasına sebep oldu. Sikintiyla hem telefonunu hem gozlerini kapattı. Şoför geldiklerini söylediğinde yavaşça gözlerini açtı. Terminali içine girmişlerdi. Arabadan inmeden beresinin içine saçlarını soktu ağzının seviyesine kadar montunun fermuarlı çekti. O arabadan inmeden şoför çoktan valizi bagajdan çıkartmış kapıyı açmak için onay beklemeye koyulmuştu. Daha önce hiç terminale gelmemişti hatta otobüs yolculuğunu ilk kez deneyimleyecekti. Arabadan indiği anda yüzünün açıkta kalan kısmını jilet gibi kesen soğukla irkildi. Allahimmm diye inledi. Şoför eliyle yolu gösterince hızlı adımlarla terminalinde içine yürümeye başladı. İçeri girdiklerinde boğucu bir uğultu karşıladı onu. Her kez bir ağızdan konuşuyordu sanki soguknyuzundrn herkes içeriye tikilmis etrafta bir suru insan öbekleri oluşmuştu. Şoför kaşları çatık yanına geldiğinde bir şeylerin ters gittiğini anladı. Merakla sordu; "bir sorun mu var? "
"korkarım ki var Dicle Hanim. Kar yüzünden seferler birbirine girmiş şu an giden bir otobüs yok ne zaman gelir bilen de yok."
Dicle hiç bunu hesaba katmıştı. Sanki buraya geldiği anda otobüse binip gidecekti. Dehşetle şoförün yüzüne bakti "ne yapacağım ben şimdi? "

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Where stories live. Discover now