27. bölüm

15K 1K 23
                                    

Fırat Dicle nin arabadan sinirle inip kapıyı çarpmasına bir anlam veremedi. Hala çalmaya devam eden telefonunu açtı.

"Efendim prenses"

"Oğlum nasılsın? "

"İyiyim annem sen nasılsın? "

"Ben iyiyim de Hürrem Teyzen ameliyat olmuş bugün öğrendim yarın gelsem diyorum istanbul a hem onu ziyaret ederim hem de seni görürüm olur mu?"

"Olmaz mı annem gel yeter ki sen. Kaçta geleceksin alayım seni."

"Allah allah kocaman kadınım ben kendim gelirim. Ben haber veriyim dedim sadece."

"Tamam annem kızma anahtarın var gir eve erken gelirim bende gideriz Hürrem Teyzeye birlikte hastaneye"

"Tamam canim. yarin görüşürüz o zaman. Öpüyorum seni"

"Bende öptüm seni prenses"

Fırat annesinin geleceğini duyunca mutlu oldu. Özlemisti çok. Aslında ısrar ediyordu sürekli gel yanıma taşın diye bu koskoca evde yanlız kalmak hoşuna gitmiyordu ama annesi ne babasının hatıralarını bırakmak istiyordu ne de Ankara'yı. O da artık evlen diye baskı yapıp duruyordu. Sahi ya Dicle niye dellenmisti ki? Aramayı düşündü ama bugün kız o kadar saçma bir gün yaşamıştı ki üstüne gitmek istemedi. Dikiz aynasından şöyle bir yüzüne bakti. Daha önce hiç bir kız için kavga etmemişti. Dudağının kenarındaki yarada parmağını gezdirdi. Güldü. Sonra yüzüne pansuman yaparken Dicle nin yüzünün nasıl şekilden şekile girdiğini hatırladı. Öpmemek için ne kadar zor tutmuştu kendini. Her gün bu kıza bir kez daha aşık olmak ne güzeldi.

Dicle önce babasını görmek için büyük eve girdi. Ne annesi ne de babası yoklardi. Annesinin dernek toplantısına babasının da şirkete gittiğini öğrenip misafir evine geçti. Karahan ve Seher de yoklardi. Sikintiyla üst kata çıkıp üzerini değiştirdi. Kendine çay demleyip televizyonun karşısına geçti. Kafasında ne kavga, ne babasının işinin kurtuluşu, ne Korhan dan kurtulmanın ferahligi vardı. Hala gözünün önünden "PRENSES " yazısı gitmiyordu. İlk karşılaştıklarından beri bir prensestir gidiyordu. Geçen günde aradığında Fırat kendi odasına gidip konuşmuştu. "Bu adam ne yapmaya çalışıyor?" Dedi kendine hırsla. Sonuçta konuşmamış olsalarda flört ediyor gibiydiler. Niye bugün birlikte sinemaya gitmişlerdi o zaman ya da evine eğer Korhan a yakalanmasalardi gitmişlerdi. Yada elini tutuyor, saçlarını oksuyordu. Daha dün gece resmen kapının önünden kaçırıp evine getirmemis miydi? Tan Bey bile daha bugün bir sürü şey söylemişti . "Onun da alacağı olsun" dedi fırat in hayatında bir ya da birde fazla prenses varsa bilmiyordu sanki de o kadar laf etmişti. Zaten mümkün müydü Fırat in hayatında birinin olmaması. Hem çok yakışıklıydi, hem çok zengindi, hem işi gücü vardı. Kalbi sıkıştı. Babasına yardım etmesi, onunla ilgileniyor olması hep Korhan a ders vermek içindi. Sonuçta rakiplerdi Korhan ın hem özel hayatına hem de iş hayatına darbe vurmak onun için zevkti ve kendisi bu darbeyi vurması için de bir araçtı. Kendini aciz hissetti. Ağlamaya başladı Dicle sonra tir tir titreme geldi vücuduna. Oturduğu kanepeye uzandı.

Seher Karahan lâ Parktan döndüğünde Dicle yi ateşler içinde koltukta yatarken buldu. Dicle yi o halde bulan Seher telaslanirken Karahan da ağlamaya başladı. Bir saat içinde apar topar hastaneye gitmişler tahliller tetkikler yapılmış Dicle aldığı ilaçlarla uykuya dalmış Seher ve oğlu da basında bekliyorlardi. Anne ve babası ilk hastaneye gittiğinde gelmiş hastanede kalması gerektiğini duyunca usulen Karahan ı alalim demislerdi. Onlardan deli gibi korkan Karahan ciyak ciyak bağırmaya başlayınca Seher ben ikisine de bakarım diyerek onları göndermişti. Sabaha kadar ateş Nöbetleri devam etti Dicle nin arada japonca sayıkliyor sonra sürekli uyuyordu.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Where stories live. Discover now