10) KENDİMİ BİLİYORUM

Start from the beginning
                                    

------------------------

Erken uyuduğumdan olsa gerek oldukça erken uyanmıştım. Üzerimde fazla bir yorgunluk yoktu aksine enerjik hissediyordum. Her zaman olduğu gibi güne hızlı bir şekilde hazırlanmıştım ama ders saati için oldukça erkendi. Ben bu enerjimi evde oturup boş yere söndürmek yerine çıkmıştım evden. Yapacak bir şey yok ise en azından yürümeliydim.

Bugün çok fazla resmi giyinmediğim için rahattım. Kalem etek ve gömlek kombini içinse şu anki üzerimdeki salaş bluz ve dar pantolonum bugünüm için gayet uygundu. Ama havalar artık soğuk olmaya başladığı için ince de olsa yanıma hırka almayı ihmal etmemiştim. Sanırım eksik olan kulaklık ve onu da tamamlayınca güne gayet iyi başlamış olduğumu fark ettim. Keyifli, uzun ve bol müzikli bir yolculuğun ardından okula gelmiştim. Belirli duraklara kadar kendim yürümüş devamını da taksi ile halletmiştim.

Öğretmenler odasına daha tam gelmemiş olsam dahi uzaktan gelen kahkaha sesleri kesinlikle öğretmenler odasına aitti. Odaya geçtiğimde ise Ali Hoca ile Tuna Hoca her zaman olduğu gibi iş başındaydı. İkili herkesin aksine her sabah daha enerjili olurlardı ve enerjilerini bizlere geçmesini sağlarlardı. Gerçi bugün benim ihtiyacım yoktu, çünkü enerjim son zamanlara göre gayet iyiydi. Odaya geçtiğimden bu yana yüzümdeki gülümsemeyi eksik etmemiştim. Kısa sürede kahkahalara bende dahil olmuştum ve günüm git gide daha da eğlenceli oluyordu. Aslında Ali ve Tuna Hoca ikilisi sayesinde bunun aksi söz konusu değildi.

Dikkatimden kaçmayan durum ise, Yiğit Hoca bugün fazlasıyla düşünceli ve yüzü asıktı. Aksine onunla gün boyu ilgilenen Pelin Hoca'da Hoca Bey'in yanına yaklaşmıyordu. Pelin Hoca'da ise durumlar iyi denilemezdi. O da Hoca Bey kadar olmasa da yüzü asıktı. Kendi kendime gelip, ah neyse ne şimdi tüm sıkıntılarım bitti de sadece o ikisinin sıkıntılarını mı kendime dert edecektim.

Aslında bunları yapan biriydim. Kendimce sıkıntılarım fazla olsa bile başkalarının da derdine ortak olur kendi derdimmiş gibi sahiplenirdim. Karşımdaki kim olursa olsun onunla beraber üzülürdüm. Bazen karşımdakinden daha fazla üzüldüğüm bile olmuştur. Ben bu özelliğimle kendimi anlatırken Cansu "Kısacası manyaksın" diyerek durumu özetlerdi. Bilerek değil de sanki farkında olmadan yapıyormuş gibiyim aslında. Bir bakmışım derdime bir dert daha eklenmiş bir şekilde buluyorum kendimi. Ama ne olursa olsun karşımdakinin o dertli durumuna az da olsa iyi geliyor ve gülümsemesini gördükten sonra kendimi iyi hissetmeye başlıyordum. Düşüncelerimi bölen çalan zilin sesi olmuştu. Yiğit Hoca beni yeni fark etmiş olmalı ki kafasını bana çevirip önüne döndükten sonra aniden bir daha bakıp tekrar önünü dönmüştü. Kısa süreli afallamasının ardından yerinden kalkmış ve bana yönelip

"Sınav soruları için bir yerden başlamamız gerekiyor." Demişti. Bugün ciddi anlamda iyi olmadığı kesindi. Bakışları bile anlamsız ve boştu. Sesi ise günlük konuşma tonunda bile değildi. Kendimce neyse dedikten sonra her zamankinden farklı daha yumuşak bir ses tonu ile

"Bu teneffüs başlarız. Şimdi izninizle" dedikten sonra yanından ayrılmıştım. Verdiğim cevaptan sonra şaşkınca yüzüme bakmıştı. Sanırım böylesine yumuşak bir konuşma beklemiyordu benden. Ama sinirli davranıp dikkatleri üzerime çekeceğime sakin olmalıydım ve sürekli şuan olduğu gibi davranmalıydım. Odadan çıkmıştım ve sınıfa doğru ilerliyordum.

Bugün dersim dün tatsız olayın yaşandığı sınıfaydı. Sınıfın önüne geldikten sonra muzipçe gülümseyerek içeriye geçtim. Beni görünce ayağa kalkan öğrencilerin bakışlarından anlayabiliyordum. Hepsinin aklında emindim ki düne dair olan olayla ilgili düşünceler dolaşıyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi daha da yaymış ve "Günaydın arkadaşlar, oturabilirsiniz" Dedikten sonra yerime doğru ilerlemeye başlamıştım. Yerime geçip programa bakmaya başladığım esnada öğrencilerden biri konuşmaya başlamıştı.

Benim UğrumaWhere stories live. Discover now