(3.5)-Taş, Kağıt, Makas

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Pek sayılmaz," dedi Duygu. "Annemden sonra ben onları terk ettim, Batı."

"Şimdi niye döndün o zaman?"

Duygu düşündü. Sıralayabileceği birçok neden vardı ama o bunları dillendirmek yerine "Dünya yuvarlak çünkü," demeyi seçti. "Arkana bakmadan kaçsan da dönüp durur, kendini aynı yerde bulursun bazen. Bugün beni salıncaklar buldu, bakarsın yarın da seni Tanrı bulur."

Batı sola döndü. "Beni ben bile bulamazken o aramaz, boşver."

"Bu yüzden adı Tanrı," dedi sağa dönen Duygu. "Bizden farklı ve daha kudretli." Derin bir nefes aldı. "İyi geceler Batı."

Batı da derin bir nefes aldı. "İyi geceler Duygu."

*

Diğer sabah, Batı elinde yavru bir kediyle evin önüne gelmişti. Kediyi koyduğu kafesi bahçeye bırakıp Emre'nin arabasına koyduğu malzemeleri çıkararak kapıyı çaldığında hala uyuyan Duygu, yerinden sıçradı. Başını kaldırıp birkaç saniye bekledikten sonra burnunu yastığa gömdüğünde Batı'nın kokusu ciğerlerine yayıldı usulca. Tüm gece kabuslarla geçmiş olsa da kendini dinç hissediyordu. Yataktan kalkıp kapıyı açtığında Batı kediyi kafesten çıkarmış, kucağına almıştı. Duygu, uyku sersemi bir ifadeyle kediye baktığında "Ne oluyor sabah sabah?" diye sordu. "Bu kedi nereden çıktı?"

"Onun bir adı var," dedi Batı imayla. Daha önce kuşuyla ilgili ithamlarına dem vuruyordu. "Tanıştırayım kızıl, bu sevimli yaratık Badu."

Duygu, başını sağa yatırdı. "Delinin tekisin, biliyorsun değil mi?"

Batı, sert çehresini yok ederken yüzünü aydınlatan bir tebessümle "Biliyorum." dedi. Eliyle arkasındaki malzemeleri gösterdi. "Hadi, evimizi iyileştirelim."

Duygu, bir an durdu. Batı, ona söylemese de yavaşça kendisini kabullenmişti. Kızın dudağı yukarı kıvrılırken kediyi kafesinden çıkarıp içeri yolladı. Üstüne hiçbir şey giyme gereği duymadan pijamalarıyla dışarı çıktığında hala soğuk olan hava tenini sızlatsa da o bunu pek umursamıyordu. Batı'ya yardım edip bagajdaki eşyaları çıkardı. Boyaları gördüğünde gülse de belli etmeden kutuları taşıdı. Yalnızca birkaç dakika sonra elinde iki fırçayla gelen Batı, kaşlarını indirip kaldırarak birini ona uzattı. Kız fırçayı sımsıkı kavrarken genç adamın gösterdiği şekilde boya kutusuna batırdığı fırçayı duvara sürttü özenle. Eli tamamen alıştığında gülmeye başlayarak duvarı beyaz boyayla boyamaya devam etti. Yaklaşık üç saat sonra işleri bittiğinde duvara son dokunuşlarını yapmaya başladı Duygu. Birkaç damla beyaz boya, kızıl saçlarına sıçradığında sıçrayarak geri çekildi. Yüzünü buruşturdu. "Ah, lanet olsun!"

Batı işini bırakıp başını ona çevirdiğinde saçındaki boyayı gördü. Dudaklarını sımsıkı birbirine bastırırken küçük bir gülüş buna rağmen özgürlüğüne kavuştuğunda genç kız gözlerini kıstı. Batı ona aldırmadan işine dönerken Duygu, kutunun dibindeki boyayı alıp dudağına sürdü. Batı, dalgınca fırçayla oyalanmaya devam ederken genç kız yavaşça yanına yaklaştı. Parmak uçlarında yükselip yanağına bir öpücük kondurduğunda Batı boş bulunduğu için irkildi. Duygu, sırıtarak hızla arkasını dönüp içeri girdiğinde Batı fırçayı bırakıp elini şaşkınca yanağına bastırdı. Durduk yere onu neden öpmüştü ki? Hem... Neden kalbi tuhaflaşmıştı bu ufak dokunuşla. Elini indirdiğinde yüzünde aptal bir sırıtış olduğunu ancak idrak etmişti genç adam. Gülerek gözlerini indirdiğinde avcundaki beyazlıkla gözleri irileşti. Elini tekrar yanağına bastırırken nihayet kızın neden onu öptüğünü anlamıştı. Deminki duygu yoğunluğu aniden yok olup yerini sinire bıraktığında "Duygu!" diye bağırdı. "Sen bittin!"

Kız, dudaklarına yapışmadan boyayı dudaklarından ve saçından çıkardığında duyduğu haykırışla aynaya baktı. Gülümsüyordu ama daha öncekilerden farklıydı gülüşü. Belki de ilk kez, bir çocuk gibi parlıyordu göz bebekleri. Parmakları yavaşça dudağına tırmandı. Parmak uçlarıyla dudağına dokunurken gözlerini yumdu ama kısa sürede aklına gelen görüntülerle derin bir nefes alarak gözlerini açtı ve elini indirdi. Kafasını iki yana sallayarak yansımasına bakarken "Kendine gel," diye azarladı aksini. "Sen, hayal kurmayı bırakalı yıllar oldu."

Banyodan çıkıp tekrar Batı'nın yanına döndüğünde deminki neşesinden eser kalmamıştı. Ona kızmak için atağa geçen Batı, kızın yüzünü gördüğünde bir şeylerin ters gittiğini fark ederek sustu. Ne olduğunu sormazdı belki ama ona saygı duyabilirdi. Boya işi bittiğinde bahçedeki iki büyük ağacın arasına hamağı kurdu. Duygu da bu sırada bahçedeki çöpleri toplayıp kuruyan otları kesmişti. Ardından Batı'nın da yardımıyla evdeki eşyaların yerini değiştirirken ikisi de sessizleşmiş olsa da mutluydu. Son işlerini halletmek için evden kirli kıyafetleriyle çıktıklarında "Koltukları ben seçeceğim," dedi Batı.

"Hadi ya," Duygu mobilya mağazasının önüne geldiklerinde güldü. "Sana bırakır mıyım?"

İkisi de aynı anda omuz silkip içeri girdiğinde "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye genç bir kadın yanlarına geldi.

"Biz koltuk takımı alacağız," dedi Duygu elini cebine sokarak. Kadın, bir süre onu süzdü. Duygu bunu gördüğünde "Ne o?" dedi. "Kılığımı beğenemedin mi?"

Kadın mahçupça "Üzgünüm," dedi. "Buyrun, yeni gelen koltuklarımızı göstereyim size."

İkisi de peşinden giderken görevli kadın birkaç takım gösterdi ama bunları ne Batı ne de Duygu sevmemişti. Büyük mağazasa ilerlerken Duygu gözüne çarpan kahverengi koltukları gördüğünde dirseğiyle konuşan ve ürünlerinin kalitesinden bahseden kadını dinleyen Batı'yı dürttü. Genç adam ona baktığında kızın işaret ettiği tarafa dönmesiyle bir ona bir koltuklara odaklandı ve aniden aynı anda koşmaya başladılar. Kadın lafını yarıda keserek şaşkınca ikiliye bakarken Duygu sağdaki, Batı soldaki tekli koltuğa atladı ve zıplamaya başladı. Kadın şaşkınlığını atıp yanlarına ulaştığında "En güzel takımlarımızdan biridir," dedi. "Yatak odası takımımız da mevcut, sizin gibi yeni evli çiftlerin en çok tercih ettiği modellerimizi görmek ister misiniz?"

Batı, Duygu'ya; Duygu, Batı'ya baktı. Genç adam, bir an için Duygu ile evlendiğini hayal etti. Sinir bozuculuğuyla kendisini delirteceğine emin olsa da onu bembeyaz bir gelinlikle düşündüğünde istemsizce kahkaha atmaya başladı. Duygu da, Batı ile silah tutmaya alışmış ellerinde bir yüzük olduğunu düşündüğünde tahmin ettiği gibi tiksinti duymasa da... Garipti işte. Evin alışverişini birlikte yapmak, kalben birbirlerine ait olmak... Duygu yutkundu. O, evlilikten nefret ederdi ve bunda ailesinin payı oldukça yüksekti. Ölene dek, senelerce annesinin bizzat evli olduğu adam tarafından gün geçtikçe soldurulmasını izlemişti o. Annesi, gözlerinin önünde erimiş ve her gece döktüğü yaşların izi olan kızarıklıklar gözünden yok olmadan, kendisi dünyayı terk etmişti. Canice, buna zorlanmıştı. Hal böyleyken onun evlenmek istememesi de hayli normal olurdu. Hele de Batı ile.

Batı'nın gülüşüne eşlik etmeye başlasa da son zamanlarda indirdiği gardından sızan kötü anıları kovalamaktan içtenliğini tamamlayamamıştı. "Biz," desi kısa gülüşü sonlandığında. "Evli değiliz." Avuçlarını koltuğa bastırarak sıçradı. Ayağa kalkarken kendini tamamen toparlamıştı. "Bunu alıyoruz."

Batı da kalkıp onu onayladı. Fiyat konuşmak için kasaya gittiklerinde Duygu'nun gözleri vitrinin dışındaki siluete takıldı. Tanıdık siyah araba, hemen mağazanın önünde durmuştu. Arka cam inikti ve orada gözlerinde bir gözlükle oturan adamın yüzü hafızasındaki kadar iğrençti. Babası, buradaydı. Duygu kaskatı kesilirken bunun farkında olmayan Batı, fiyatı indirmeye çalışıyordu. Genç kız, gözlerini kırpıştırdı. Araba tekrar hareketlenip gözden kaybolurken yıllardır beraber yaşadığı adamı tanımanın da verdiği hezeyanla dik olan omuzlarını serbest bıraktı. Altı aydır ortalıkta olmayan Kenan döndüyse, muhakkak ki bir plan kurmuştu. Ve bu planın, başta kendisi dahil olmak üzere herkese büyük zararlar vereceğini iyi biliyordu Duygu.

Çünkü bu, ilk değildi. Ve son da olmayacaktı.

Zamanın Üçüncü TekiliNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ