(3.4)-Batı'nın İntikamı

Start from the beginning
                                    

"Söylenmesen olmaz değil mi?" Duygu onu hafifçe ittirip kafese doğru eğildi. "Sen ona bakma Duba, Batı çok huysuz biliyorsun. Hadi, bir kerecik Duygu de."

"Batı!" Kuş, kalın sesiyle genç adamın ismini söylediğinde Duygu yüzünü buruşturdu. Günler önce aldığı kuş bir kere bile kendi adını söylememişken sürekli yanındaki herifin adını tekrarlıyordu ve bu sinirini iyiden iyiye bozmaya başlamıştı. "Aferin kızım!" diye güldü Batı.

"Demin ondan şikayet ediyordun şimdi kızın mı oldu?" diye homurdandı kız. "Duba, sana da yazıklar olsun."

Nil, elini Duygu'nun omzuna attı. "Takma kafana, senin de adını söyleyecektir zamanla."

Duygu başını salladı aşağı yukarı. "Haklısın." Gözlerini sırayla hepsinin üstünde gezdirirken diliyle kurumuş dudağını ıslattı. "Şu saçma ifadenizi silseniz iyi olur. İşe gidiyoruz." Anında ciddi maskesini takındı. "Arkadaşım olmanız, sizi dövmeme engel değil."

"Hadi ya," Cemre kıkırdadı. "Gerçekten iyi dövüşüyor musun Duygu?"

Duygu, güldü. "Beni sinirlendirenleri hastanelik etme potansiyelim vardır sanırım."

Batı, omzuyla kızı dürttü. "Beni niye hastanelik etmedin o halde bayan dövüşçü?"

Duygu alaylı cümlesini işittiği adama döndü. Bakışları yeşilliklerde dolanırken bir insanın nasıl bu kadar ciddi olup aynı zamanda alaycılığıyla insanı delirtebileceğini kafasında tartıyordu. "Ben hayvansever biriyim," dedi yine de altta kalmayarak. "Hayvanlara elim kalkmaz, Batı. Siz, vahşi doğanın biz insanlara son armağanısınız. Sen doğal ortamından kaçmışsın, orası ayrı mesele." Başını çekince duymadan ona yaklaştırdı. "Fakat uyarayım, sınırlarımı zorlarsan kafa atmaktan çekinmem. Sonuçta elim bu iş için gerekmiyor."

Batı bir adım geri çekilerek kişisel alanını kurtardı. "Ruh hastası." Kafasını diğerlerine çevirdi. "Hadi çocuklar, gidip biraz eğlenelim." Kafesinde ona bakan Duba'ya döndü. Onu da kafesinden tutarken aklına gelen fikirle sinsice gülümsedi. "Sen de gel bakalım ikinci kızıl."

Emre'nin arabasının önüne geldiklerinde "Biz motorla geleceğiz." dedi ve kafesi Duygu'nun eline tutuşturdu. "Atla kızıl."

Duygu gözlerini devirerek arkasına geçti. Sağ kolu sımsıkı Batı'yı sararken sol koluyla kafesi kavradı. Diğerleri de Emre'nin arabasına sıkıştığında "Akıllanmayacaklar." diye bir yorumda bulundu Ege. "Bu hale geleceğimize hayatta inanmazdım."

"Herkesin içindeki çocuğu açığa çıkaracak biri vardır hayatta," dedi Cemre. Gözleri istemsizce Doğu'ya değmişti. "Önemli olan, o doğru kişiyi bulabilmek."

Doğu da ona bakıyordu. Dudağı kenara kayarken Emre dikiz aynasından ikisine de kötü birer bakış atıp yanındaki Cihan'ı dürttü ve çenesinin ucuyla onları gösterdi. Cihan gülerek başını iki yana sallarken genç adam anahtarı kontağa takıp aracı çalıştırdı. Kısa süre sonra bir şirketin önünde durduklarında "Ee," dedi Nil. "Plan ne?"

Kafesi arabanın içine koyan Batı geri çekilirken ellerini birbirine vurdu. "Bu basit bir ders," dedi. "Ölümcül darbeyi sona saklıyorum. Şimdi yapacağımız şeye gelince, çocuklar siz onları oyalayacaksınız. Nil, sen bana lazımsın yanımdan ayrılma."

"Nasıl bir ders?" diye sordu Emre.

Batı, gülerek "Aslında," dedi. Son harfi bilerek uzatmıştı. "Şirketin bilgisayarını ele geçirip ekranını Diyar'ın metresiyle çekilmiş bir fotoğrafı yapmayı planlıyorduk. Basit ama iş görür."

Nil ıslık çaldı. "Binada yüzlerce bilgisayar vardır patron, mekan büyük. Yakalanırsak biteriz."

"Biz de yakalanmayız Nil," dedi Batı. "Kimin yaptığını bilmeleri sorun değil, o an ellerinde olmayalım yeter."

Göz kırptı. Nil baş parmağını kaldırıp onu onaylarken Cemre ve Emre, arabada beklemeye karar verdi. Cihan, Ege, Duygu ve Doğu içeri girip kargaşaya neden olacakken Batı bu işin sonunda kardeşinin açığa çıkacağını bilse de umursamadı. Artık, zamanı henüz gelmese de, bazı şeyler açığa çıkmak zorundaydı. Nil, Batı'nın peşinden şirkete giderken diğer dördü beklemedeydi.

İkili içeri girip gösterişli şirkette yürürken asansöre bindi. "Binanın planı," diyerek pantolonun arka cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı Batı. "Güvenlik kameralarının olduğu oda ikinci katta sağdan döndüğünde göreceğin ilk oda. Beni yakalarlarsa durdururlar. Diğerleri girişte olay çıkardığında dikkatleri dağılacaktır. Onları bir şekilde oyalaman gerek Nil. Gerisini ben hallederim."

Nil kaşlarını çattı. "Sen bilgisayardan..." Duraksadı. "Sen de mi benim gibisin?"

Batı, "Sanmıyorum," dedi. "Saçlarım uzun olabilir ama sakallarım bile senin gibi olmama büyük bir engel."

Nil güldü. "Cidden sinir bozucusun patron." Asansör ikinci katta durduğunda "Sen gelmiyor musun?" diye sürdürdü.

"Ufak bir işim var," dedi Batı. "Diyar şu an bir toplantıda. O yokken odasına gireceğim." Bu kez ceketinin cebinden bir bellek çıkardı. "Ona sürpriz bir video çektim de."

Nil onu onaylayıp asansörden indiğinde Batı ellerini pantolonunun cebine sokarak ıslık çalmaya başladı. Oldukça rahat bir tavırla sekreterin masasına göz atıp Diyar'ın odasına girdiğinde etrafı inceledi. Pahalı tablolarla bezenmiş duvara tiksintiyle bakıp masaya yönelirken adamın göründüğünden daha zengin olduğunu fark etmişti. "İşim bittiğinde çok zengin olacağım, desene." dedi kendi kendine. Belleği, masanın üstündeki bilgisayara takıp dosyayı kopyaladı. Adamın bilgisayarının şirketteki tüm bilgisayarlara doğrudan erişimi yoktu. Bu yüzden işini bitirdiğinde odadan çıkıp sekreterin masasına yöneldi. Oradaki bilgisayarda aradığını bulduğunda sırıtarak belleği bu kez o bilgisayara taktı. Parmakları hızla klavyenin üstünde gezinirken artık ritim tutturduğu ıslığının sesini kısarak kopyaladığı fotoğrafı virüs olarak tüm bilgisayarlara iletti. İşi beş dakika bile sürmeyen Batı, kameraya dönüp el salladığında yüzündeki şeytani gülümsemeyle asansöre bindi. İkinci kata geldiğinde aşağıdan duyulan çığlıklarla burnunu kırıştırdı. Bu sesin Duygu'ya ait olduğunu çok iyi biliyordu. Güvenlik odasına gittiğinde adamları yerde baygın buldu. Nil, keyifle sandalyede oturmuş kendisini beklerken Batı yerdeki üç adama bakıp "Oyalamaktan kastım bu değildi." dedi.

"Uslu durmadılar patron," diye ayağa kalktı Nil de. Girişlerine dair görüntüleri çoktan halletmişti. Bir tek Batı'nın kameraya el salladığı anı silmemişti. Batı gözlerini ondan çekerken binanın girişini gözetleyen kameradan Diyar'ın arabasını seçebildi. "Hadi," dedi elini kızın sırtına bastırırken. "Toz olalım, Nil."

Kız onu onayladı. Beraber aşağı indiklerinde Doğu, şirketin ortasında kavga eden bir çift izlenimi veren Duygu ve Cihan'a ve onları ayırmaya çalışan Ege'ye bakıp iç geçirdi. Batı, resmen dalga geçiyordu. O saldırının intikamını daha büyük bir şekilde alabileceğine emindi genç adam ama ikizi yaptıklarıyla tehlikenin ta kendisi olan adamlara gözlerinde bunun kadar değerli olmadıklarını vurgulamakla birlikte meydan okumayı da ihmal etmiyordu.

Batı'yı gördüğünde genç adam güvenliğe kısa bir bakış attı. Duygu geri çekilip güvenliğe bir kafa atarken herkes bir an durdu. Batı, adamın elini kızın saçlarında gördüğünde diğerlerinin yanına ulaşmıştı. "Saçıma dokunma iznini vermemiştim." dedi Duygu elini alnına bastırarak. "Taş kafa herif." Batı'ya döndü. "Adamı nasıl hastanelik ederim, anlamışsındır umarım yakışıklı. Şakam yok, benden söylemesi."

Arkasını dönüp şirketten çıktığında Batı da diğer güvenliğe kafa attı. Çalışanlardan bazılarının çığlıkları duyulurken hiçbiri bunu umursamamıştı. Batı motora, Doğu arabaya geçerken kendi arabasından inen Diyar iki kardeşi gördüğünde bir an durdu. Doğu ve Batı arasında mekik dokuyan bakışları, Batı'nın ıslığıyla ona sabitlendi. Kaşları havalanırken "Geçmiş olsun." diye dudaklarını oynattı Batı. Sonra telefonundan adamın numarasını bulup onu aradı. Arama ilk çalışta açılırken Duygu da arkasına geçmişti. "Karına yüklü miktarda nafaka ödersin artık." Çenesini kaşıdı Batı. "Hiçbir kadının aldatılmayı haketmediğini anlamışsındır umarım, ihtiyar. Benimle oyun oynarsan, sen hep tetikte beklerken ben inine iner, oradan vururum seni. Hadi eyvallah."

Zamanın Üçüncü TekiliWhere stories live. Discover now