(3.3)-Yenilmek

En başından başla
                                    

"Çok mızmızsın Batı," Duygu yanına gidip kolunu boynuna attı. "Ayrıca ismimi bir daha söylesene. Dudaklarına çok yakışıyor." İşaret ve baş parmağının arasına aldığı dudağını sıktı. Batı, Duygu'nun eline vurarak dudaklarını kurtarırken kızıl saçlarını çekti sertçe.

"Yılışma, kızıl."

"Yemedim seni, yakışıklı." Duygu kıkırdayarak dolaptaki pakedi açtı ve biraz yemi çıkarıp kuşunun yanına gitti. "Nasıl gidiyor Duba?" diye mırıldanırken gülümsüyordu. "Ben olmasam aç kalacaksın, kızım. O huysuzun sana bakacağı yok."

"Huysuz." diye tekrarladı kuş. Duygu seslice gülerken mutfaktan çıkan Batı kuşun sürekli tekrarladığı kelimeyle yanlarına gidip "Kızıl." dedi. Kuş bu kez "Kızıl." demeye başladığında Duygu dudağını dişledi öfkeyle.

"Yakışıklı."

"Şeytan."

"Serseri."

"Aptal!"

Kuş, her dediklerini tekrarlarken kapı sesini duyar duymaz koşturmaya başladı Duygu. Bununla sonra ilgilenecekti. Batı ardından bakarken dudağını büzdü. Duygu ile evlenecek kişiye kesinlikle acıyordu.

İçeri Doğu dahil tüm grup girdiğinde Batı kısaca onları selamlayıp masaya oturdu. Duygu da yanına yerleştiğinde önce kuşunu tanıttı sonra da yemeğine başladı. "Siz neden aynı evde kalıyorsunuz?" diye sordu bir süre sonra.

"Valla Nil," dedi Duygu ağzındaki ekmeği çiğnerken. "Senin de başında Kenan Güngör gibi biri olsa sen de suç ortağının kuyruğundan ayrılmazdın. Yoksa biz de birbirimize çok meraklı değiliz."

"Haklı," dedi ağzı dolu olan Batı. "İkiz gibi olmak benim de hoşuma gitmiyor."

Doğu burukça gülümserken Batı sözüyle bir an ona baksa da umursamamayı yeğledi. Ne pahasına olursa olsun, bu iddiayı kaybetmeyecekti. Duygu'ya bir zafer yaşatmaktansa gözlerini oyabilirdi. Bol sohbetle geçen yemek faslından sonra Cemre'nin teklifiyle sahile gittiklerinde "Patron ve elemanlarının muhteşem dostluğu," diyerek güldü Ege. "Gözlerimi yaşartan bir tablo bu."

"Tablo demişken," Nil ayağa kalkıp telefonunu çıkardı arka cebinden. "Bence bu anı ölümsüzleştirmeliyiz."

Batı burnunu kırıştırdı. "Niye, ileride çocuklarına mı göstereceksin bizi Nil? Bakın bu bizim çetenin elebaşı, yanındaki de onun baş belası diye masal da anlatırsın hatta."

"Huysuzluk etme," diye söylendi Doğu. "Alt tarafı bir fotoğraf." Batı, ona hiçbir zaman fotoğraf çekinmediğini söylemek istese de vazgeçti. İnadı inattı. Diğerlerinin ısrarıyla yoldan geçen birini durdurup telefonu ona vererek uygun pozisyonu aldılar. Doğu, Batı, Cihan ve Emre öndeydi. Kızların kadraja girebilmesi için hafif çömelmişlerken Duygu araya karışarak ikizleri yan yana getirmiş ve ellerini birbirlerinin omzuna atmalarına neden olmuştu. Hemen Batı'nın arkasında tek kolunu onun boynuna dolarken Cemre de aynısını Doğu'ya yapmıştı. Ege ve Nil birbirlerine sevgiyle sarılırken Batı'nın yüzünde düz bir ifade vardı. "Gülmeyi mi bilmiyorsun?" diye dirseğiyle dürttü onu Doğu. Kardeşinden uzak durmaya niyeti yoktu. "Bilmiyorsan öğretebilirim."

"Yok," dedi Batı. "Sen bana kardeş nasıl satılır onu öğret. Ben gülmeyi tek de öğrenirim. Yapmadığım şey değil."

Doğu dişlerini sıktı. "Ben seni satmadım! Sadece ailemi öldürmeni engelledim."

"Şunlara ailem deyip durma!" Batı kısık bir sesle sitem etti. "Kabul et ya da etme senin tek ailen benim."

"Hani artık hiçbir şeyim değildin?"

"Ben tıptaki olaydan bahsediyordum." Batı aniden eğilip boynuna sarılan Duygu'yu sırtına aldı. "Sen de rahat dur kızıl!"

"Huysuz herif!" diye bağırdı Duygu. Yüzündeki hoş tebessüm insanı mutlu edecek cinstendi. Doğu da Cemre'yi sırtlandığında Emre kıkırdayarak arkaya gitti ve Nil'in bacaklarından tuttu. Ege de kızın kollarını kavrayarak onu öne getirdiğinde Cihan yalnız kalmıştı. Erem aklına geldiğinde yüzünde buruk bir tebessüm oluşurken kamerayı tutan adama baktı. Herkes darmadağın olmuş halde fotoğrafı çektiğinde Batı, sırtındaki Duygu'yu yere attı. Adam bu hallerine gülerek bunu da çektiğinde karşısındaki gençlere baktı. Hepsi, ömrünün baharındaydı. Telefonu onlara teslim edip gittiğinde sekizi de Nil'in telefonundaki fotoğraflarına baktı. Hepsi mutlu görünüyordu buradan bakıldığında. Hepsi gülüyor, hiçbir dertleri yokmuş gibi yaşıyordu. Batı, en komik çıkanın Duygu ve kendisi olduğunu gördüğünde güldü. Normal bir ilişkileri olmadığı kesindi ama bu halleri de garipti. Nil, fotoğrafı çıkartacağını söylerken birkaç gün öncesine dek çekindiği Batı'ya bile alışmıştı. O sert bakışlı adam, tanıdıkça daha sevimli gelmeye başlamıştı kendisine. Henüz çok samimi değillerdi belki ama içinden bir ses iyi anlaşacaklarını söylüyordu.

Birkaç saat dolandıktan sonra, Duygu ve Batı diğerlerinden ayrıldığında elindeki cipsi yiyen Duygu, Batı'nın telefonunun çalmasıyla durdu. Arkadaşı Melih arıyordu. Batı, Gece ve Melih ile konuşmak için ondan biraz uzaklaştığında Duygu cipsi yemeye devam ederek kaldırıma oturdu. Gözlerini insanlarda gezdirirken gökyüzüne baktı. Hava güneşliydi ve yıllar sonra ilk kez belki de bu ona iyi hissettiriyordu. Babasının yanında dostu yoktu Duygu'nun. Yalnızdı, hep yalnız olmuştu. Kenan, ona her zaman zirvenin tek kişilik olduğunu söylemiş ve arkadaş edinmesini istememişti. Şimdiyse babasının baş düşmanının yanındaydı. Sertti Batı, acımasız ve anlayışsızdı ama bir o kadar da iyiydi. Göstermek istemese de ikizi geldiğinden beri ortaya çıkmaya başlayan bir kimliği daha vardı. Bu Batı, gülümsüyordu. Mutluydu, kafasına bir şeyleri takmıyordu. Hayatı öylesine yaşıyor, anın tadını çıkartıyordu. İtiraf etmek gerekirse ününü duyan Duygu, bu adamın içinden böyle biri çıkacağını hiç düşünmemişti. Batı Poyraz, isminin duyulmasıyla kan donduran bir adamken şimdi dostlarıyla vakit geçirirken gülümseyebilen bir delikanlıya dönüşmüştü. O fark etmiyordu belki ama iyice alışmıştı kız ona. Batı'ya hayran olmamak elde değildi. Kim, bunca acıya rağmen gülebilirdi ki? Kim düşmanının kızına evini, hayatını açardı ki? O gece ettikleri kavgadan sonra ikisi de birbirlerine karşı daha ılımlı olsa da Duygu bir şeyi daha fark etmişti. Batı, hayatına renk katıyordu ve Duygu hiçbir şeyi karşılıksız bırakmadığı gibi bunu da bırakmıyor; o da genç adamın hayatını renklendiriyordu.

Duygu'nun neşeli yüzüne bakan Batı, bir günlük tüm sorunlarını unutma yeminini hatırlayarak gülümsedi. Duygu, neden böyleydi? Yeri geldiğinde keskin davranışlarıyla insanda ölümcül bir his uyandırırken yeri geldiğinde küçücük bir kıza dönüşüyordu. Anlamıştı Batı, o da çocukluğunu yaşayamamış ve bunu gençliğiyle telafi etmeye çalışan biriydi. Acaba kendisi de böyle olabilir miydi isterse? Tüm acılarından sıyrılıp o kız gibi hayatın tadına varabilir miydi? Peşindeki düşmanlarını, sorunlarını hiçe saymak bocalatır mıydı onu? Peki ya bu mutluluğa değmez miydi? O da özlemişti çocuk olmayı. Batı, belki de ilk defa yenilmişti kendine. İçindeki çocuk, kafasını çıkarmış nefretini yenmesini fısıldıyordu. Dudağını kıvırdı. Eve kadar tek kelime etmemişti. İçeri girip kendini koltuğa attığında Duygu kuşunu kontrol edip duş almak için yanından ayrıldı.

"Bana neler yaptırıyorsun kızıl," dedi genç adam onun arkasından bakarken kendi kendine. "Ve ben sana neden yeniliyorum?"

Zamanın Üçüncü TekiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin