1. Bölüm

41.1K 1.2K 35
                                    

"Aaa ama prenses abarttın. Gitmem lazım biliyorsun sende. Yarın orada olmam lazım ki hazırlıklari yapabilelim."

Fırat koltukta iki elini dizlerinin üzerine koyup kuzu gibi bakan annesinin yanına gidip başını ellerinin üzerine koydu. Minik bir öpücük kondurdu prensesinin ellerine. Oğlunun basının altında kalan ellerinden birini kaldırıp saçlarını okşamaya başladı Naciye Hanim.

"Git canımın içi tabi ki git de bu hava da değil yarın açacak diyor bak hava durumu."

"Güzel annem, prensesim gitmem lazım olmasa göze alirmiyim hiç bu hava da yola çıkmayı?"

"Kaçta otobüsün kalkıyor ?"
Fırat göz ucuyla duvardaki saate baktı annesinin kucağından "Yaklaşık 2 saat var anca çıkarım prenses taksi çağırayim." Son kez annesinin eline öpücük kondurdu ve kalktı koltuktan. Kapının önüne bıraktığı valiz ile evrak çantasına göz attı. Naciye Hanim da kalktı peşinden. "Saat kaç olursa olsun ara tamam mı geldim diye." Bir taraftan taksi durağını arayan Fırat kocaman kollarına annesini sarmaladi. Mis gibi leylak kokusunu içine çekti. "Merak etme prenses sen de ben yokken iyi bak kendine tamam mı ?"Isaret patmagini annesinin yuzune doğru salladi. "Aradığım da o telefonun açılacak prenses beni merakta bırakma tamam mı? " Oğlunun kollarının altından çıkan Naciye hanim gülümsedi "Sanki yanlız bırakırlar da beni? Bu güne kadar bahanem sendin abin ile ablana. Artık bir gün o cekistirir bir gün diğeri. "

Fırat ta biliyordu ablası ve abisi ne zaman gel deseler annesinin kendisi yüzünden onlara gitmediğini. Hala küçücük çocuk hassasiyeti ile annesinin yemeği ile kıyafetleri ile uğraşıp kendini fırat a adadığıni.

"Artık kuş olup uçuyorsun. Hem de başka şehire. Bilge ile Büke dinlediler beni gitmediler ama sana sözüm geçmedi."

Fırat kaslarını çatıp annesine baktı
"Prenses gider ayak yaptığın is mi şimdi kaç kere konuştuk bu meseleyi sayısını ben unuttum. Bak tekrar söylüyorum benim işim istanbul da. Ancak orada büyürüm gelisirim. Ankara da bana ekmek yok." Naciye hanim gözlerini kirpistirip kapıda dikilen oğluna sevgiyle baktı.
"Tamam canımın içi tamam. Ben ne dediğimi bilmiyorum. bu hava yuzunden gerginim. Hadi taksi gelmiştir. İn sen artık." Fırat yine kollarını açıp annesini sarmaladi.
"Seni seviyorum prenses bana dua et olur mu çok önemli pazartesi günü."
Annesinin alnina kocaman bir öpücük kondurup eşyalarını alıp evden çıktı.

Apartman kapısından çıkınca soğuk Ankara havası karşıladı onu. Sıcak evden çıkıp suratına tokat gibi yediği kar fırtınası içini titreti. Kafasını montunun içine iyice sokup bekleyen taksiye kadar hızlıca adımlarla yürüdü. Kapıyı açarken kendi oturdukları kata baktı. Annesi camin diğer tarafında onu izliyordu. El salladı göremiyordu ama çok iyi biliyordu anneciğinin gözyaşlarınin yağmur damlaları gibi yanagindan süzüldugunu. Taksi şoförüne terminale gideceğini söyleyip sabahtan beri defalarca yaptığı gibi telefonundan yol durumuna baktı. Bolu Dağı nda yogun kar yağışı devam ediyordu ama yol çalışmaları yapılması sebebiyle yol açıktı. Derin bir nefes alıp yüzünü buz gibi cama yasladi. Kaderinin değişeceği pazartesi gününü düşünmeye başladı. Aylardır arkadaşı, dostu Tan ile bu iş için uğraşıyorlardi ve her şey istedikleri gibi olursa Fırat için bundan sonra hayat istanbul da devam edecekti . Taksi terminale girdiğinde gideceği otobüs firmasına doğru yürümeye başladı. Tüm yurtta devam eden kar yagisi yüzünden terminal anababa günü gibiydi. Biletini alıp bekleyen otobüse bindi. "Bekle" dedi "istanbul ben geliyorum."

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Where stories live. Discover now