"Dün rüyamda seni gördüm," dedi birden Doğu. "Elimi bırakıyordun, Batı. Ben kayboluyordum."

"Ben seni bırakmam ki," dedi yeşil gözlerini kırpıştırarak Batı. "Hem Ahmet amca rüyaların tersi olur demişti."

Doğu gülümsedi. "Sence bir gün yollarımız ayrılır mı?"

Batı, omuz silkti. Kardeşi yaramaz diye nitelendirilebilecek bir çocuktu. Yerinde durmaz, sürekli oyun oynardı. Batı ise boş zamanlarında ya onu izler ya da kitap okurdu. En büyük merakı ailesiydi ve durmadan bir şeyleri sorgulamaya, kurcaladıklarını birleştirmeye bayılırdı. Bu soruyu uzun zamandır kendisi de düşünüyordu ama bir o kadar emindi de cevabından. Onlar, birbirlerinin tamamlayıcısıydı ve biri eksikken asla yaşayamayacaklarına inanıyordu. "Kalp atmadan vücut yaşar mı?" diye sordu bu yüzden ikizinin sorusuna karşılık.

Doğu gülümsedi. "Hangimiz vücut hangimiz kalp peki?"

Batı, kıkırdadı. "Bilmem."

Yemeklerini bitirip odalarına çekildiklerinde bir süre oyun oynadılar birlikte. Batı da Doğu da beraber zaman geçirmeyi çok seviyordu. Belki Doğu'nun arkadaşları olduğu için Batı biraz kıskanıyordu ama ikizini mutlu gördüğü her an o da içten içe seviniyordu. İkisinin özelliklerinden en ayırt edici olanı da bu yönleriydi. Doğu hızlı ve korumacıydı ama Batı da zeki ve fedakardı.

Görevli gelip uyumaları için odadakileri ikaz ettiğinde, ikisi de yan yana olan yataklarına girdi. Batı sağa, Doğu sola dönerek yüz yüze gelecekleri bir konum ayarladığında her gece olduğu gibi Doğu elini kardeşine uzattı. Batı da uzatılan eli tutup bir süre sıktı ve onu hissetti. "İyi geceler, diğer yarım." dedi bedeni yavaş yavaş gevşeyip kendisini derin bir uykuya hapsettiğinde. "İyi geceler diğer yarım." diye karşılık verdi Doğu.

Kulak tırmalayıcı bir ses derin uykularını böldüğünde kimse ne olduğunu anlamamıştı. Odadaki çocuklar ürkerek yataktan kalktığında odanın kapısı aniden açıldı ve yatakhaneleriyle ilgilenen hizmetli Murat, telaşla bağırdı. O an can derdine düşmüş ve çocukları korkutmaması gerektiğini unutmuştu. "Çocuklar hemen kaçın binadan, yangın çıktı!"

Herkes, odanın açık kapısından duyulan gürültüye kulak verdi önce. Ardından, oda hızla boşalmaya başladı. Görevli de kaçıp giderken arkasında bıraktığı çocukları fark etmemişti. Doğu yorgunluktan henüz kendine gelmemişti ve Batı da onu bırakamamıştı. Omzunu sertçe dürttü. "Doğu kalk." Birkaç başarısız girişimin ardından uyku sersemi bir halde kendisine bakan Doğu'yu gördüğünde rahatladı. Yangından kaynaklanan dumanın kokusunu hissetmeye başlamıştı ve eğer ikizi biraz daha cevap vermezse ona bir şey olduğunu düşünmeye başlayacaktı zira.

"Ne oldu?" diye doğruldu Doğu. Gözleri terk edilen yataklarda gezindi. "Diğerleri nerede?"

Batı ikizinin elini tutup onu yataktan çekiştirdi. "Yangın çıktı, herkes kaçtı binadan. Hadi, biz de alevler daha fazla yayılmadan çıkalım."

Doğu başını salladı. Odadan çıkıp merdivenlere ilerlerken ikisi de birbirini tedirgin etmemek için göstermemeye çalışsa da korkmuştu. Çünkü yangının bıraktığı is lekeleri bulundukları kata ulaşmıştı bile. Aşağı inerken aniden Batı'nın ayağı takıldı. O acıyla inleyip bulunduğu yere çökerken Doğu "Batı iyi misin?" diye soludu. Son basamaktaydı. "Kalkmalısın, ikiz." Göz ucuyla etrafa büyük bir hızla yayılan alevlere baktı. "Yoksa yanacağız."

Batı birkaç kez kalkmayı denedi fakat ayak bileğini burktuğu için başaramadı. Cılız vücudu bir kez daha yerle buluştuğunda hezimetle çöktü omuzları. "Olmuyor, Doğu. Sen git, ben gelemem."

Zamanın Üçüncü TekiliNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ