*Sonsuza Dek*

38.5K 2.2K 98
                                    

YB GELDİ. DÜN ÇOK GÜZEL YORUMLAR GELDİ. O YÜZDEN BUGÜNDE SÜRPRİZ YAPTIM VE YB YAYINLADIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. ÇOK UĞRAŞTIM ÇÜNKÜ. BOL BOL OY VE YORUM GELİRSE EĞER YB FAZLA GECİKMEZ. BİR AN ÖNCE YAYINLARIM YB. AMA DEDİĞİM GİBİ SİZE BAĞLI HER ŞEY.

NE KADAR ÇOK OY VE YORUM O KADAR ERKEN YB

-Dudaklarının tadını seviyorum.

-Bende seni seviyorum.

-Bu bir aşk ilanı mıydı?

-Ne olarak algıladıysanız o beyefendi.

-Hımm. Siz çok mu şımardınız hanımefendi?

-Olabilir.

-Ama böyle daha tatlıymışsın.

-Hayrola büyük bir çaba içindesin?

-Çaba?

-Odunluktan kalaslığa terfi etme çabası.

-Yooo. Ben hep senin odunun olucam.

-Odunum.

-Söyle şirinem.

-Lavabom geldi.

Oda gülerek  kalktı ve bende lavaboya koştum. Yoksa onun karşısında rezil olacaktım.

***

Şu anda yatakta uzanmış tavanda lambadan çıkan koyunları sayıyordum. Karanlık odada tek başıma uyumaya çalışıyorum. Ben lavabodan çıktıktan sonra öküz rüzgar işim var deyip beni hasta halimle evde bırakmıştı. Kerem desen. Ohooo. Onun annesi rahatsızlanmış. O yüzden Ankara' ya geri döndü. Ve bende şu hastacık halimle evde tektim. Uyumak istesem de yok. Saat gecenin ikisiydi. Ama tek olan şey koyunlar. Bak şu koyun çitlerden atlayamadı. Boyu kısa kaldı. Ah şu koyun içinde çocuk oyuncağıydı çitler. Ne diyorum ben ya? En iyisi gözlerimi kapatayım. Eninde sonunda uyurdum dimi?

***

Bugün hafta sonuydu. Ve benim dünkü hasta halimden eser kalmamıştı. Gayet iyiydim. Bir duş alsam iyi olacak. Çünkü hastalık kokuyordum.

Duştan hemen sonra üstüme yarım kol kareli pembe lacivert gömleğimi ve mavi koyu renk dar paça kot pantolonumu giydim. Saçlarımı da tepeden topuz yaparak aşağıya indim. Vestiyerdeki telefonumu ve çantamı da alıp dışarı çıktım. Biraz yürümeye hava almaya ihtiyacım vardı. Hava güneşliydi. Güneş gözlüğümü aldığım için şanslıydım. Aşağıdaki parka gidip pamuk şeker yemek istiyordum.

Parka gelince bir banka oturdum ve çocukları izlemeye başladım. Bir ses ile yanıma döndüm. Şu şirinler vardır ya. Onların kostümünü giymiş biri yanımdaydı. Aklıma o gelince gülümsedim. Başımda dikilmiş bana:

-Beni takip eder misiniz lütfen Bahar hanım?

-Kimsiniz? Rüzgar? Doğukan? Ozan?

-Hiçbiri. Lütfen takip edin beni.

-Edelim bakalım.

Şirin bir arabaya gelerek kapımı açtı ve arabaya bindim. Şirin de arabaya binince hareket ettik. birkaç dakika sonra bir yere gelmiştik. Sinema salonu gibi bir yer. Arabadan inerek çevreme bakındım. Yavaş adımlarla binaya girdim ve ışıkları takip ederek koca bir sinema salonuna girdim. Çevreye bakındım. Loş ışıklar vardı sadece. Önlerden bir koltuğa oturdum ve çevreme bakındım. Birden ışıklar kapandı ve bir şey başladı film gibi. Başlangıçta yazan şey 'HAZIR MISIN ŞİRİNE? ' . gülmeye başladım. sonra kerem çıktı karşıma.

''Bak güzellik hepimiz senin için kısa film çekmeye karar verdik. Süpürgesiz cadı filmi. Ama sen olmayınca cadı rolünü oynayacak kimse yoktu. Neyse lafı fazla uzatmayalım. İzle bakalım beğenecek misin filmimizi?''

Kerem'den sonra Ozan çıktı:

'' Ne haber fıstık? Sağ ol bende iyim. Duydum ki bizim cadıya sana film çekilecekmiş. Filme ad arıyorlar. Bende dedim ki bir cadıya film çekilecekse süpürgesiz cadı olmalı filmin adı. ''

Ozan'ın dediklerine o görmese de dil çıkardım. O arada bir şirin daha yanıma geldi. garson şirin. Elindeki tepside küçük bir şirine pastası vardı tabakta. Onu bana uzatınca bende gülmeye başladım ve aldım pastayı. Şirin gidince tekrar filme döndüm. Bu kez Kıvanç Berke çıktı:

''Şu an eski sevgilime yaptığım şeye üzülsem de sen mutlu olacaksan önemli değil prenses. Sen mutluluğu hak eden birisin. ''

Kıvanç Berke'den sonra kamera Dünya'ya çevrildi:

'' Var ya ben olmasam bunlar sana iki ot verir hallederlerdi demek isterdim ama ben sadece Gargamel'in kuklasıyım. Cidden gargamel ne ya?Biraz yaratıcı olsaydınız bari. Neyse biraz daha konuşursam burada Gargamel beni öldürür ha. ''

Dünya'ya gülerken kamera Doğukan'a çevrildi:

'' Vallaha doğrusunu söylemek gerekirse seni pek tanımıyorum. Yani en son Gargamel'in kölesiydin. Peki ya bizim yaptığımız ne demekten kendimi alıkoyamıyorum. Neyse lafı uzatmayayım. Hadi geçmiş olsun. ''

Kamera bu kez Rüzgar'a çevrildi:

'' Nasılsın Şirinem? Cidden süpürgesiz cadı filmi çekecektik ama senin süpürgen de var. Ki sen bence Şirinesin. Benim Şirinem. Yani tabi istersen. Neyse ya ben çok saçmalamaya başladım ya.''

Birden kamera gökyüzüne çevrildi. Hemen ardından da kamera bir tam dönüş yaptı. Baya bir insan vardı çevrede. Ve hepsinin elinde de bir karton vardı. Rengarenk kartonlar. Hepsi kartonları kameraya doğru çevirdi ve birbirlerine iyice yaklaştıklarında kartonların birleşiminden çıkan yazıyı okumaya çalıştım.

'' Gargamel'in Şirine'si olur musun Şirine. ''

Gözlerimden akan ufak bir damla yaştan sonra loş ışıklar açıldı ve ardından gargamel kostümü giyinmiş biri çıktı sahneye. Yavaşça bana doğru yaklaştı ve elimden tutup beni de sahneye doğru çekti. Ve aynı soruyu tekrar bana sordu:

-Gargamel'in Şirine'si olur musun Şirine?

-Yani diyorsun ki bana yem ol.

-Ne anladıysan artık.

-Bu sefer gargamel kazandı ve beni kalbine hapis etti.

-Oradan bir daha çıkamazsın ama?

-Çıkmak isteyen yok ki.

-Anahtarlarını attım kalbimin. Artık orada hapissin.

-Sonsuza dek.

-Sonsuza dek.

Dudaklarımız birleştiğinde akan gözyaşlarımın tarifi yoktu.

                                                                             39. BÖLÜM SONU


Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now