*İlk ve Son Baharım*

48K 2.3K 149
                                    

YB SÜRPRİZİ YAPTIM. BİR GÜNDE İKİ BÖLÜM. LÜTFEN BUNUN KARŞILIĞINI VERİN. BOL BOL OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. LÜTFEN. OY VE YORUM. BUNA İHTİYACIM VAR

MEDYADA BAHAR VAR

Bu çoçuk beni seviyordu. Ve bende galiba bu aptal, dağ kaçkını, psikopat, piskopat, öküz çocuğa karşı boş değildim. Ne boş değili kızım. Bunun adı aşk. Aynı anda bir ses daha aynı sözü söyledi:

-Bunun adı aşk.

Tabiî ki arabada ikimizden başka kimse yoktu. Bunu o söylediğine göre ben galiba birazcık sesli düşünmüşüm. Ona döndüğümde:

-Baya sesli düşündün şirine. Ama dediğinde haklısın. BUNUN ADI AŞK Şirine.

Ona baktığımda bana tatlı denilecek kadar güzel gülümsüyordu. Sen hep gülümse olur mu? Tamam yani garip bir durum olabilir. Yani hem adama Gargamel diyorum hemde dadlu yani tatlı. Tabi birde başlarda ona tipsiz bile dedim. Ki telefonuma onu Tipsiz olarak bile kaydettim. Hala da öyle. Değişmeyi düşündüm bir an ama hayır. Öyle kalacak. Bu düşünce ile bende sinsice gülümserken hala belimde bağlı olan hırkayı çıkarttım ve ona dönerek:

-Niye bağladın bunu?

-Her yerini herkesin görmesini istemezsin diye düşündüm.

-Sapık.

-Ne ya? Ne dedim ki şimdi ben?

-Sen niye kucakladın ki beni zaten.

-Benimle gelir misin desem gelecektin ya.

-Tabiki de gelmeyecektim.

-Ee o zaman. Demek ki seni iyi tanımışım.

-Ya ne demezsin.

-O eteği kaç katladın?

-Sana ne.

-Allahına söyle. Kaç kat?

-Üç.

-Amacın neydi peki?

-Can sıkıntısı.

-Yalan söylemeyi ne yazık ki beceremiyorsun.

-Sana yalan borcum mu var be?

-Beni kıskandırmak içindi dimi?

-Ne alakası var? Hem niye beni kıskanasın ki?

-Hala anlamadın dimi?

-Ne?

-Seni kıskanıyorum çünkü-

-Çünkü ne?

-Anladın işte. Az önce kendinde demiştin. Adı aşktı işte. Ondan oldum ben.

-Öküzsün Rüzgar. Öküz.

-Teveccühünüz.

Ona cevap vermek yerine yola döndüm ve gittiğimiz yere baktım.

Okuldan çıkalı neredeyse bir saat olmuştu ve biz hala yoldaydık. Anladığım kadarıyla bana temizlik yaptırdığı o dağ evine gidiyorduk dedim ki eve gelmiş ve durmuştu araba. O arabadan inince bende indim. Anahtarlarını çıkardı ve kapıyı açtı. İçeri girdiğimizde ev hala temizdi. Çok değil bir hafta önce ben temizlemiştim ama yine de ufak bir toz olur dimi? Ama yok. Kim bilir kim temizledi. Onun bakışları ile ona döndüm ve :

-Ne bakıyorsun?

-Giyecek bir şeyin yok mu?

-Ah bir dakika. Ben önceden biliyordum ya bir dağ kaçkınının beni bu dağ evine kaçıracağını. O yüzden hazırlamıştım.

-Dalga geçmesen iyiydi.

-Niye bence iyi espriydi.

-Belli. Neyse ben sana kıyafet getiriyorum. Bekle.

-Gerek yok.

-Var.

-Nedenmiş?

-Eğer biraz daha o mini etek ile dolaşırsan sen zararlı çıkacaksın.

-Sapık.

-Ne kızım? Hemen fesat düşün. Ben sen üşürsün diye dedim.

-Ya tabi.

Rüzgar gülerek yukarı çıktı. Aşağıya geri geldiğinde elinde bir adet mini şort ve sporcu atleti vardı.

-Ne yani şimdi bunlarda hasta olmaz mıyım?

-Dolap yukarıda hanımefendi. Gidip siz seçin.

Elindekileri aldım ve yukarı çıktım. Dolabı açtım ve bir sürü kız kıyafeti vardı. İyide ne alaka. Acaba Dünya'nın mı? Ya da o sürtük Alya'nın mı? Neyse kiminse kimin. Şu rahatsız okul formalarından kurtulma istiyorum artık. Dolaptan bir şey seçmek istiyorum ama hepsi kısaydı. Bana rahat bir şeyler lazım derken geride katlı olan siyah kapri taytı çıkardım ve Rüzgar'ın verdiği sporcu beyaz atleti giyindim. Saçlarımı da topuz yaptım. Aynaya baktığımda dudaklarım kabarmaya başlamıştı bile. Al işte alerji olmuştum. Boş verip aşağıya indim. Onu bulabileceğim en son yerde mutfakta üstünü değişmiş bir şekilde yemek yaparken buldum. Üstüne siyah bol bir eşofman ve vücut hatlarını belli eden bir beyaz tişört giymişti.

-Benim hakkımdaki o fesat düşüncelerini sil de gel salata yap bari Şirine.

-Ben senin hakkında fesat düşünmüyordum tamam mı?

-Kesin. Hadi boş boş durmasana.

Dolaptan salata malzemelerini çıkardım ve salata yapmaya başladım. Tabi konuşmadan duramıyordum.

-Yemek yapmayı biliyor muydun?

-Senin gibi beceriksiz değilim.

-Eğer beceriksiz olsaydım o gün o kadar yemek yapamazdım tamam mı?

-Yaptıklarının yenildiğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Hepsi çöpte.

-Kesin canım. Öküz gibi yemişsindir sen.

-Yok o gün başka bir şey tattım. Ondan toktum.

-Ne tattın?

-Senin dudaklarının tadını.

Dediği şey ile ona bakmadım. Hemen salataya döndüm. Evet o gün beni ilk kez öpmüştü. Ve ondan sonra da olaylar olaylar gelişti işte. Bu sefer konuşmadan duramayan o oldu:

-Ne düşünüyorsun?

-Ne o konuşmadan duramadın mı?

-Yoo. Salatayı çok büyük doğruyorsun da.

-Gözlük kullanmalısın. Çünkü ufacık doğruyorum taham mı?

-Taham.

Benim taklidimi yapınca bende dayanamadım güldüm. Sonunda yemek yapmamız bitince masayı kurduk ve sessiz sedasız yemek yedik. Yemekten sonra ben bulaşığı topladım. O arada Rüzgar bey salondaydı.

# RÜZGAR'DAN DEVAM #

Bu kızda beni ona çeken bir şey vardı. Arabadaki sinirli halleri. Çok tatlıydı. Yemek yaparken ona kurduğum sözlerden utanması ayrı bir hoşuma gitmişti. Giydiği o etekte bacaklarına bakmaktan kendimi alı koyamadığım için ona üstünü değişmesini söyledim. Ama evde Dünya'nın hep kısa şeyleri vardı. Ah Bahar ah. Gel baharım ol benim. Sen bahar ol bende rüzgarın olup eseyim. Ama sen başkasına baharı yaşatma. Sadece benim baharım ol.  HEM İLK HEM DE SON BAHARIM ...

Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora