*Ben Tanıtırım*

68.1K 3.2K 147
                                    

MEDYADA KEREM  VE  DUYGU VAR.  OY VERMEYİ UNUTMAYALIM LÜTFEN. EMEĞE SAYGI....

-Hazır mısın?

-Evet.

-Bana o günü  anlatır mısın?

-Hangi gün?

Derken   sandviçinden bir  ısırık daha  alıp rahat  tavırlarla  bana  bakıyordu. Hiç mi yüz  kasları  ağrımaz?  Sanki  bir  saat  önce  dayak yiyen bendim. Kerem'e   çatık  kaşlarımla:

-Duygu'nun seni  aldattığı günü?

-Neden  merak ediyorsun?

-Bilmem.  Anlatacak mısın?

-Peki tamam. Ama  önce şunu yememe izin ver.

Diyerek sandviçini  gösterdi.  Bende başımla  onu  onaylayıp  sandalyemde geriye  doğru  yaslanarak onu  izlemeye  başladım. Biz  Kerem  ile  yaklaşık 6  yıldır  arkadaştık. Birbirimizden gizlimiz  saklımız yokken bana bu  olayları  anlatma istememişti. Sadece bitti diyerek bitirmişti  her şeyi. Neyse ki  şimdi  her  şeyi  anlatacaktı.  Onu  izlemeye  devam  ediyordum. Son ısırıktan sonra  meyve  suyunu da  içip  oda  benim gibi  sandalyesinde  geriye  doğru  yaslandı. Bakışlarını gözlerime  sabitledikten sonra konuşmaya  başladı:

-Sabah onu aradım ama cevap  vermemişti. Saat   erken  uyuyor diye düşündüm. Gün içinde onu defalarca aradım ama hala cevap veren yoktu. Ona bir  şey oldu  diye  korktum. Evet  sana onunla buluşmaya  gidiyorum diyerek  yalan söyledim.  Evden çıkar  çıkmaz  direk  onun evine  gittim. Kapıyı  defalarca  çaldım ama  açan yoktu. Her  zaman  kapının oradaki su borularının orasında bir yedek  anahtar  olurdu.  Anahtarı  aldım ve  içeri  girdim. İçeri  sessizdi  derken  bir  çığlık sesi  ile  sesin olduğu yere onun odasına gittim. Hızla  kapıyı  açtığımda onları görmem ile dünyam başıma yıkılmıştı. Daha  ben onun elini bile  tutamazken...  Neyse  işte sonra  orada anın şoku ile Rüzgar'ı dövdüm.  Baya  iyi  dövmüştüm. Tabi  oda  beni. İşte o gün böyle kötü bir gündü.

Ne  diyeceğimi  bilemedim. Çok ağır  şeyler  yaşamıştı daha bir de  ben onu  azarlamıştım.

-Ne-neden  bana  anlatmadın?

-Bana  acımaman için. Ve  onunla  yani Duygu ile kavga edeceğini  bildiğim için en  iyisi  susmak  diye  düşündüm.

-Ama keşke  söyleseydin de ben onu  bir  güzel  pataklasaydım.

-Boş ver. Bak bitti işte. Hadi  topla şu mutfağı da  gel film izleyelim.

Başımı olumlu anlamda  salladıktan sonra oda salona  geçti. Her  ne  olursa  olsun güçlü  olmaya  çalışıyordu. Bunu  görmemek  körlüktü.

.....

Sabah  başımda  öten kuş sesli  alarmı kapatarak gözlerimi  yeni  bir  güne  açtım. Yataktan çıkıp perdeleri  açtım ve  elimi  yüzümü  yıkayıp mutfağa   indim. Çayı demleyip  kahvaltılıkları  masaya   dizerken  telefonum çaldı.  Annem  arıyordu.  Geldiğimden beri  neredeyse hiç konuşmamıştık.  telefonu hevesle  açtım:

-Alo anne  ne  zaman  geliyorsunuz?

-Bu  konuyu konuştuk diye  hatırlıyorum.

-Offf  tamam. Nasılsın?

-İyim kuzum sen?

-Bende iyim kahvaltı  hazırlıyordum zaten.

-Sen  pek bir hamarat olmuşsun.

-Anne.

-Tamam tamam. Eee Kerem nerede kalıyor? 

-Şey oda benimle kalıyor.

-Anlamadım kızım ne diyorsun  sen?

-Ya  işte  tek  kalmamam için oda  kalıyor benimle.

-Kızım hiç olur mu öyle şey? bak baban duyarsa seni keser. 

-Ne yapabilirim anne? Kalacak yeri yok. Dışarı mı atayım?

-Ev tutmayacak mı?

-Tutacak da daha işte bakamadı.

-Ne zaman bakar?

-Anne nereden bileyim ya? Sen babama söylemezsin olur biter.

-Neyse en kısa zamanda halledin yoksa olacaklara karışmam.

-Peki annem.

-Okulun nasıl?

-Güzel  işte. normal.

-Arkadaş  edinebildin mi?

-Hayır  anne.

-Yabanisin işte kızım.

-Off  anne!

-Anneye  oflanmaz.

-Neyse  anne  kapatıyorum bay bay

-Allahaısmarladık  kızım.

Telefonu  kapatıp  masaya koydum  ve Kerem'in  odasına   çıktım. Kapıyı  çalmadan paldır  küldür  girdim  içeri.  Kerem  hala  uyurken  sinsi  planlarımı  icraata  geçirmek  için  hareket  ettim.  Komidinin üstündeki  su  bardağını  aldım  ve  yatağın baş  ucuna geçtim.  Elimdeki  suyu yukarıdan  Kerem'in başına  döktüm. Kerem'in:

-Ulan  bittin kzım sen!

Sesi  ile  hızla  koşmaya  başladım.  Odama doğru ilerlerken  Kerem'de arkamdan koşuyordu.  Odama  girip  hızla  kapıyı  kilitledim.  Kerem  kapının arkasında  yumrukluyordu:

-Kızım  aç  şu  kapıyı.  Öldüreceğim seni.

-Yaa  bana ne. Bak  o  kadar  kahvaltı  hazırladım. Hadi  git  hazırlan kahvaltı  yapak?

-Çıkıcaksın sen  bu  odadan  elbet.

-Üfff  hadi  ya.

   Ses  kesilince  Kerem'in gittiğini  anlayıp   dolabıma  yöneldim. Okul  formamı  çıkardım.  çorap  girmeyecektim. Saçlarımı da  at  kuyruğu  yapıp  hafif  bir  tonlama ile makyajı   tamamladım. dudaklarıma da hafif  bir  parlatıcı sürdüm ve aşağı  indim.   Kerem  masada tıkınıyordu. Bende  karşısına  alaycı bir  ifade  ile  oturunca ağzı  dolu  olmasına  rağmen bana küfür  şaka karışık  homurdandı.  Bende  kıkırdayarak  kahvaltımı  yaptım. 

       Sınıfa  girdiğimizde  henüz  sınıf tam  olarak  dolmamıştı.  Ben Rüzgar'ın, Kerem'de homurdanarak  arkamdaki  sıraya  oturdu. Sıramdan geriye  dönerek:

- Kerem çıkışta  biraz  dolaşalım mı?

-Hayır.

-Neden ya?  Yaşadığımız şehri   tanımıyoruz.

-Tanımaya ne gerek var?

-Offf   Kerem hadi ya.  Ben Antalya'yı tanımak istiyorum

   Kerem  cevap  veremeden tanıdık bir ses ile  bakışlarımı sıramın yanındaki çöküntüye  baktım.  

-Ben  tanıtırım sana Antalya'yı.

Tabiki  karşımda  onu  bulmayı  beklemiyordum.

 ACABA  KİMİ  KARŞISINDA  BULMAYI  BEKLEMİYORDU?  (KISA  BİR  REKLAM  ARASINDAN  SONRA BURDAYIZ   BİZDEN  AYRILMAYIN LÜTFEN)  OY  VE  YORUM  YAPMAYI  UNUTMAYIN   HADİ  SADECE YILDIZIN İÇİNİ  DOLDURACAKSINIZ BİR  DOKUNUŞLA....

Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now