MEDYADA KEREM VE DUYGU VAR. OY VERMEYİ UNUTMAYALIM LÜTFEN. EMEĞE SAYGI....
-Hazır mısın?
-Evet.
-Bana o günü anlatır mısın?
-Hangi gün?
Derken sandviçinden bir ısırık daha alıp rahat tavırlarla bana bakıyordu. Hiç mi yüz kasları ağrımaz? Sanki bir saat önce dayak yiyen bendim. Kerem'e çatık kaşlarımla:
-Duygu'nun seni aldattığı günü?
-Neden merak ediyorsun?
-Bilmem. Anlatacak mısın?
-Peki tamam. Ama önce şunu yememe izin ver.
Diyerek sandviçini gösterdi. Bende başımla onu onaylayıp sandalyemde geriye doğru yaslanarak onu izlemeye başladım. Biz Kerem ile yaklaşık 6 yıldır arkadaştık. Birbirimizden gizlimiz saklımız yokken bana bu olayları anlatma istememişti. Sadece bitti diyerek bitirmişti her şeyi. Neyse ki şimdi her şeyi anlatacaktı. Onu izlemeye devam ediyordum. Son ısırıktan sonra meyve suyunu da içip oda benim gibi sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Bakışlarını gözlerime sabitledikten sonra konuşmaya başladı:
-Sabah onu aradım ama cevap vermemişti. Saat erken uyuyor diye düşündüm. Gün içinde onu defalarca aradım ama hala cevap veren yoktu. Ona bir şey oldu diye korktum. Evet sana onunla buluşmaya gidiyorum diyerek yalan söyledim. Evden çıkar çıkmaz direk onun evine gittim. Kapıyı defalarca çaldım ama açan yoktu. Her zaman kapının oradaki su borularının orasında bir yedek anahtar olurdu. Anahtarı aldım ve içeri girdim. İçeri sessizdi derken bir çığlık sesi ile sesin olduğu yere onun odasına gittim. Hızla kapıyı açtığımda onları görmem ile dünyam başıma yıkılmıştı. Daha ben onun elini bile tutamazken... Neyse işte sonra orada anın şoku ile Rüzgar'ı dövdüm. Baya iyi dövmüştüm. Tabi oda beni. İşte o gün böyle kötü bir gündü.
Ne diyeceğimi bilemedim. Çok ağır şeyler yaşamıştı daha bir de ben onu azarlamıştım.
-Ne-neden bana anlatmadın?
-Bana acımaman için. Ve onunla yani Duygu ile kavga edeceğini bildiğim için en iyisi susmak diye düşündüm.
-Ama keşke söyleseydin de ben onu bir güzel pataklasaydım.
-Boş ver. Bak bitti işte. Hadi topla şu mutfağı da gel film izleyelim.
Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra oda salona geçti. Her ne olursa olsun güçlü olmaya çalışıyordu. Bunu görmemek körlüktü.
.....
Sabah başımda öten kuş sesli alarmı kapatarak gözlerimi yeni bir güne açtım. Yataktan çıkıp perdeleri açtım ve elimi yüzümü yıkayıp mutfağa indim. Çayı demleyip kahvaltılıkları masaya dizerken telefonum çaldı. Annem arıyordu. Geldiğimden beri neredeyse hiç konuşmamıştık. telefonu hevesle açtım:
-Alo anne ne zaman geliyorsunuz?
-Bu konuyu konuştuk diye hatırlıyorum.
-Offf tamam. Nasılsın?
-İyim kuzum sen?
-Bende iyim kahvaltı hazırlıyordum zaten.
-Sen pek bir hamarat olmuşsun.
-Anne.
-Tamam tamam. Eee Kerem nerede kalıyor?
-Şey oda benimle kalıyor.
-Anlamadım kızım ne diyorsun sen?
-Ya işte tek kalmamam için oda kalıyor benimle.
-Kızım hiç olur mu öyle şey? bak baban duyarsa seni keser.
-Ne yapabilirim anne? Kalacak yeri yok. Dışarı mı atayım?
-Ev tutmayacak mı?
-Tutacak da daha işte bakamadı.
-Ne zaman bakar?
-Anne nereden bileyim ya? Sen babama söylemezsin olur biter.
-Neyse en kısa zamanda halledin yoksa olacaklara karışmam.
-Peki annem.
-Okulun nasıl?
-Güzel işte. normal.
-Arkadaş edinebildin mi?
-Hayır anne.
-Yabanisin işte kızım.
-Off anne!
-Anneye oflanmaz.
-Neyse anne kapatıyorum bay bay
-Allahaısmarladık kızım.
Telefonu kapatıp masaya koydum ve Kerem'in odasına çıktım. Kapıyı çalmadan paldır küldür girdim içeri. Kerem hala uyurken sinsi planlarımı icraata geçirmek için hareket ettim. Komidinin üstündeki su bardağını aldım ve yatağın baş ucuna geçtim. Elimdeki suyu yukarıdan Kerem'in başına döktüm. Kerem'in:
-Ulan bittin kzım sen!
Sesi ile hızla koşmaya başladım. Odama doğru ilerlerken Kerem'de arkamdan koşuyordu. Odama girip hızla kapıyı kilitledim. Kerem kapının arkasında yumrukluyordu:
-Kızım aç şu kapıyı. Öldüreceğim seni.
-Yaa bana ne. Bak o kadar kahvaltı hazırladım. Hadi git hazırlan kahvaltı yapak?
-Çıkıcaksın sen bu odadan elbet.
-Üfff hadi ya.
Ses kesilince Kerem'in gittiğini anlayıp dolabıma yöneldim. Okul formamı çıkardım. çorap girmeyecektim. Saçlarımı da at kuyruğu yapıp hafif bir tonlama ile makyajı tamamladım. dudaklarıma da hafif bir parlatıcı sürdüm ve aşağı indim. Kerem masada tıkınıyordu. Bende karşısına alaycı bir ifade ile oturunca ağzı dolu olmasına rağmen bana küfür şaka karışık homurdandı. Bende kıkırdayarak kahvaltımı yaptım.
Sınıfa girdiğimizde henüz sınıf tam olarak dolmamıştı. Ben Rüzgar'ın, Kerem'de homurdanarak arkamdaki sıraya oturdu. Sıramdan geriye dönerek:
- Kerem çıkışta biraz dolaşalım mı?
-Hayır.
-Neden ya? Yaşadığımız şehri tanımıyoruz.
-Tanımaya ne gerek var?
-Offf Kerem hadi ya. Ben Antalya'yı tanımak istiyorum
Kerem cevap veremeden tanıdık bir ses ile bakışlarımı sıramın yanındaki çöküntüye baktım.
-Ben tanıtırım sana Antalya'yı.
Tabiki karşımda onu bulmayı beklemiyordum.
ACABA KİMİ KARŞISINDA BULMAYI BEKLEMİYORDU? (KISA BİR REKLAM ARASINDAN SONRA BURDAYIZ BİZDEN AYRILMAYIN LÜTFEN) OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN HADİ SADECE YILDIZIN İÇİNİ DOLDURACAKSINIZ BİR DOKUNUŞLA....
YOU ARE READING
Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)
Teen FictionSadece masmavi hayallerim vardı. Gökyüzü gibi uçsuz bucaksız hayaller... Sadece gerçekleşmesini istediğim bembeyaz dileklerim vardı. Bulutlar kadar özgür dilekler... Saklı olan bir hazine gibiydi kalbi. Keşfedilmeyi bekleyen bir hazine. Mutluluk tın...