37

36 7 2
                                    

"indir tüfeğini, yoksa seni vururum!"

Arda'nın duyduğu ses Semih'in sesiydi. Şaşırmıştı. Tabancası kuyuya düşmek üzereyken parmağını tetik korkuluğuna sokarak tuttu.

Semih, "İndir diyorum, yoksa hiç acımam!"diye bağırdı,"polisiz biz. Seninle bir sorunumuz yok. Sadece birkaç soru soracağız. Ama o tüfeği indirmezsen çok kötü olur."

Adam, sırtına dayanmış silahı hissedince, "Tamam,"dedi. Tüfeğini Arda'nın ensesinden çekip yukarı doğru kaldırdı. Arda bir anda arkasını dönüp adamın tüfeği tutan bileğini yakaladı. Tüfeği elinden kaptıktan sonra adamı gözaltına alır gibi yere yatırdı.

Semih, "Tamam, tamam; sakin ol,"diyerek Arda'nın omuzuna dokundu.

Arda, "Az daha öldürecekti beni!"diye karşılık verdi ve bacağını adamın sırtına bastırdı.

"Polis olduğunuza inanmamıştım. Ah, bastırma canım acıyor!"

Semih, Arda'nın kolundan tutup çekti. Arda ayağa kalkar kalkmaz Semih'in elindeki tırmığı gördü. "Sen tırmıkla mı korudun beni?"

"Ne yapayım? Tabancam yok. Mecburen kenarda bulduğum tırmığın sapını tüfek gibi adamın sırtına yasladım."

Arda, "Vay be,"dedi,"hafife almışım seni Semih Bey. İyi iş!"

Bu esnada Kenan koşarak yaklaştı. "Neler oluyor?"

"Neler olacak şefim! Herif az daha beni öldürecekti. Semih tırmıkla kurtardı."

Semih, halen korkuyla yerde uzanan adamı kaldırdı. "Tamam, ortada bir sorun kalmadı,"dedi. Daha sonra, "Sen Mustafa Kurtul'sun değil mi?"diyerek adama baktı.

"Evet... Benim. Nereden buldunuz beni?"

Kenan, "Bulduk işte bir yerden,"dedi,"şimdi olay çıkarma da düzgünce konuşalım!"

Ortalık sakinleşince arka avludaki bir gölgeye çekildiler. Mustafa, "Ne istiyorsunuz benden?"diye sordu.

Kenan,"Neden yıllardır kaçak hayatı yaşıyorsun?"diyerek karşılık verdi.

"Uzun hikaye. Kendimce tedbir alıyorum."

"Ne tedbiri? Kimden saklanıyorsun?"

"Kimden saklandığımı ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey eğer saklanmasaydım şu an hayatta olmayacaktım."

Mustafa Kurtul'un bu cümlesi üzerine birbirlerine baktılar. İlk defa somut bir adım atabildiklerini düşündüler.

Semih, "Bak Mustafa Bey; bizim seninle bir sorunumuz yok. Ama araştırdığımız bir konu var ve senin bu konuda büyük yardımının dokunabileceğini düşünüyoruz,"dedi.

Semih'in sakin tavrı Mustafa Kurtul'u rahatlatmıştı. "Başımı belaya sokmayın da ne yapıyorsanız yapın!"

Kenan, "Kaçmanın sebebi ne peki? Yıllar önce çalıştığım bir inşaattaki herkesin teker teker ölmesi mi?"

Mustafa Kurtul şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. Kenan'a baktı. "Sonunda birileri bu olayın üzerine gitmeye karar verdi ha! Emin misiniz? Becerebilecek misiniz?"

Arda sinirlenmişti. "Bize olan bitenleri düzgünce anlatırsan becereceğiz! En baştan anlat bakayım!"

"Yıllar önceydi. Sürekli yanında çalıştığım bir ustam vardı. Yanında amelelik yapıyordum. Bir eve, Konak gibi büyük bir eve tamirata gideceğimizi söyledi. Gittik. Yaklaşık bir ay çalıştık. Paramızı fazlasıyla aldık. Evde kimseyi görmedik.

Aradan zaman geçti. Bir baktım önce bizim usta öldü. Trafik kazası. Sonra birlikte çalıştığımız bir arkadaş. Başka bir inşaatta sekizinci kattan düştü. Sonra bir diğeri. Üçüncü ölümden sonra bir tuhaflık sezdim. Korktum. Kendimce izimi kaybettirip kaçmaya başladım. Bir gün, benimle aynı isimdeki amcaoğlumun intihar ettiğini duydum. Bence yalandı. Birileri orada çalışan herkesi bir şekilde ortadan kaldırıyordu. Benim yerime de yanlışlıkla amcamın oğlunu öldürdüler.

O günden sonra zaten hayatım cehenneme döndü. Sürekli yer değiştirdim. Sürekli kaçtım. Birkaç yakın akrabam dışında kimseyle görüşmedim."

"Kaç kişiydiniz siz?"

"8 kişiydik. Ama aynı zamanda evin başka bir yerinde daha inşaat olduğunu biliyorum. Ustabaşı malzeme eksildikçe onlardan alıyordu."

"Onların kimler olduğunu biliyor musun?"

"Hayır. Hiçbirisini bilmiyorum. Görmedim de. Zaten garip bir yerdi. Sadece çalıştığımız yere giriyorduk. Çıkmamız yasaktı. Başka biriyle konuşmamız da. Huysuz bir adam mı ne varmış ev sahibi, paramızı vermezmiş kurallara uymazsak. Zaten gruptan ilk ayrılan ben oldum. Parça parça çalışan kişilerin sayısı azaldı."

Üçü de merakla Mustafa Kurtul'u dinliyorlardı. Hepsinin aklında ise aynı soru vardı. Kenan, o soruyu sordu.

"Peki tam olarak ne yaptınız? Yani tamirat neyin tamiratıydı? Oda falan mı eklediniz?"

"Hayır. Evin içini görmedik bile. Dışarıda, arka bahçede çalıştık hep. Alüminyum perdelerle çevriliydi çalıştığımız alan. Bir tünel kazdık."

Semih,"Tünel mi?"diye tepki gösterdi, "Ne tüneli?"

"Ne tüneli olduğunu ben de anlamadım. Evin girişe göre doğu yakasında. Yaklaşık 30 metrelik bir tünel. Güya atık su gideri olarak kullanılacakmış. Denize doğru. Ama bence bir kanalizasyon için fazlasıyla genişti."

Arda, "Ne kadar genişti?"diye sordu.

"Mesela senin gibi bir adamın rahatlıkla sığabileceği kadar."

Arda bu yanıta biraz bozulmuştu. Ama ciddiyetini korudu.

Semih, "Tam olarak nerede başlıyordu bu tünel? Nerede bitti? Bize tarif edebilir misin?"diye araya girdi.

"Dediğim gibi, alüminyum perdelerle kapatılmıştı her yer. Etrafımızı tam göremiyorduk. Ama eve yakın bir noktadan başladığını söyleyebilirim. Derindi. Hatta çok derin... Ağaç kökleri ile cebelleştik hep. Sanırım ormanlık bir alana girmiştik. Ağaç köklerinin tüneli yeniden bozmaması için de tuğlalar ve güçlü betonlar kullandık. Sanki savaş anında saklanılacak bir sığınak gibi."

Üçünün de kafası allak bullak olmuştu. Nasıl fikir yürütebileceklerini düşünüyorlardı. Birbirlerine bakıyorlar, Mustafa Kurtul'un anlattıklarından bir mana çıkarmaya çalışıyorlardı.

Kenan, tam başka bir şey bilip bilmediğini soracak yani Mustafa hepsine teker teker baktı ve asıl kafa karıştıracak cümlelerini sıraladı:

"Sanırım siz de bulamayacaksınız o tünelin yerini. Tıpkı yıllar önce gelip aynı soruları soran o adam gibi..."










🤍

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🤍

İnönü'den Önceki Beyaz Ev & Semih KılıçsoyWhere stories live. Discover now