10

83 8 0
                                    

Semih duyduklarına inanamamıştı. Nasıl bir adamdı bu dedesi? Çocukluğuna dair dedesi ile neredeyse anısı yok gibiydi. Hayal meyal hatırladığı, uzun boylu bir adamdan öte bir şey değildi...

Halil'in söylediği mezar değişikliğine ilk başlarda inanmak istemedi. Ama Halil durduk yere yalan söyleyecek değildi. Büyük bir ikilem yaşadı. İçinden bir ses, kendisinin de mezarlığa gidip kontrol etmesi gerektiğini söylüyordu. Hem bir süre dolaşmış, hava almış içindeki sese kulak vermeye karar verdi.

Orman gezisini bitirdikten sonra kıyafetlerini değiştirdi. Beyaz Ev'den çıkıp soluğu eve ulaşan yolun başında aldı. Ağaçların arasındaki caddede bir süre yürüdü. Hemen ardından gelen ilk taksiye el kaldırdı.

Taksinin kapısını açıp arka koltuğa oturduğunda tanıdık bir ses duydu. "Aa, bizim doğan görünümlü şahin!"

Taksici bir gün önceki taksiciydi. Görünce şaşırdı. Gülümsedikten sonra, "Ne demek istediniz anlamadım?"diye karşılık verdi.

"Doğan görünümlü şahin. Yani turist görünümlü yerli,"diye açıklamaya başladı taksici, "bizim jargonda araba markalarından deyim üretmek meşhurdur."

Yol boyunca bir süre taksiciyle sohbete daldı. Komik, samimi ve içten davranışlarda bulunan birisiydi taksici. Semih'in hoşuna gitti. Yolda ilerlerken hemen yakınlarındaki mahalle dikkatini çekti. Küçük bir köyü andıran mahallenin tipik bir kahvehanesi, meydanda bulunan küçük bir camisi ve cami etrafına kümelenmiş dükkanları bulunmaktaydı.

Mezarlığa gidene kadar sohbet ettiler. Semih, laf arasında geçtikleri mahalle hakkında sorular sordu. Taksici de aynı mahallenin çocuğu olduğu için rahatlıkla her şeyi cevapladı. Kısa süreli bilgi alışverişinin ardından taksici, "Abi neden soruyorsun bu soruları?"diye merakını gidermeye çalıştı, "Kimsin,necisin?"

Semih tam gerçekleri söyleyecekken bir anda vazgeçti. "Ben gazeteciyim,"dedi, "bölge hakkında bir yazı dizisi hazırlayacağım, bu yüzden merak ettim."

Taksici bu kez,"Hangi gazete abi? Benden de bahseder misin yazılarında?"diye sorularına devam etti.

"Uluslararası bir gazete. Türkiye'de değil. Pek bileceğini sanmıyorum. Sydney Big News."

Taksici bozuntuya vermemek için, "Evet, evet; duymuştum,"dedi, "olsun abi sen yine de bahset benden."

Semih gülümseyerek yanıt verdi. "Peki, bahsederim."

Mezarlığın girişine kadar gelmişlerdi. Taksi nizamiye kapısının önünde durdu. Semih, işinin kısa olacağını söyledi ve taksiciden beklemesini rica etti. Ardından arabadan indikten sonra hızlı adımlarla mezarlığa yöneldi. Dedesinin mezar yerine kadar hızını hiç kesmedi. Mezar görüş alanına girdiği andan itibaren adımlarını yavaşlattı. Gözünü bir saniye bile ayırmadan mezara doğru yürüdü.

Halil haklıydı. Mezar yeniden açılmıştı. Toprak yığını kenarda duruyor, sanki yeni bir cenaze için hazır bekliyor gibiydi. Boş çukurun ucuna kadar ilerledi. Çukura baktı. Etrafta bir iz, kendince bir delil aradı. Ancak her şey bu kadardan ibaretti. Boş bir çukur, kenarda hazır bekleyen toprak yığını...

Yeniden mezarlığın girişine yürüdü. Az ileride güvenlik görevlilerinin kulübesi vardı. Kulübeye yöneldi. Cama parmaklarıyla tıkladı. İçeriden orta yaşlarda bir güvenlik görevlisi kapıyı araladı. Elinde yarısı yenmiş bir sandviç, ağzında lokmayla, "Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?"diye sordu.

"Afiyet olsun. Ben dün defnedilen yaşlı adam için gelmiştim. Ama mezarı taşınmış. Sizin bilginiz var mı acaba?"

Güvenlik görevlisi ağzını şapırdata şapırdata bir süre düşündü. Ardından, "Ha dün öğlen gömülen yaşlı adamı diyorsunuz," dedi, "akşam üzeri bir cenaze arabası geldi. Üç kişi vardı. Ellerinde evrakları gösterdiler. Ailesinin talimatıyla cenazeyi başka bir mezarlığa taşıyacağız dediler. Ben de yol verdim."

İnönü'den Önceki Beyaz Ev & Semih KılıçsoyWhere stories live. Discover now