Yalnızlığın Derin Sessizliği

824 48 70
                                    

Kıraç'ın Gözünden

Yaklaşık yarım saatin sonunda arabadan inmiştik. Beni getirdikleri yere baktığımda gizli olmasa da toplantılarının yaptığı bir mekân olduğunu anlamıştım.

"Geç baklalım misafirimiz." Dediğinde bakışlarımı omzumun üzerinden ona çevirdim. Elinde bastonla yürürken topallamadığını ama kendi imajını olduğunu anlamıştım. Adımımı attığım an cadde de motor sesleriyle adımları dururken benim yüzümde bir gülümseme oluştu.

Motor sesleri yaklaşırken Coşkunun adamları ellerini beline atıp hazırda beklediğini görmüştüm. Motorların ikisi dibimde durduğunda Uzay mavi kaskını çıkartıp saçlarını düzeltti. Şafak kaskını yine takmamıştı.

"Umarım toplantıya geç kalmadık."

Uzay "Merhaba beyler, silaha hiç gerek yok." Dediklerinde gülümseyerek Coşkuna baktım.

"Umarım adamlarım da misafir statüsüne dahildir Coşkun Bey." Dediğimde tek gözüyle ilk Uzay'a ardından Şafağa bakmıştı. Derin bir nefes alırken başıyla onaylamıştı.

Adamları önden yürürken bakışlarımı Uzay'a çevirmiştim. Gülümseyerek motordan inerken Şafakta yanıma gelmişti.

"Emin misin?" dediğinde bakışlarım ona kaydı.

"Sence başka şansım mı var?"

"Bu yaptığın çok tehlikeli biliyorsun değil mi?" dediğinde bakışlarım Uzay'a kaydı.

"Sana dedim. Şafak bu abiliği tutuyor." Dediğinde onları dinlemeyerek ellerimi arkada birleştirip öden yürümeye başlamıştım. Mekâna girdiğimde karşımda upuzun bir masa görmeyi beklemiyordum. Mekânın içi çok büyüktü. Sağ tarafta bar bölümü bulunurken bir diğer tarafında geniş koltukları görmüştüm.

"Evet benimle konuşmak istediğin konu ne?" diyerek yerime geçip otururken Şafak ve Uzay arkamda badigart gibi durmaya başlamıştı. Her an hazırda bekliyorlardı.

Coşkun masanın yanından dolaşarak karşıma oturmuştu. Tek gözüyle onlara baktıktan sonra yüzüme doğru yavaşça gözlerini çevirdi.

"Teklifimi kabul edeceğini sanıyordum. Ama beni çok şaşırttın."

"Ben her zaman insanları şaşırtırım." Dediğimde tehlikeli bir gülüşle yüzüme bakmaya devam etti.

"Fark ettim. Ve beni karşısına alıp, teklifimi reddeden sayılı insanlardansın. Ya çok aptal olman lazım ya da güçlü olmalısın." Dedikten sonra beni boydan süzdü. "Ama sende aptal denecek kırıntı bile yok. Babandan çok zekisin ve elinde ki güç seni böyle gösteriyor." Dediğinde dudağımın kenarı yukarıya doğru kıvrıldı.

"O zaman gücümün ne kadar olduğunu mu merak ediyorsunuz? Bunun için mi geldik?" dediğimde Coşkunun yanında ki adam elinde fotoğrafları Uzay'a uzatmıştı. Uzay baktıktan sonra önüme koydu.

"Gördüğün gibi Kuntan en son seninleymiş ama o günden sonra sesi soluğu kesildi." Dediğinde gülüşümü hiç bozmadım.

"Benim öldürdüğümü mü düşünüyorsunuz?"

"Düşünmüyoruz. Sen onu öldürdün ama cesedini bulamadık."

"Kanıtlarınız yoksa beni suçlayamazsınız Coşkun Bey." Diye tehlikeli gülüşümü yüzüme yayarak fotoğrafları getiren adama baktım.

"Kuntan eceli gelmiş ve ölmüş olabilir. Ya da ecelini ayağına da getirmiş olabilir." Dediğimde adam elini beline götürse de kendini durdurmuştu. Bilerek onu kışkırtıyordum. Eğer silahını davranırsa Şafak ve Uzay onu anında indirecekti.

Siyah Leke (+18)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang