Hayallerin Şatosu

1.3K 59 55
                                    

Ekin'in Gözünden

Okuldan öyle ayrılmamam gerekti ama öfkeme hakim olamıyordum. Umay'ın gereksiz şakaları artık sabrımı taşırmaya başlamıştı. Benim o Barış denen çocukla ne işim olurdu? Kendisi kardeşime zarar veren piçin arkadaşı, benim düşmanımızın arkadaşını sevebileceğini nasıl düşünürdü. Hadi düşünmedi diyelim bunun şakası bile yapılmazdı.

İlla şaka mı yapacaktı sınıfta o kadar erkek varken gidip onunla ilgili mi yapması lazımdı? Umay'la 2 yıldır arkadaştım ve bu tavırlarını her zaman alttan alırdım. Ama artık alttan alamayacağım bir duruma gelmiştik.

Hiç tanımadığımız insanlar hayatımıza girmişti. Alya'nın başına gelmeyen kalmamışken böyle şakalar çok saçmaydı. Sanki kasıtlı yapıyor gibiydi. Anlam veremiyordum.

"Ekin!"

Önümde ki deftere öyle boş, boş ama dolu düşüncelerimle bakarken annemin sesiyle kafamı kaldırmıştım. Elinde parayı gördüğümde evde bir şeyin eksik olduğunu anlamıştım.

"Kızım marketten pirinç alır mısın?" dediğinde başımı sallayarak yerimden kalktım ve üzerime montumu geçirip, annemin uzatmış olduğu parayı aldığım gibi evden çıkmıştım.

Boş sokakta yürürken telefonumun çaldığını duymuştum. Elimi cebime attığımda Alya'nın aradığını görmüştüm. Bekletmeden açtım.

"Alo?"

" Kuzum, nasılsın? Sinirin yatıştı mı?" dediğinde sanki karşımdaymış gibi başımı salladım.

"Geçti ama Umay bir süre gözüme gözükmesin." Dediğimde gülmüştü.

"Hadi ama Umay'ın her zaman ki halleri takma."

"Neyi takma Alya o saçma şakalar yüzünden Kıraç denen pisliğin sana neler söyleyeceğini düşünmüyor musun?" diye çıkıştığımda derin bir iç çekiş duymuştum.

" Kıraç'ı dert etme o beni ilgilendiriyor."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Boş ver sen sadece Barış'tan uzak dur. Sonuçta bugün olanlardan sonra illa ki sana takılacaktır." Dediğinde gülerek;

"Merak etme onun ağzının payını verir yollarım." Dediğimde sözlerimden memnun olmuştu ki sesini çıkartmadı. Markete gidene kadar konuştuktan sonra annemin istediklerini alarak geri eve doğru yürümeye başladım. Tekrar telefonum çaldığında Umay olacağını düşünerek ekrana baktım. Ama kayıtlı değildi.

Of bu kesin Barış!

Aramasını onaylayarak, derin bir nefes alarak telefonu kulağıma götürdüm.

"Ne var Barış?" dediğimde karşı taraftan ses gelmemişti. Harika!

"Alya'ya yaptığınız telefon sapıklığını mı oynuyorsunuz? Hadi oğlum başka kapıya valla canım burnumda yarın seni döverim." Diyerek telefonu kapatacaktım ki duymuş olduğum kız sesiyle zaman kavramı benim için durmuştu.

"Alo Ekinle mi görüşüyorum?"

🕊

Şimdi ki zaman dilimi

Alya'nın Gözünden

Telefonu kulağımdan çektiğimde Kıraç'ın sözleri beynimin içinde ki lobilerde dolaştı. Meva ile seni almaya geliyoruz? Fikrimi sorma gereği duymamıştı. Gerçi artık şaşırmıyordum. Kıraç'ı az çok çözmüştüm.

Emirleri ve gücü sayesinde istediğini alan diğer erkeklerden bir farkı yoktu. Tek farkı soyadında ki gücü! Mevaya söz vermiştim ama bu sözün hemen gerçekleşmesini beklemiyordum. Telefonun arkasında ki sevinen çocuğun kahkahalarını duyduğumda mutlu olduğunu anlayabiliyordum. Ama şuan dışarı çıkmayı hiç istemiyordum.

Siyah Leke (+18)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz