Kördüğüm Olan Yeşil İp

1.3K 58 96
                                    

Ekin'in Gözünden

Masanın üzerine uzanmış çantama bağladığım kedi oyuncağını döndürüp duruyordum. En son neler olduğunu bilmiyorduk. İlker'ler öyle çıkıp gitmişti. Umay bize gelmişti. Oturup ona olanları anlattığımda bana fena kızmıştı.

Ne diye bilirdim ki?

Sözlerinde haklılık payı vardı. Düşmanımla bizi mahvedenin o şerefsizin arkadaşı ile oturup dertleşip, konuşmuştum. İlk zamanki halimden gram eser yoktu. Peki neden böyle olmuştum? Şimdiyse soğuk duvarlarını göstererek geceden geri İlker'i arıyordu. Onlara ulaşamıyorduk.

"Açmıyorlar." diyerek telefonu yanımdaki koltuğa fırlatmıştı. 

"Belki telefonlarının şarjı bitmiştir." dediğimde oflayarak ellerini saçlarına geçirmişti. 

"Sence Alya'nın başına bir şey gelmiş olabilir mi?" düşünceli sorusu üzerine gözlerimi oyuncaktan çekmiştim. 

"Sanmam, başına bir şey gelse Kıraç'tan gelir." 

"Ekin." diye uyaran turkuaz mavi gözleriyle baktığında omuzlarımı indirdim.

"Ne? Belanın içine kendisi çekil-"

"Sakın Ekin. Sakın o cümleyi tamamlama. Alya'nın sırf bizi korumak adına kuzenime boyun eğdiğini hepimiz biliyoruz. Belayı içine çekmedi Ediz onu hayatını böyle yaptı." diye uyardığında stresten gerçekten saçmadığımı yeni fark etmiştim. Kıraç'ın beni öyle araması bütün sinir sistemimi çökertmişti. Alya için korkuyor muydum? Elbette korkuyordum. Ediz'in ileriye gittiğini İlker'in son zamanlarda iyi düşünemediğini söylemesi beni gece boyunca yiyip, yiyip bitirmişti. Üstüne hiç birine ulaşamamak tamamen bizi çıkmaza sokup boğucu sarmaşıklarla baş başa bırakmıştı. 

 "İlker telefonunu açmıyor, Onur'dan ses soluk yok. Alya desen nerelerde bilmiyoruz ve içim hiç rahat değil. Sanki ona bir şey olmuş gibi hissediyorum. Nefes alamıyorum." diyerek sesinin titrediğini duyduğumda düşüncelerimden sıyrılmıştım. Elini boğazına götürüp nefes almaya çalışmıştı. Elimi omzuna götürüp ovalarken;

"Kötü düşünme, bizimkiler yanlarına gitmişlerdir. Birazdan ararlar." diyerek güçlü durmaya çalıştım. Ama en az Umay kadar bende korkuyordum ve stresten kendimi yememek adına dik duruyordum. Umay yerinden kalkıp odanın içinde volta atmaya başladı.

"Elimde değil. Kıraç ilk kez bizlerden, İlkerlerden yardım istedi. Sence kuzenim yardım isteyecek birisi mi?" dediğinde aynı korku benimde göğsü kafesime yerleşmişti. Sözlerinde haklılık vardı. Kıraç hiçte düşmanlarından yani bizlerden yardım isteyecek birisi değildi. 

" Ediz sence Alya'ya..." dedi ama devamını getiremedi. İkimizde o cümlenin ne olduğunu bilerek nefeslerimiz kesilmişti. 

"Hayır..." diyerek onu ve kendimi rahatlatmaya çalıştım. "Ediz onun canını yakmaz." dediğimde bu söylediğime ben bile inanamamıştım. Nedense iç sesim bunun tam aksini bağıra, bağıra söylüyordu. 

"Alya'ya bir şey olursa kendimi asla affetmem." diye koltuğa oturarak birden ağlamaya başladı. Ona bir şey olması... Bir anda zihnimde Nira'nın sözleri yankılanmıştı. Vicdanın rahatlar... Kardeşime bir şey olursa, bu düşünceyi düşünmek bile istemiyordum. Ama Kıraç'ın o çaresiz sesi ve yardım istekleri...

"Kız bizleri korumak adına o kadar sustu. Ama biz bunu bile, bile arkamızı döndük gittik. Zaten her şeyi tek başına savaşıyordu. Biz onu tamamen yalnız bıraktık. Ya gittiklerinde Alya'yı bulamazlarsa Ekin?" dediğinde dolu gözlerle ona baktım.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now