Cevapsız Teklif

1.9K 85 20
                                    

Önümde test kitabı ile bakışırken elimde kalemi döndürerek sorulara bakıyordum. Sadece bakmakla yetiniyordum. Çünkü zihnimde fırtınalar koparken sorularla uğraşamıyordum.

Ediz'e ulaşamıyordum. Kıraç'ın arkadaşlarının burada olmadığını söylemişti ama saatler öncesinde karşıma çıkmıştı. Bana ne söylemişse hep tam tersi çıkıyordu.

Kıraç beni bulamayacak bu şehre gelmeyecek demişti. Daha dün karşıma çıkmıştı. Ardından arkadaşları burada demişti. Şimdi Barış kendini gösterip tanıtmıştı.

İçimde ki karanlık ve boğucu düşünceler artık beni esir almaya başlamıştı. Nefes almaya çalıştığımda o düşünceler nefesimi kesiyordu. Korkum gittikçe karanlık düşüncelerime karışıyordu. Yerimden kalkıp odanın camını açtım ve temiz havanın odama girmesini sağladım.

Başımı camdan uzatıp batan gün yüzüne baktım. Hava kızıla dönerek karanlığını göstermeye başladığında bakışlarım odamda ki saate kaymıştı. Saat altıya geliyordu. Beni araştırıp bulan birisinin yanına tabi ki de gitmeyecektim. Sonuçta ne yapacağını bilmiyordum.

İlker ve Onur'u arayarak bu durumdan bahsetmek istedim fakat onlarında telefonu kapalıydı. Onlara ulaşamamak beni tedirgin etmeye başlamıştı. Acaba başlarına bir şey gelmiş olabilir miydi? Bana güven sağlayan herkes kayıplara karışmıştı. Resmen bilinmezliğin içine daha da batarak tanımadığım insanlarla bir arada kalmıştım.

Bir yanım Ediz'in söylediklerinin yalan olduğunu bağırırken bir yanım Kıraç denen çocuğun yanına gitmemi istiyordu. Sanki Ediz'in benden sakladıklarını, söylediklerini ortaya çıkartacakmış gibi düşünceler zihnimi ele geçirmişti. Böyle saçma düşünceler nereden aklıma geliyordu bilmiyorum ama onlara ulaşamamak da içimde korkunun kurtlarını oluşturuyordu.

Odamın kapısı açıldığında bakışlarım anneme kaymıştı.

Gülümsemesini yine yüzüne ekleyerek "Markete gidebilir misin kızım?" dediğinde yüzümü buruşturmadan edememiştim. Markete normalde gitmeyi sevmem ama şu an daha da sevmiyordum!

"Anne sen gitsen?" dediğimde gülen yüzü düşmüştü. "Bu halimle mi gideyim kızım. Senin üstün düzgün saçın başında yerinde bir koşu git al." Dediğinde yine o her annenin gıcık sözlerine maruz kalmaya başlamıştım.

"Ama anne çıkmak istemiyorum." Dediğimde elinde ki kartı geri çekerek kapıyı kapattı.

"İyi ben giderim, zaten her şeyi ben yapıyorum. Bunu da ben yaparım." Dediğinde sinirle elimi yüzüme götürmüştüm. Şu annelerin neden vicdan yapma gibi bir huyları vardı.

"Tamam, ben giderim." Diyerek pes etmiştim.

Odamdan çıktığımda annem gülümseyerek kartı elime verdi.

"Ne alacağım?" Dediğimde elime bir liste vermişti. Ağzım açık listeye bakarken ağırlığımı diğer ayağıma vererek anneme baktım.

"İyi de bu yazıklarının birçoğu aşağı markette var anne?"

"Kızım gençsin bir silkelen hızlı gidip gelirsin. Baban eksik almış malzemeleri," dediğinde şansımı denemek adına "Makarna yapabilirsin?" demiştim.

Annem sanki bunu hiç söyleme der gibi baktığında pes ederek montumu giyindim. Elime tutuşturduğu kâğıt ve kartla evden çıkmıştım. Aşağı inecekken annem telefonumu unuttuğumu söyleyerek yanıma getirmişti.

"Geç kalma," diye uyarısını da yaptığında sesimi çıkartmayarak merdivenlerden inmeye başladım.

Neden benim başka bir kardeşi yoktu ki tek çocuk olmak bazen can sıkıcı oluyordu. En azından ayak işlerini ona yaptırırdım. Dışarı çıktığımda Ankara'nın akşam soğu şehre inmişti.

Siyah Leke (+18)Kde žijí příběhy. Začni objevovat