(44) Masadaki Şüpheli Yemek

Start from the beginning
                                    

Çok geç kaldığı için fazla oyalanmadan odadan çıkınca abartısız beş dakika boyunca arkasından baktım. Bir gün bana annemin yerini söylemesi umuduyla arkasında bakıp durdum. On dört yıldır anne özlemiyle yanıp tutuşurken umarım beni daha fazla bekletmezdi. Gazel'e bir türlü ulaşamadığım için Karun'dan başka kimse bana annemin yerini söyleyemezdi. Onun nerede yaşadığını Gurur'da biliyordu ama Karun'un bana vermediği bir bilgiyi o hiç vermezdi.

Odamın kapısı tıklatıldı. "Bige müsait misin?" Sabah sabah Çağıl'ın kapıma gelmesini beklemiyordum.

Başımı eğip üzerime baktım. Üzerimde tişört ve kalçamı saran şort vardı. Şortum çok dar ve kısa olduğu için, "Bir dakika bekle," diyerek gardırobu açıp bir tane eşofman altı çıkardım. Kıyafetlerim konusunda hep fazla rahattım fakat kocamın kardeşini odamda mini bir şortla karşılamam hoş olmazdı. Bu yüzden aceleyle eşofmanı giyerek etrafıma baktım.

Karun ile cinsel hayatımız olmadığı için odada etrafa saçılmış iç çamaşırlarım veya bir yere attığım gecelik falan yoktu. Yatak dağınıktı ama sabah uyanınca herkesin yatağı dağınık olduğu için bunu sorun etmedim. "Gelebilirsin." Çağıl daha önce hiç yatak odamın kapısın çalmadığı için neden geldiğini merak ediyorum.

İçeri girdiğinde sabaha kadar uyumamış gibiydi. Üzerindekiler dün bahçede en son üzerinde olan şeylerdi. Çiçek'e Çağıl'ın ona âşık olduğunu söyleyip oradan kaçmadan önce ne giyiyorsa hâlâ onları giyiyordu. Sanki dünden beri eve daha yeni gelmiş gibi üzerini değiştirmemişti. Çiçek ile neler olduğunu deli gibi merak ediyordum. "Dün neler oldu?"

"Anlatacağım," derken sinirli bakışları başımın dertte olduğunu gösteriyordu. Ela gözleri bir şeyi kafasından tartar gibi üzerimdekilere bakıyordu. Mini etek yerine eşofman giymemden memnun kalmış gibi birkaç mırıltı çıkardı. "Tişörtünün eteklerini eşofmanın altına koy." Neden?

Neyin peşinde olduğunu anlamadığım için, "Bunu neden yapayım?" dedim anlamaya çalışarak.

Sabırsız bakışları beni bir bardak suda boğmak ister gibi bakıyordu. "Yap şunu!" deyince irkilerek, "Tamam!" dedim. Tişörtümün eteklerini eşofmanın altına sokarken neyi olduğunu anlayamıyorum. "Sabah sabah derdin ne senin?"

Tişörtün eteklerini içeriye koyduğumu görünce daha fazla dayanamayıp, "Derdim sensin!" diyerek üzerime yürüdü. Daha ben ne olduğunu anlamadan beni omuzuna attığı gibi terasa doğru yürüdü. "Sana karışma demiştim!" diye hırladı. "Bunu yaparsan seni balkondan atarım dememiş miydim!"

"Çağıl, saçmalama!" Omuzundan baş aşağı sallanırken yüksek sesle çığlık attım. "Levent!" diye bağırdım onun sırtına vururken. "Karun'u ara hemen Çağıl çıldırmış!" Hayvan herif gerçekten beni balkondan mı atacaktı? Bu yüzden üzerimde mini etek olmadığına sevindi ve bu yüzden tişörtün eteklerini eşofmanın altına koymamı istedi! "Balkondan atmak konusunda şaka yaptığını sanmıştım!"

"Yere çakıldığında bir Üsteğmenin mizah anlayışının olmadığını daha iyi anlayacaksın!"

Terasın buz gibi havasıyla karşılaştığımda, "Ama senin mizah anlayışın hep vardı!" diye bağırdım. İçim dışıma çıkmıştı.

"Çiçek konusunda yok!"

Terasın kenarına yaklaştığında onun omuzundan sarkarken bir anda kendimi onun karşısında buldum. Ayaklarım yerle buluşunca hemen içeri kaçmaya çalıştım fakat arkadan belimi yakaladığı gibi beni arkaya doğru çekti. Terasın mermer duvarına doğru çevik bir hareketle beni eğince avazım çıktığı kadar bağırdım. Ayaklarımdan tutarak aşağıya sarkıttığında ise çığlığımla koca malikaneyi inlettim. "Çağıl!" diye çığlık çığlığa bağırırken baş aşağı boşlukta sallanıyordum. "Beni içeri çekip ne olduğunu anlat!"

SAKA VE SANRIWhere stories live. Discover now