(37) Nefesim Gidiyor

251K 17.9K 26.9K
                                    

Bölüm şarkısı; Ağlıyorsam yaşıyorum(Gülden Karaböcek)
Kimse bilmez (Mehmet Güreli)
Beni kendinden kurtar (Perdenin Ardındakiler)
Benim hikayem (Nahide Babashlı)
İnsan insan (Fazıl Say, Serenad Bağcan)
Gitti canımın cananı (Cengiz Özkan)

Okuduğunuz bölüme oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🌸

Bige

"Öyle bir yok olmak istiyorum ki, bir mezarım bile olmasın. Sevdiğim herkes canımı öyle bir yaktı ki, onlara beni anacakları bir mezar bile bırakmak istemiyorum."

Derler ki ölüm anında tüm hayatın gözlerinin önünde bir film şeridi gibi geçermiş. Bana öyle olmadı. Bir sokak lambasının altında kanlar içinde yatarken o an gözlerimin önünde tek bir sahne vardı. Yıllardır kaçtığım, yüzleşmekten korktuğum o anı, her gece kabuslarımı süsleyen bir karabasandı. Yaşam ve ölüm arasında sıkıştığım o kısacık zaman diliminde zihnim yıllar öncesine döndü. Annemin öldüğü o geceye döndüm. Belki de ölürken bile tek pişmanlığım o gece yaptıklarım olacaktı. Kabuslarımı süsleyen o gecenin kötü anıları ölürken bile peşimi bırakmamıştı.

Üzerimde babam ve eski kocamın ihanetini taşırken ve göğsümü delen bir kurşun varken zihnim bana son bir acı daha yaşatmıştı. Bu çektiklerin sana yetmez dercesine beni geçmişe sürüklemişti. Sanki bununla yüzleşmedikçe bana huzurlu bir ölüm yoktu. O günlerde henüz on üç yaşındaydım ve yine bir doğum günümdü, yani 13 Haziran'dı.

Her doğum günüm bir diğerinden daha kötü geçerdi çünkü Carlos, beni doğduğum güne pişman ediyordu. Keşke hiç doğmasaydım diyecek kadar doğduğum günden nefret ediyordum. Fakat on üçüncü doğum günüm benim için hepsinden daha kötüydü. Böylesine bir acıyı sekizinci doğum günümde bir patlamayla arkadaşlarımı kaybettiğimde yaşamıştım.

On üçüncü yaş günüm güzel gözlü bir kadının kahvelerinde ölmek gibiydi. Annemin gözlerinde...

Tıpkı saçlarıma siyah kurdele takıldığında olduğu gibi o günde kaçırılmıştık. Bu sefer sadece ben ve Gazel değil, annemi de kaçırmışlardı. Ben on üç, Gazel ise henüz on altısındaydı. Carlos'un adamları evimize baskın yapıp bizi kaçırdığında ne yazık ki Albay babam yine yanımızda değildi. Başımıza Carlos belasını açan oydu ama o, hep cephede olduğu için Carlos belasıyla biz Saka çocukları ve zavallı annem uğraşıyordu.

Önce vatan sonra biz olmalıydık ama babam için biz ikinci sırada bile gelmiyorduk. Onun için varsa yoksa işiydi bu yüzden bize hep geç geliyordu. Bizi bir depoya kapatmışlardı. Adamları Carlos'un son talimatlarını bekliyorlardı. Annem bizi avutmak için, "Korkmayın," diyordu titrek bir sesle. "Korkmayın babanız bizim için gelecek." Oysaki en çok korkan oydu.

"Gelmeyecek," dedik Gazel ile aynı anda. Asla zamanında gelmezdi. Aslında gelmezdi değil, gelemezdi. Bu tür olaylarda Carlos babam bizi bulmasın diye onun önüne hep engeller çıkartıyordu. Babam bize gelecekti ama hep olduğu gibi yine çoğu şeye geç kalacaktı.

Annem korkudan titreyen Gazel'i kollarının arasına çekip, "Her şey güzel olacak," diye fısıldadı onun kulağına. "Ben buradayım." Gazel başını onun göğsüne yaslayıp, "Bu yüzden korkuyorum ya," dedi ağlamaklı bir sesle. "Sen buradasın." Anneme bir şey olmasından ödü kopuyordu. Benimde öyle.

Annem onu sarıp sarmaladı. Ergen kızının yüreğinde biriken tüm korkuları ondan almak ister gibi onu göğsüne bastırdı. Dudaklarımdaki buruk tebessümle bir köşede onları izliyordum. Aileden biri değilmişim gibi onlardan uzak bir köşede oturmam annemin dikkatini çekmişti. Dağılmış kahverengi saçlarının arasından bana bakıp, "Efil," dedi sol tarafını işaret ederek. Sola olan takıntımı bildiği için sol tarafını hep bana ayırırdı. "Buraya gel kızım."

SAKA VE SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin