*Bölüm 1*

19.2K 584 52
                                    

Multimedya Kuren Koleji

Merhaba! Umarım okurken keyif alırsın. İyi okumalar. :)

Özel Kuren Kolejiymiş. Aman ne hoş! Ailelerin işlerinden dolayı vakit ayıramadıkları ve çok başarılı buldukları için gönderdikleri kolej ve biz çok sevdikleri çocukları... Aaaa bu sitem dolu satırlardan sonra kendimi tanıtmayı unutuyordum. Ben Arya... Arya Peyman! Az öncede anlattığım gibi o çok güzel ve ailelerimizin güvenerek gönderdiği kolejde okuyorum. Neyse ki özgürlüğüme son 1 yıl. Sonra ver elini Amerika... Belki herkes gibi benim hayalimde size basit gelmiş olabilir. Ben buradan, bu aileden uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmak isteyen bu yüzden Amerika'yı seçen, özgürlüğün orada olduğunu düşünen bir kızım.

Lise hayatımın bu son senesinde, sanırım o olmasaydı bu okula biraz daha katlanabileceğimi düşünmüyorum... Hayır, hayır ben aşık bir kız değilim! Sadece o arka dörtlünün çözülmeyen gizemini merak eden biriyim. Her zaman cool tavırlarıyla, o çok az sergiledikleri gülüşleriyle, sessiz havalarıyla takılan bu arka dörtlünün hayran kitlesindeyim. Bu kitle kızlı erkekli hatta bazen hocalarımızın bile bulunduğu bir kesimden oluşan bir grup. Bu arka dörtlü kim diye merak ettiniz gibime geliyor. Bu arka dörtlü Doruk Sancaktar, Cem Ünsal, Demir Tunay ve Utku Andaç'tan oluşuyor. Arlarında bize en farklı gelen Doruk... Belki de ben fazla abartıyorum.

Ahhh! O olmasaydı belki de katlanamazdım bu okula demiştim değil mi? Evet belki öyle. Bu arka dörtlünün özellikle de Doruk'un neredeyse dört yıldır yani tanıdığımdan bu yana değişmeyen davranışları beni bu okula biraz daha fazla bağladı. Onların gizemini çözmek istediğimdendir belki de. Özellikle Doruk dedim. Çünkü sanki onun yüzünden diğerleri konuşmuyordu. Hani anlarsınız ya çetenin bir başı olur. Sus dese susarlar falan. Bana da bu arka dörtlünün başı Doruk'muş gibi geliyor, sanki o olmasa diğerleri konuşacakmış gibi... Diğerlerinde bu potansiyeli fark ediyorum.

Ve yine kocaman bir Ahhh! Tabi ki de bizim çatlaklar olmasaydı bu okula katlanamazdım! Onlar benim çatlak meleklerim, çatlak ikizlerim. Güneş ve Ecem Artuğ... Bu ikisi okulda ki neşe kaynağım. Onlar da benim gibi bu arka dörtlüyle fazla ilgilenmekte. Sahi bu arka dörtlüye ilgilenmeyen var mıydı? Her neyse ben ikizlerimden bu arka dörtlüye nasıl geldim. Ecem ve Güneş... İki zıt kardeş. Belki de bu yüzden çok seviyorum onları. Sürekli aralarındaki sıcak atışmalar hep gülmemi sağlar. Beni bu okulda ilk günümden beri hiç yalnız bırakmayan canım meleklerim...


Ve son olarak bu okula katlanmamı sağlayan son sebep! Ailem! Onları çok seviyorum. Gerçekten çok seviyorum ama onların beni bu şekilde sevdiklerinden şüpheliyim. İşlerinden dolayı zaman ayıramadıkları, ilgilenemedikleri çok sevgili kızlarıyım ben onların. Küçüklüğümden bu yana imrendiğim o aile tipine hiç sahip olamadım. İkizlerimin anne ve babası bile benimle daha çok ilgilenmiştir. Beni kızlarından ayırt etmeyen Şebnem Teyzem ve Ufuk Amcam... Ben tek çocuğum. Aslında değilim. Güneş ve Ecem var... Onlar benim sahip olamayacağım canım ikizlerim. Şebnem teyzenin de tek çocukları. Ufuk amca her ne kadar çocuk istese de Şebnem teyze yine ikiz olur korkusuyla bu fikre pek sıcak bakmamış. Ona Güneş ve Ecem gibi tatlı belaları yetermiş. Ne tatlı bela ama.

Güneş tam bir saf, salak, şeytan. Onun o dahi fikirleri hayattan soğutan esprileri yok mu, bizi bizden alan. Ecem tam tersi fazla ağır başlı. Güneş'in o çocuk tavırlarıyla başına açtıkları belalara yetişemeyen resmen Güneş'in arkasını toplayan Ecem'im. Ne kadar tartışsalar da birbirlerinden kopamayan ikizlerim benim.

Benim aileme gelince kendileri hayatlarını işlerine adamış Mersin ve hatta Türkiye çapında tanınan mimarlar. Beni de Mersin'in en yeşil bölgesinde ki koleje gönderen sevgili ailem! Onlar beni bu şekilde kendilerinden uzak tutuyorlar. Peki okul biterse? İşte bu yüzden 12. Sınıf biter bitmez Amerika yolcusuyum. Ailemin itiraz edemeyeceği bir yer. Onlara göre eğitimimi tamamlamam için harika bir seçim. Aman nasıl harika!

Sanırım hayatımı özetledim. Yine sıkıldığım şu dakikalarda bu kolejde sevdiğim en güzel yerdeyim. Hayatımda göremeyeceğim kadar çok kitabı barındıran kütüphanede. Elimde o çok sevdiğim bordo kalemim ve daha yazılmayı bekleyen beyaz kâğıtlarım... Bu kütüphane öyle çok kişinin uğramadığı benim en çok mutlu hissettiğim yer. Kocaman camlarından dışarıya baktığımda o eşsiz güzellikle olan uzun ağaçların oluşturduğu manzaraya bakan ben. Buraya düşüncelerimden kaçmak istediğimde gelen ama farkında olmadan daha derin bir şekilde düşünüp vakit harcayan biriyim...

Kitap okumayı da sevdiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Bu kitaplar onları okuduğum sürece beni başka bir dünyaya taşıyan kitaplar. Bu kütüphane içindekilerle, havasıyla, manzarasıyla muhteşem bir yer. Neden bu kadar az kişi geliyor ki? Ah tabii çünkü bu okuldaki birçok kişinin okumakla alakası yok. Onlar sadece diploma alıp baba parasıyla geçinebileceğini düşünen zengin çocuklar.

Sahi Doruk'ta öyle miydi? Onu daha önce hiç burada görmemiştim. Ecem, Güneş'i bu arka dörtlü konusunda zor tutuyor. Bizim Güneş'in aklında hiçbir zaman eksik olmayan o dahi fikirleri hayata geçirmemesi için Ecem büyük çaba sarf ediyor. Canım ikizlerim ya... Güneş'e kalsa o çocuklarla çoktan kanka olmuştu. Anlattığı fikirlere benim cevabım "offffff" Ecem'in cevabı ise "bir kez de salak olma bee " Her ne kadar kendimizi olaylardan uzak tutmak istesek de Güneş buna hiç izin vermiyor.

Ben olay mı dedim? Pardon bizim o olay sandığımız Güneş'in saçmalıkları 12. Sınıfa geçer geçmez başımıza gelenlerden ve gelecek olanların yanında şaka gibi kalır. Aslında olaylar şimdi başlıyor...


ARKA DÖRTLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin