4. Bücür

22.9K 1.1K 491
                                    

Kara gözlü adam gittikten sonra bir süre daha soğuk zeminde ağlayıp, güçsüz düşen bedenini zorla da olsa yerinden kaldırdı. Odanın köşesinde yerde duran siyah gömleğe gözü takılınca kalkıp gömleği eline aldı bitkin oğlan.

Düğmeleri kopmuş gömleği elinde büzüştürüp sinirle yere fırlatsa da öfkesi geçmemişti. Hızını alamayan oğlan tekrar gömleği yerden alıp, maşayla yanan sobanın kapağını açarak hiç düşünmeden ateşe attı.

"Pislik!"

Nefret etmişti o kara gözlüden. Hayatında ilk defa biri ona tokat atmıştı. Üstelik o bunu hakedecek hiçbir şey yapmamışken.

Ertesi günün öğlen saatlerinde Kemal, genç oğlanın evine kadar gelip kapısını çaldı fakat yıkık dökük evde kimseyi bulamamıştı.

Mahalleden bir kaç kişiye sorduklarında çocuk hakkında hiçbir şey öğrenememiş mecburen o gelene kadar onu kapısının önünde beklemeye karar vermişlerdi.

Saat akşam yediye geliyordu. Genç çocuk kapısının önündeki lüks arabaları görünce bir an şaşırdı. Eve gidip gitmemek de tereddüt etse de yine de evine doğru yürüdü.

Evin önündeki zayıf çocuğu gören Kemal hemen arabasından inip karşısına dikildi oğlanın.

"Selamünaleyküm kardeş. Sen burada mı oturuyorsun?"

Ela gözlü oğlan karşısındaki iri yarı adama şüpheyle bakıp cevap vermeden önce düşünmüş, kendi kendine al işte bela aldım başıma diye söylenmişti.

"Aleykümselam. Evet ne oldu?"

"Baba seni görmek istiyor. Bizimle gelmen lazım."

"Baba kim? Hiçbir yere gelmiyorum!" Hızla evinin kapısına yöneldi.

Tam kapıyı açıyordu ki Kemal genç oğlanın omzundan tutup kendine çevirdi.

"Çek elini üzerimden yemin ederim acımam takarım!"

Kemal henüz karnına dayanan çakının farkında değildi.

Çocuğun yüzüne ne diyor bu der gibisinden bakarken bir anda karnına dayanmış çakıya gözü gitti.

"Lann!!"

Hemen geri çekildi.

"Lan Bücür de ki cesarete bak hele birde bana bıçak çekiyor!"

"Ulan dua et abinin canını kurtardın yoksa ben o çakıyı senin üzerinde kullanmasını çok iyi bilirim!"

Ela gözlü oğlan tabi ki de ona zarar vermeyecekti. Sadece korkutup, kendinden uzaklaştırmak istedi.

"Evimden hemen gidin! Sizinle hiçbir yere gelmiyorum!"

"Yok öyle bir dünya baba seni çağırdı götürmezsem alayımızı kurşuna dizer! Şimdi düş önüme!"

"Gel-mi-yo-rum! Baba filan anlamam ben ne yaparsa yapsın korkmuyorum sizden!"

Kemal, sinirle karışık bir kahkaha atınca oğlan onu izliyordu.

"Bak Bücür babanın oğlunu kurtardın. O yüzden seni çağırıyor. Teşekkür için. İnat etme!"

"Teşekkür filan istemez. O dağ ayısı gitmeden önce bana iyi bir ders verdi zaten. Onların teşekkürlerinin benim gözümde gram değeri yok. Şimdi gidin buradan!" Deyip kapısını açtığı gibi evine girdi genç oğlan.

O adamdan nefret etmişti. Ömrünün sonuna kadar bir daha asla onun yüzünü görmek istemiyordu.

Kemal, çocuğa zor kullanmak istemediği için bir kaç kere daha kapıyı çaldı ama açılmayınca mecbur geri döndü.

Konağa vardığında kara kara babaya ne diyeceğini düşünürken,
büyük salonda sohbet eden baba oğulun yanına gitti.

" Ne yaptın Kemal?" diye sordu yaşlı adam.

"Baba çocuğu getiremedim. "

"Ne demek getiremedin?!"

Yaşlı adam elini koltuğun kolçağına vurup öfkeyle Kemal'e baktı.

"Baba, gelmeyeceğim diye inat edip bıçak filan çekti. Teşekkürlerinizin onun için bir değeri yokmuş, abi zaten ona bir ders vermiş deyip evine girdi. Abinin hayatını kurtardığı için zor kullanmak istemedim. Yarın bir daha gidip konuşacağım baba!"

"Ulan ben sizin yapacağınız işi. Bir adamı ikna edip getiremiyorsunuz!"

Aslan, ela gözlü çocuğun söylediği şeyi hemen anlayıp yumruklarını sıkmıştı. Sinirini bozuyordu bu çocuk.

"Aslan ne dersinden bahsediyor bu çocuk?!"

"Ne bilim baba saçmalamış işte!"

"Aslan!!!!"

"Vurdum!"

"Ne!"

" Duydun işte baba! Bırak şu işin peşini Allah'ın sefili için uğraşmaya değmez!"

Babası öfkeyle yerinden kalkıp elindeki tesbihi oğluna doğru salladı.

"Ulan seni kurtaran adama teşekkür edip başının üstünde tutacakken nasıl vurursun it herif!

Sefil ne demek lan! Sen ne ara bu kadar kibirlendin de hayatını borçlu olduğun adam için böyle konuşuyorsun. Sana yazıklar olsun!"

Kemal şimdi anlamıştı bücürün neden gelmek istemediğini. Abisinin dili çok ağırdı kimseyi kırmaktan korkmaz, ağzına geleni söylerdi. O oğlan da abisinin bu kötü dilinden nasibini almış, üzerine bir de tokat yemişti.

Yaşlı adam söylene söylene odadan çıkarken Aslan, oturduğu koltukta sinirle bacağını sallıyordu. Sırf o çocuk yüzünden babasından laf işitmişti. Kemal'in ona bakışlarını görünce hemen sordu.

"Kimmiş öğrendin mi ?"

"Bir şey öğrenemedik abi. Mahalleli tanımıyor çocuğu daha adını bile bilmiyoruz. Bir tek ne iş yaptığını öğrendik"

"Neymiş? "

"Bir meyhanede garsonluk yapıyor."

Aslan, sakin olmaya çalışıyordu. Derin bir nefes alıp eliyle yüzünü ovuşturarak oturduğu yerden kalkıp bahçeye sigara içmeye çıktı.

"Ne oldu abi orada? Niye çocuğa vurdun?"

"Sorma Kemal sorma! Allah'ın sefili amma da önemli oldu hepiniz için! "

"Sen nasıl istersen abi" diyip yanından ayrıldı Kemal. Abisinin o çocuğu böyle hor görmesi canını sıkmıştı.

****

TENİ TENİME [BxB]Where stories live. Discover now