Bölüm 34: Umut Işığı |Final|

71 40 0
                                    

Keyifli okumalar (⁄ ⁄>⁄ ▽ ⁄<⁄ ⁄)ノ

30.09.2314

Dikkat: İntihar ve Kendine Zarar Verme Unsurları İçeren Bölüm

Gözlerini açmadan önce, Arden ani bir kararlılıkla "Kesin sesinizi!" diye bağırdı. Aniden, büyük bir kalabalık sanki dilini yutmuş gibi sustu. Arden'in buyruğuyla, insanların ağızları gölgelerle kapatılmıştı ve hepsi zincirlenmişti, en baştaki askerler gibi. Arden'in kararlılığı ve gücü, insanları derin bir sessizliğe bürümüş, gözlerinin etkisiyle dilini kaybedercesine suskun kalmışlardı. 

Karanlık ve gizemli bir geceydi; ay ışığı, Arden'in etrafındaki ağaçların yapraklarının arasından hafifçe süzülüyor, ağaç gölgeleri yavaşça dans ediyordu. Her insanın kendi iç düşünceleri ve korkularıyla dolu gölgesi, onları sıkıca kuşatmış ve ağzını kapatmış gibiydi. Arden, bu sessizliği hafif bir esinti gibi içine çekti ve yavaşça ilerlemeye başladı. Ayaklarının her adımı, toprakla olan sessiz bir diyalog gibiydi.

Arden, kısa bir süre boyunca bu sessizliğin içinde kayboldu ve herhangi bir hareketi veya sesi kesmeyi düşünmedi. Ancak bir süre sonra, merakla neden bu denli sessiz olduğunu düşünmeden edemedi. Hafifçe başını eğip askerlere doğru yaklaşırken, sessiz gecenin ortasında bir mırıltı ile sordu, "Neden?" Bu soru, tıpkı gece gibi gizemli ve derin bir anlam taşıyordu ve bu anın büyüsünü daha da artırıyordu.

Arden, kalabalığın önünde yükselen gerginliği hissederek adımlarını biraz daha hızlandırdı ve komutana doğru yaklaştı. Kalabalığın etrafında hükmetmeye çalışan bu komutanın gözleri, korku ile dolu bir şekilde açılmıştı ancak gölgeler sanki onun bağırmasını engelliyordu; sessiz bir dehşetin içinde kıvranıyordu.

Arden, tekrar "Neden?" diye sorduğunda, komutanın gözleri daha da büyüdü ve bir iç çatışma yaşadığı belirgin bir hâl aldı. Korku ve umut arasında sıkışmış gibi görünüyordu. Arden, biraz merhametle komutana yaklaşıp, "Konuşmana izin versem, beni bu kabusun içinden çıkarabilir misin?" diye fısıldadı. Komutan, gözlerini zorlayarak başını sallayarak bir şans istedi. Arden, elini yavaşça komutanın yüzüne yaklaştırarak, gölgelerin engelini aşmış gibi göründü. Komutanın ağzını açmak için zorladı ve bu an, bir gerilim anının doruk noktasıydı; sessizliği paramparça eden tek ses, komutanın nefesi ve sözleri oldu.

Komutanın nefesi hızla kesildi ve gözleri çaresiz bir şekilde Arden'e dönüyordu. "Emiri uyguluyoruz. Yapmayın!" diye fısıldadı ancak korkuyla titreyen sesi boşuna çırpınan bir kuşun çırpınışı gibiydi.

Arden, öfkeyle ayağa kalktı, yüzü ifadesizdi sadece gözlerindeki ölümcül bir kararlılık beliriyordu. Komutanın ağzını hızla kapattı ve sert bir şekilde şöyle dedi: "Keşke susarak ölseydin." Bu sözlerle birlikte, Arden'in bedeni, öfke ve acı dolu bir anın gücüyle donatılmış gibiydi. Anında, komutanın boynunu kırmak için vahşi bir güçle bastırdı. Bu an, ölümün soğuk ve acımasız bir anıydı, sessizlik ise etrafa yayılan bir dehşetin ve gerilimin yankısıydı.

Arden, komutanın acı dolu son anını izleyen askerlerin korkuyla titrediği kalabalığın içine doğru adımlarını atmaya devam etti. Korku, kalabalığı sarıp sarmalıyor gibi görünüyordu ve askerlerin gözlerinde dehşet ve çaresizlik yansıyordu.

Arden, yan tarafında bulunan bir askere yaklaştı. Adamın bir eli, gölgesinden kurtarmış gibi görünüyordu ancak hala korkuyla titreyen elleriyle bir taşı sıkıca tutmaya çalışıyordu. Elleri sanki parçalanacakmış gibi sıkılmıştı ve gözleri dehşetle büyümüştü. Arden'in yaklaşımı, adamın umutsuz kaçış çabasının sonunu işaret ediyordu ve bu an, korkunun ve çaresizliğin bir tablosu gibiydi.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now