Bölüm 8: Av Heyecanı

223 155 1
                                    

Keyifli okumalar  (//▽//)

27.07.2307

Sabahın erken saatlerinde, Arden'in odasına kuş sesleri sızdı. Odanın içinde hafif bir huzur hüküm sürerken, dışarıda hava bulutlanmış, yağmurun yaklaştığını haber veriyordu. Arden, gözlerini yavaşça açtı ve pencereden dışarıya baktı. Camın dışında, gri bulutlar huzur veren bir melankoliyle gökyüzünü kaplamıştı.

Kuş seslerinin arasında, yağmurun damla damla düşmesiyle birlikte doğanın ritmi belirginleşiyordu. Arden'in yüzünde bir tebessüm belirdi, yağmur ona huzur veriyordu, sanki her damla ruhunu okşuyordu. Dışarıya uzattığı eliyle yağmurun serin dokunuşunu hissetti, doğanın gücünü ve canlılığını derinden hissediyordu.

Bugünün programı bir önceki gün ile aynıydı. Yine eğitime gidecekti. Eğitimin ilk günü fazla yorucu geçmişti. İlk günlerin böyle olması ona normal geliyordu. Daha önce hiç aktivite içinde bulunmamıştı. Ancak ikinci güne kadar umutsuzluk hissetmeye başladı. İkinci günün sabahında şüpheleri arttı. Geçmiş deneyimlerinden çok farklı bir şey bekliyordu. 

Harold, gözlerini açtığında, onu saran sessizliği hissetti. Uykusundan uyanıp kahvaltı masasına doğru yöneldiler, etrafındaki manzara, gerçeklikten biraz uzak gibi görünüyordu. Eğitim alanına doğru ilerlediğinde duvarlar, büyük bir sessizlik ile kaplıydı ve her biri insanın içinde büyük bir boşluk oluşturuyordu. Atmosfer, adeta başka bir boyuttaymış gibi sıcak ve davetkar bir hava taşıyordu.

Eğitmenin cesaretlendirici sözleri ve sakinleştirici sohbetleri, içinde yükselen endişeyi bastırdı ve yerini merak ve öğrenme isteğine bıraktı. Her adımda, pozitif bir enerji dalgasıyla dolup taşan bu alanda, Arden kendini yeniden doğmuş gibi hissetti.

Gün boyunca eğitimler hızla ilerledi ve zamanın nasıl geçtiğini anlamak imkansızdı. Eğitim sona erdiğinde, birlikte güzel bir duş aldılar. Sıcak su, bedenlerini rahatlattı ve zihinlerini arındırdı. Duştan çıktıklarında, günün sonuna yaklaştıklarını hissettiler ve bir sonraki adımı düşünmek için hazırlıklı hissettiler.

Herkesin kendine özgü bir rahatlama yöntemi vardı. Kimi bir kitapla sessizce vakit geçirirken, diğerleri kahve eşliğinde keyifli sohbetlere daldı. Odada bulunanlar, günün olaylarını paylaşarak birbirlerine destek oldular ve atmosfer giderek daha samimi ve dostça bir hale büründü. Dış dünyadan tamamen soyutlanmış gibi hissettiler kendilerini.

Arden odasına gitmek üzere Jae ile vedalaştı. Jae'nin beklenmedik sorusuyla duraksadılar. "Siz ava katılmıyor musunuz?" diye sordu Jae, gözlerinde bir kıvılcım parıldarken. İkisi de birbirlerine bakıp, içlerinde gizli bir heyecanı hissettiler. Arden, ava çıkmakla ilgili hiçbir fikri olmasa da, Harold'un heyecanına ortak olmak istedi. Harold ise, avın ne anlama geldiğini biliyordu ancak davet edilmeyeceklerini düşünüyordu.

Arden, merakla Jae'ye bakarken, Jae karar verdi ve açıklama yapmaya başladı. "Her salı günü, kral ile birlikte ava çıkılır. Bahsettiğimiz uzun kuyruklar var ya, işte onları avlamaya gidilir. Geçen ay eli boş döndük. Bugün uzun bir aradan sonra tekrar katılacağım." dedi.

Arden, heyecanla "Biz de gelecek miyiz?" diye sordu. Jae, gözlerini yavaşça kaçırarak, çocuklara doğru eğildi ve başını hafifçe salladı, evet anlamında. Harold, yerinde zıplayarak sevincini belli etti, kalbinin hızlı atışları, bu ani fırsatın getirdiği heyecanla coşmuştu.

Harold, heyecanla "Daha önce hiç uzun kuyruk görmemiştim!" diye çınlattı. Jae'nin sessiz gülüşü, ikisinin kahkahaları arasında kaynayarak duyuldu. Arkadaşlar, uzun kuyruğu görmek için dışarı çıkacakları düşüncesiyle içten bir coşkuyla doluydu.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now