Bölüm 11: Ormandaki mektup

210 146 0
                                    

Keyifli okumalar (⌒ω⌒)ノ

30.07.2307

Gözlerini yumup yeniden açtığında, odası hala gece karanlığındaydı. Ancak, ay ışığının pencerelerden sızan ışığıyla aydınlanmış bir hava vardı. Arden, yatağının kenarında oturduğunda, gözlerini odanın derinliklerine doğru gezdirdi. Karanlıkta sessizce yüzen toz zerrecikleriyle dolu havayı izledi. Odanın içindeki sessizlik, huzurlu bir sükuneti andırıyordu.

Yanında uyuklayan cüce tilkiyi fark etti. Yumuşak yastıkların arasında konfor içinde uzanmış, minik bedeniyle derin bir uyku içindeydi. Arden, küçük dostunu sevgiyle izledi, onun huzurlu varlığının odasına yaydığı sıcaklığı hissetti.

Odadaki sessizlik, bir anda kesildi. İnanılmaz bir sese dönüşen bir titreşim, havada dalgalanarak yankılandı. Ses, tıpkı akarsu gibi dalgalandı, odanın içinde dans eden bir melodi gibi dolandı.

Arden, şaşkınlıkla kalktı ve etrafına baktı. Yatağındaki cüce tilki, hala sakin bir şekilde uyuyordu. Harold, odanın bir köşesinde sessizce dinleniyordu. Ancak, bu sese sadece Arden tepki vermiş gibi görünüyordu.

O an, pencerenin dışında beliren bir ışık parıltısıyla birlikte, Arden'in odası ansızın dönüşmeye başladı. Duvarlar, sınırlarını yitirir gibi oldu ve oda, dışarıya akan bir nehir gibi genişlemeye başladı. Arden, bu anormal değişimin göbeğinde kaldı, etrafında yükselen ışık dalgaları arasında kendisini kaybolmuş hissetti.

Gözleri genişleyen Arden, etrafındaki manzarayı inceledi. Odası artık sıradan bir mekân değildi; yıldızlarla dolu bir gökyüzünün altında, farklı boyutların kesiştiği bir aralıkta bulunuyordu. Bu tuhaf ve büyülü manzara, onun bilinçli rüyasını andırıyorduancak gerçekliği ile daha da çarpıcıydı.

Pencereden dışarıya doğru bakan Arden, aşağıdaki askerleri gözlemledi. Sıkı bir şekilde nöbet tuttukları alanı hiç terk etmiyorlardı. Onların mevcudiyeti, disiplinleriyle birlikte etkileyici bir sessizlik ve ciddiyet taşıyordu. Arden, onların ne denli kararlı olduklarını gözlemleyerek, içten içe bir hayranlık duydu. Askerlerin güçlü duruşları, onların görevlerine olan bağlılıklarını açıkça yansıtıyordu.

Ormanın derinliklerinde, gökyüzüne doğru yükselen ince bir ışık belirdiğinde, Arden'in dikkati bu gizemli fenomenin üzerine kaydı. Ancak, sık ağaçlar ona ışığın kaynağını görmesini engelliyordu. Arden, bu olağandışı ışığın ardında yatan sırları merakla düşünürken, odasının içinde ani bir ses duyuldu.

"Sonunda seni yalnız yakalayabildim."

Arden, şaşkınlıkla dönüp arkasına baktığında, odasına tekrar gelen yabancıyı gördü. Kadın, gizemli bir aura ile odanın içine girmişti. Arden, nazikçe yatağından indi ve kadına doğru adımladı.

"Merhaba," diye fısıldadı, ardından yerde yatan tilkiyi işaret etti.

Kadın, Arden'e bakarken bir an tereddüt etti ve daha sonra tiksinir bir ifadeyle tilkiye doğru baktı. Sonra tekrar Arden'e dönerek konuştu.

''Bugün biraz konuşmak için geldim çünkü bu günden sonra seni daha az görmeye geleceğim.'' dedi. Kadının beklenmedik açıklamalarıyla sarsılan Arden, şaşkınlıkla kadına bakıyordu. Kadının sözleri, Arden'in içinde derin bir çıkmazın kapısını aralıyordu. O an, Arden'in dünyası, önünde yükselen bir duvar gibi görünüyordu; umutlarının ve beklentilerinin içine çöküyordu.

Kadının bu beklenmedik haberleriyle sarsılan Arden'in kalbi, adeta hızla alev alıyormuş gibi küt küt atmaya başlamıştı. Gözlerinde biriken yaşlar, duygusal bir yükün ifadesini taşıyarak, kadına bakıyordu. Kadın, Arden'e sakinleşmesi için elini uzattı ve onu sararak huzur bulmasını sağlamaya çalıştı. Arden'in içsel dünyası, ani bir kararmaya bürünmüştü.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now