Bölüm 31: Yıkılan Heykeller

57 40 0
                                    

Keyifli okumalar (*˘︶˘*)ノ

30.09.2314

Arden, etrafını sarıp sarmalayan yoğun sis bulutunun içinde kaybolmuş gibiydi. Görüş mesafesi neredeyse sıfır gibiydi ve bu sis perdesi, onun etrafındaki dünyayı gizemli bir örtü gibi örtmüştü. Arden, elini uzatarak tutunduğu gölgeyi seçmeye çalışıyordu ancak etrafındaki ani ışık patlamaları, onun odaklanmasını zorlaştırıyordu. Işıkların aniden parlaması, sisin içinden gelen gizemli ve beklenmedik anlarla doluydu.

Arden sonunda tutunduğu gölgeyi seçtiğinde, etrafına dikkatli bir bakış attı. Ancak o anda, bu kararsızlık anının bir hata olduğunu fark etti. Bu sisin içinde kaybolmuş ve sisin gizemli dünyasına adım atmıştı ve artık geri dönüşünün olmadığını hissetti.

Arden, istemeden bulunduğu gölge, Kayıp Şehir'in karmaşık dünyasına dayanamayacak kadar yoğun bir kargaşanın içindeydi. Bu yere gelmek istememişti ancak gizemli bir çekim tarafından buraya sürüklenmişti. Şimdi ise etrafındaki manzara, bu antik şehrin çöküşünü yankılayan bir kaosun tam göbeğindeydi.

Meydanın ortasında yükselen kocaman heykeli, bir zamanlar şehrin gururu olan bu yapının simgesiydi. Ancak şimdi, etrafında toplanan insanlar, öfkeli bir kararlılıkla heykeli yıkmaya çalışıyordu. Arden, daha önce bu meydana geldiğini hatırladı ancak şimdi burada olmanın anlamını çözmeye çalışıyordu. Kayıp Şehir'in sırları ve karmaşıklıkları, Arden'i kucaklamış gibi görünüyordu ve onun bu gizemli dünyanın içindeki rolünü henüz anlamamış gibi görünüyordu.

Sis bulutunun biraz daha dağılmasıyla, Arden çevresindeki manzarayı daha iyi görmeye başladı. Birkaç askerin halkı sakinleştirmeye çalıştığını fark etti. Ancak hala anlayamadığı bir şey vardı: Neden bu insanlar heykelleri yıkmak istiyorlardı? Bu gizemi anlamak için etrafı gözlemeye devam etti.

Aynı zamanda, bulunduğu gölgeden sessizce süzülerek, başka bir gölgeye yerleşti. Bu yeni gölge, bir at arabasının yol almakta olduğu kaleye doğru ilerlediği bir manzarayı sunuyordu. Arden, bu manzarayı gördüğünde, halkın heykelleri neden yıkmaya çalıştığını anlamaya başladı. Belki de bu yıkım, şehrin tarihinde derin kökleri olan bir olayın yankılarıydı.

Arden ve gölge, kaleye doğru yol aldıkça kalenin girişine giderek daha da yaklaşıyorlardı. Ancak girişe vardıklarında, bazı insanların içeriye girmeye çalıştığını fark etti. Kalabalık ve karmaşa, at arabasının ilerlemesini zorlaştırıyordu ve sonunda arabayı durdurmaya zorladı.

Arden, bu anı yakından izliyordu. Kalabalığın içinde, askerlerin ve halkın arasında bir gerginlik hakimdi. Arden, gölgenin rehberliğiyle ilerlemeyen arabayı bir kenara bıraktı ve hızla askerlerden birini hedef seçti. O an, onun için bu asker, cevaplarına ulaşabileceği bir anahtardı. Kalenin içinde gizlenen sırları açığa çıkarmak için, bu askerin yardımına ihtiyacı vardı ve bu kararlılıkla hareket etti.

Arden, hızlıca süzülerek yer değiştirdi ve karanlık gölgesiyle birlikte kalenin içine doğru ilerledi. Ancak bu ani hareket, bazı insanlar arasında dikkat çekti fakat herkes şu an meşgul olduğu işlere odaklıydı.

Kalenin içine koşan adamı yakalamak için Arden, kendisini adamın sırtına tutundu. Etrafa göz gezdirdiğinde, kalenin dış duvarları halktan insanlarla çevriliydi. İnsanlar, kalenin surlarına tırmanmaya çalışıyor, çırpınan bayrakları ve yükselen dumanı gözlemliyordu. Kalenin girişi ise nöbet tutan birçok asker tarafından korunuyordu. 

Adam, hızlıca kalenin basamaklarını çıkarak askerlerden birine yaklaştı ve hızlı bir tonla, "Çok fazlalar. Öldürmemiz gerekiyor." dedi. Önündeki adam, kalabalık halka bakarken, emirleri düşünceli bir ifadeyle kabul etti.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now