Bölüm 12: Balo

199 133 0
                                    

Keyifli okumalar (✧∀✧)ノ

06.08.2307

Sabahın erken saatlerinde Arden, gözlerini karanlık ormana dikerken, içinde bir karışık duygular fırtınası esiyordu. Ormanın kuytu köşelerindeki sessizlik, zamanın su gibi akmış olduğunu ve altı günün nasıl geçtiğini düşündürüyordu. Her adımında, özgürlüğün tatlı serinliğini daha derinden hissediyordu. Ancak içindeki çaresizlik ve korku, hafiflemeye başlasa da hala onu kemiriyordu.

Ormanda yaşananlar, Arden'ın zihninde canlanıp duruyordu. Canavarın izleri hala taze gibiydi ve bu durum onu rahatsız ediyordu. Gördüklerini henüz dostu Harold'a anlatmamıştı çünkü kelimelerin yetersiz kalacağını düşünüyordu. Ajan Yedi'nin bir daha uğramamış olması da endişesini arttırıyordu. Bileğindeki bilekliğe birkaç kez dokunarak umutla bakmıştı ancak hiçbir tepki alamamıştı.

Visterya Akademisi'nden gelen ikinci mektup, bugün için hazır olması gerektiğini belirtiyordu. Arden, geçmişte aldığı mektupların anlamını çözmüştü. Bu mektuplar, ona kara bir gölge gibi yaklaşıyordu ve artık önünde bir seçim yapması gerekiyordu. Visterya Akademisi'nin ardındaki sırrı çözmek ve kendini keşfetmek için bu yolculuğa başlamaya hazırlanıyordu.

Güneşin ilk ışıkları ormanın koyu gölgelerini aydınlatırken, Arden, kendini bilinmezliğe doğru bir adım atmaya hazırlanıyordu. Karanlık ve gizem dolu bir maceraya doğru ilerlerken, içindeki cesaret ve kararlılık, onu bilinmeyenin derinliklerine doğru sürüklüyordu. Artık önünde, hem kendi iç dünyasını keşfetme hem de dünyayı değiştirme potansiyeli taşıyan bir macera vardı.

Paravanın arkasından gelen sesler, Arden'in dikkatini çekti. Harold'ın sesi, önce hafifçe duyulurken, giderek güçleniyordu, bu da endişe verici bir gelişmeydi. Arden, paravanın arkasında sessizce durarak, dinlemeye başladı. Harold'ın konuştuğu kişinin kimliği belirsizdi ancak gittikçe yükselen gürültü arasında birkaç kelimeden oluşan bir yankı duyuluyordu.

Derken, paravanın arkasından bir feryat yükseldi ve Harold'ın sesi aniden durdu. Ortamda sadece sessizlik vardı, meraklı gözlerin ve kulakların tek sesi nefes alışverişleri oldu.

Arden, hızla paravanı açtı ve karşısında tanımadığı bir askerle karşılaştı. Asker, Harold'ın bileğini sıkıca kavramıştı ve Arden'in ani gelişine şaşkınlıkla geri çekildi. Arden, askeri sert bakışlarıyla delip geçti ve adeta bir yıldırım gibi askere doğru ilerledi. Yüksek sesle ''Çık dışarı!'' diye bağırdı ve karşısındaki asker, hızla kapıyı kapatıp dışarı çıktı. O an, odada gerilim kesif bir sis gibi yayılmıştı. Arden, nefes nefese dururken, odanın içinde gergin bir sessizlik hakimdi.

Arden, endişe dolu bir ifadeyle Harold'a yaklaştı ve ona ne olduğunu sordu. Harold, gözlerini kaçırarak cevap verdi, ''İyiyim, sadece... sorduğu şeyi söylemedim, sonuçları böyle oldu.'' Arden, Harold'ın utangaç tavırlarına bir süre daha bakarak konuşmadı. Sonunda, onu rahat bırakmaya karar verdi ve üstünü değiştirmek üzere paravanı kapattı. Özel kıyafetini giymek için hazırlandı. Bugünün kıyafeti siyahtı çünkü herkesin beyaz giyineceği baloda farklı olmak istiyordu. Arden, zaten genellikle siyah giyindiği için bu durum onun için pek de farklılık yaratmıyordu, sadece işlemeleri değişiyordu.

Hazırlandıktan sonra Harold'ın yanına gittiğinde, o da üstünü değiştirmiş ve yatağında onu bekliyordu. ''Hadi aşağı inelim,'' dedi Harold. Arabanın bulunduğu yere doğru yola çıktılar. Aşağıda kimseler yoktu, en erken gelen bu sefer ikisi olmuşlardı. Balo, erken saatlerde başlayıp akşama kadar devam edecekti. Balo, tüm krallıklar için önemli bir etkinlikti ancak Arden için çok daha fazla anlam ifade ediyordu. Belki burada kaybettiği ailesini bulabilirdi, belki de kendi gibi olan insanlarla yaşamak daha kolay olurdu. Bu düşüncelerle daldığı sırada, abisinin sesiyle irkildi.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now