Bölüm 21: Sislerin En Dibi

133 77 0
                                    

Keyifli okumalar (ღ˘⌣˘ღ)ノ

16.09.2314

Arden, son iki gün boyunca sabahın erken saatlerinde ve akşamın son ışıklarında, yeteneklerini adım adım geliştirmeye çalışarak küçük gölgeler oluşturuyordu. Gölgelerin oyununu ustalaştırmak ve bu yetenekleri bilinçli bir biçimde kullanabilmek için elinden geleni yapıyordu. Bir zamanlar sadece basit çizgiler şeklinde beliren gölgeler, şimdi onun iradesine boyun eğiyor, neredeyse gerçek varlıklar gibi davranıyordu.

Arden, zaman içinde oluşturduğu gölgelerle çeşitli beceriler geliştirmeye başlamıştı. Kimi zaman avuç içinde beliren gölge kelebekleriyle hafifçe havalanmayı deniyordu. Rüzgarın nazik dokunuşlarıyla bu gölge yaratıklarının kanat çırpışları, adeta onu gerçek bir kelebek gibi taşıyordu. Kimi zaman da gölge bir sincap oluşturarak, onun gölgesinin üzerinde yürüyüşler yapmayı öğreniyordu. Ayaklarının altındaki o hafif direnç ve sincabın sevimli çırpınışları, gerçek dünyadaymış gibi hissettiriyordu.

Arden her canlının oluşturduğu gölgenin farklı bir enerjisi ve duygusu olduğunu fark etmişti. Kelebeklerin hafifliği ve zarafeti, sincabın neşesi ve şaşkınlığı, hatta çevresindeki bitkilerin ve hayvanların gölgelerinin bile benzersiz bir şekilde etkileyici bir aura taşıdığını gözlemliyordu.

Bugün, pazartesiydi. Kral Bert, artık Harold'ın başına gelen talihsiz olayı öğrenmişti ve bununla ilgili bilgileri yakın krallıklara gözcü kuleleri aracılığıyla iletmek suretiyle yaymıştı. Kral, Arden'in varlığını ifşa edebilirdi; ancak Bert, düzenlenen suikaste sessiz kalmayacağını ve konuyu derinlemesine araştıracağını açıkça belirtmişti. Bazı krallıklardan gelen destek mesajları, krallığın yaşanan olaylara verdiği önemi gösterir nitelikteydi. Yüzen Krallıkla olan ilişkiler ise şimdiden sallantıya girmiş, krallıklar arasındaki denge değişmeye başlamıştı.

Kral, eşinin yaşamını sürdürmeyi o kadar takıntı haline getirmişti ki artık gözleri başka hiçbir şeyi görmüyordu. Kraliçenin hayatta kalmasına dair saplantısı, onu her türlü gerçeklikten koparıp sarmıştı. Onun bu duygu yumağı içinde çevresinde gelişen olaylara ve tehlikelere karşı duyarsızlaştığı gözle görülüyordu.

Bugün, hatta gözcü kulelerinin dahi bazen mesaj iletemediği, Kayıp Şehir'e yapılan bir yolculuk düzenlenecekti. Bu şehir, adını sislerin içinde kaybolup sürekli yer değiştirmesinden almıştı. Sisler, içinde gizlenen şehri gizemli bir şekilde farklı noktalara taşıyordu. Bu olağanüstü olayın nasıl mümkün olduğu ise hâlâ çözülememiş bir sırdı. Sisler, adeta sakladığı şehri korumak için bir tür gizli savunma mekanizması gibi işliyordu.

Bu gizemli şehre yapılan yolculuğun amacı iki taneydi. Birincil hedef, herkesi tehdit eden kralın niyetlerini, düşüncelerini ve planlarını ortaya çıkarmaktı. Kralın gücünün ardında yatan gerçeği keşfetmek, krallıkların güvenliğini sağlamak için hayati bir adımdı.

İkincil amaç ise Visterya olarak bilinen esrarengiz yer hakkında daha fazla bilgi edinmekti. Visterya, şu anda varlığı bilinmeyen bir yerdi ve geçmişte önemli bir rol oynamıştı. Krallıklar, bu görevi ortak bir şekilde üstlenmiş ve Prinhol Krallığı'na emanet etmişti. Yıllar içinde unutulmuş olan bu gizemli yer, belki de cevapların anahtarını taşıyordu.

Böylece, Kayıp Şehir'e doğru yapılan bu heyecan dolu yolculuk, hem kralın göz ardı ettiği gerçekleri yüzüne vuracak, hem de bilinmeyenlerle dolu Visterya'nın sırlarını açığa çıkaracaktı.

Visterya Akademisi, aniden terk edilmiş ve binası ciddi şekilde tahrip edilmiş bir halde bulunduğunda, bu olay herkesin zihninde büyük soru işaretleri oluşturdu. Ancak tuhaf olan, insanların yedi yıl boyunca bu olayı hiç sorgulamamış olmalarıydı. Aslında, akademinin ortadan kaybolmasına sevinenler bile vardı; çünkü Visterya'nın varlığı, bazılarına göre tehlikeli ve rahatsız edici bir durumdu.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now