Bölüm 17: Dondurucu Soğuk

168 96 0
                                    

Keyifli okumalar (٥⁀▽⁀)ノ

11.09.2314

Arden, terli ve hızlı bir nefes alışverişiyle yatağında aniden doğruldu. Yine kabus görmüştü. Yedi yıldır süren bu kabuslar onu hiç bırakmıyordu. Derin bir iç çekti, gözkapakları titreyen bir heyecanla açıldı. O anı geride bırakmak istedi.

Yatağında otururken penceresine döndü, kararmış gece manzarasına göz attı. Camın ardından, ormanın gölgelerinin ay ışığında uzayıp yayıldığını gözlemledi. Gece sessizliği, kabuslarının ardında kayboluyordu. Pencereden dışarıya baktıkça, kabuslarının gerçek dünyasını nasıl etkilediği düşüncesi zihnini sardı. Arden, kendi iç dünyasının karmaşıklığına karşı gerçek dünyanın sakinliğini hissediyordu.

Arden, artık çocukluğunun masumiyetini geride bırakmıştı. On sekiz yaşına ulaşmış, hayatın getirdiği zorluklarla yüzleşerek büyümüştü. Geçen yılların ona öğrettikleriyle donanmıştı: hayal kırıklıkları, başarılar, aşklar ve elbette hayatta karşılaştığı zorluklar.

Fiziksel olarak da değişmişti. Gençlik yılları, onun bedenine kaslarla şekil vermişti. Artık o, bir zamanlar hayranlıkla baktığı, Albert'e benzeyen bir görünüme sahipti. Ancak bu güç sadece dışarıdan görünen bir yansımaydı. Arden, içsel bir savaşın içindeydi. Onun içindeki potansiyel, hala tam anlamıyla açığa çıkmamıştı. Yedi yıl boyunca, yeteneklerini kullanmamış, özel güçlerini göz ardı etmişti. Bu güçleri, geçmişte yaşadığı travmatik deneyimler nedeniyle bastırmıştı.

Arden'in iç dünyası, kabuslarla sürekli sarsılıyordu. Bu rüyalar, geçmişin hayaletlerini hatırlatıyor, onu karanlık düşüncelere sürüklüyordu. Geleceğin belirsizliği ise onu endişelendiriyordu. Kendi içinde, bir yandan büyümüş olmanın verdiği güç ve sorumluluk hissi, diğer yandan ise yeteneklerini nasıl kullanacağına dair belirsizlik arasında gidip geliyordu.

Arden'in değişimi, o siyah kapıyla iletişime geçtikten sonra belirginleşmeye başlamıştı. Harold ile birlikte karanlık ormanda kapıyı aramışlardı ancak o günden sonra kapı bir daha ortaya çıkmamıştı. İlk başlarda sadece bir kayboluş gibi görünse de Arden'in iç dünyasında büyük bir fırtına başlatmıştı.

Her gece, rüyalarında siyah kapıyla ilişkilendirilen felaketlerden kaçarken buluyordu kendini. Rüyaları, onu geçmişte yaşadığı travmaların ve gelecekteki belirsizliklerin hükmettiği kabuslarla dolduruyordu. Kapının kapanmadığını hissediyordu, adeta karanlık bir gölge gibi onu takip ediyordu. Ancak bu gölgeyle başa çıkmanın bir yolunu bulamıyordu.

Arden, her geçen gün daha da içine kapanmış, duvarlarını yükseltmişti. Duygusal karmaşa, onun iç dünyasını sarmış, bazen nefes almasını bile zorlaştırmıştı. Kapıyla kurduğu o tuhaf bağ, onun kendi yeteneklerine ve korkularına karşı yürüttüğü içsel bir savaşı simgeliyordu. Bu savaş, onu şekillendiriyor, değiştiriyordu. Arden artık eski Arden değildi, içsel çalkantıları onu farklı biri haline getirmişti.

Bu süreçte, kabuslar dışında Arden'i rahatsız eden bir diğer gerçek, Ajan Yedi'nin hala geri dönmemiş olmasıydı. Arden yıllarca, Ajan'ın bir gün geri geleceğini umutla beklemişti. Kapıyla etkileşime girdikten sonra, her gece rüyalarında Ajan Yedi'nin o kabuslardan kurtardığı hayalini kurardı. Bu, onun için bir çıkış kapısı gibiydi, karanlığın ortasında ışığı aradığı bir umuttu.

Başlangıçta, yıllar geçse de umudunu kaybetmemişti. Geleceğine ve Ajan Yedi'nin geri döneceğine inanıyordu. Ancak yıllar geçtikçe, bu beklenti giderek zayıfladı. Artık her gece yaptığı duaların ve dileklerin gerçekleşmeyeceğini hissediyordu. Ajan Yedi'nin başına kötü bir şey geldiğini düşünmeye başlamıştı. Belki de Ajan, onu terk etmişti veya onu artık duymuyordu.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now