Bölüm 9: Kardeş Krallık

217 151 0
                                    

Keyifli okumalar ♡( ◡‿◡ )

28.07.2307

Arden'in gözleri yavaşça açıldığında, odanın soluk ışığında siluetler belirmeye başladı. Yatağında uzanırken, bedenini kaplayan acı onun ruhunu sardı, sessiz bir inilti dudaklarından kaçtı. Odasına göz gezdirdiğinde, normalde alışık olduğu düzenin değiştiğini fark etti. Köşede, odanın içini huzurlu bir maviye boyayan güneşin ışıklarından oluşan bir parıltı dans ediyordu. Diğer tarafta ise, derinliklerinden gelen karanlık, bir gizemin örtüsünü örüyordu. Arden, bu manzaranın ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken, zorlukla yataktan kalkmaya çabaladı. Ancak bedeni, acının pençesinde kıvranarak ona izin vermedi. Soluğunu tutarak, hayal kırıklığı içinde mırıldandı. O an, odasında birinin olduğunu hissetti.

Gözleri, sandalyenin üzerinde uyuklayan Astrid'e takıldı. Astrid, bütün gece boyunca onun yanında beklemiş olmalıydı. Arden'in bedeni, bir savaş alanı gibi çiziklerle doluydu. Kolları ve bacakları, dün gece hayatta kalmak için verdiği mücadeleyle kazanılmış bandajlarla sarılıydı. Astrid, başını dinlendirdiği masadan hızla kalktı ve Arden'in uyanmış olduğunu fark edince, hafif bir gülümsemeyle ona baktı.

"Astrid, iyi misin canım?" diye sordu, gözlerindeki endişe belirginleşirken. Astrid, nazikçe elini uzatarak Arden'in başını okşadı. Arden, başını yavaşça aşağı yukarı sallayarak evet yanıtını verdi. Astrid'in gözlerindeki acıma dolu bakışlara karşılık Arden, sessizce başını salladı. "Beni dinleyen yok ki. Sizin gitmenizi istemedim, hava kötü görünüyordu, üstelik erteleseydiniz diye ısrar ettim ama kurallar böyle dedi," diye mırıldandı Astrid. "Bak, başınıza gelenlere rağmen en azından hayattasınız."

Arden, yatakta hafifçe doğrulduğunda, Astrid arkasındaki yastığı dikleştirdi ve oturmasına yardım etti. Astrid, sessizce ayağa kalktı ve yavaşça Arden'e döndü. Arden'in yüzündeki çaresiz ifadeyi gören Astrid, onun saçlarıyla oynamaya başladı. Gülümseyerek, hafif bir sırıtışla ona yaklaştı. "Her şey yolunda olacak, bugün dinlenmelisin," dedi, ardından odadan çıkmak için paravanı açtı.

Paravanın açılmasıyla birlikte, karşılarında bekleyen Harold'ı gören Astrid, ona içeri girmesi için izin verdi. Harold, hızlı adımlarla Arden'in yanına oturdu. "Aşırı havalıydın. Bir uzun kuyruk öldürdün," dedi, gözlerinde hayranlık parıldıyordu. Arden, gözlerini devirerek yanıtladı, "Ben öldürmedim ki. En fazla kuyruk kesmişimdir."

Harold, hafifçe elini havada sallayarak devam etti, "Boş ver, daha ne yapacaksın. Ben onu bile yapamadım." Arden, yorgunluktan ölüyormuş gibi hissediyordu, ama Harold için aynısı geçerli değildi. Harold, mırıldanarak devam etti, "Neden hala yatıyorsun? Kardeş Krallığa gitmeyecek misin?"

Arden, anlamadığını belirten bir bakışla Harold'a baktı. Harold'ın gözleri büyüdü, "Bilmiyor musun? Bugün Kardeş Krallığa ziyarete gidilecek, seni de çağırırlar sanmıştım. Gerçi pek iyi durmuyorsun," dedi ve sandalyesini bir ileri bir geri salladı.

"Ben de gelmek istiyorum. Ne zaman gidilecek?" diye sordu Arden heyecanla. Harold, saate baktı ve yüksek sesle, "Bir saat sonra gidilecek!" diye yanıtladı. Arden, hızla yatağından fırlayıp banyoya doğru koştu. Koşarken, vücudundaki acıların ne kadar yoğun olduğunu bir kez daha hissetti. Bacakları ve elleri tamamen bandajlarla sarılıydı. Hafifçe bandajları sökmek ve yaralarına bir sürü yara bandı yapıştırmak istedi. Duş alamazdı ancak en azından yüzünü ve saçını yıkayabilirdi. Hafifçe suyu açtı ve Harold'dan yardım istedi.

Harold, Arden'in bu görevini tamamen yapamadığını anladı. Ancak aklında harika bir fikir belirdi: Banyo havlusu ve bir sürü gazlı bez kullanarak bütün yaralarını temizleyebilirlerdi. Bu fikir, Arden için çok daha kolay görünüyordu ve neyse ki oldukça etkiliydi. Harold, hemen işe koyuldu, yaraları nazikçe temizlerken, Arden'in yüzünde biraz rahatlama beliriyordu.

Gölge ve TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin