Bölüm 32: Ormandan Sesler

54 40 0
                                    

Keyifli okumalar (♡μ_μ)ノ

30.09.2314

Gökyüzü, gri bulutlarla kaplıydı ve rüzgarın hafif esintisi savaş alanının gergin atmosferini taşıyordu. Arden, cesurca durmuş, düşman birliğinin yanında yüksek bir noktada duruyordu. Gözleri kararlılıkla dolu, düşman askerlerine meydan okuyarak "Çekilin!" diye bağırdı. Arden'in sesi, etraftaki sessizliği deliyordu.

Düşman askerler, kalenin girişinden hızla Arden'e doğru baktılar. Arden'in kim olduğunu anladıklarında, bir anlık tereddüt yaşadılar ancak sonra kılıçlarına sarıldılar ve hızla ona doğru koşmaya başladılar. Düşmanlarının hedefine ulaşmak için birleşmiş gibiydiler. Her adım, savaşın vahşiliğini ve kararlılığını yansıtıyordu, ve Arden'in cesur çağrısına meydan okuyarak ilerliyorlardı.

Arden, ellerini ileriye uzatarak, kalbinde barış isteğiyle titreyen bir sesle "Kimseye zarar vermek istemiyorum!" dedi. Gözleri umutla doluydu, barışın gücüyle dolup taşıyordu. Ancak üzerine koşan askerler, tereddüt etmeden koşmaya devam ediyorlardı. Arden, adımlarını geriye attı, kendi iç çatışmasına rağmen ancak o an geldiğinde, buraya gelme amacını hatırladı. Düşman askerlere karşı durmak zorundaydı, bu yüzden kararlılıkla tekrar ileri adım attı. Artık savaşın kaçınılmazlığını hissediyor, içindeki barış isteğinin savaşın acı gerçekleriyle çeliştiğini biliyordu.

Arden, ellerini uzatarak avucunu toprağa doğru döndürdü, derin bir bağlantı kurmak istediği bu dünyayı hissetmek istiyordu. Gölgeler, parmaklarının arasında dans eder gibi ilerledi, onu çevreleyen ortamı saran mistik bir hava yarattı. Gözleri kırptığında, daha önce odaklanmaya çalıştığı güce anında sahip olmuştu; içindeki enerji ve yetenekler açığa çıkmıştı.

Üzerine koşan ilk asker, Arden'in gücünün bir yansıması olan büyük bir gölge dalgasıyla karşılaştı. Bu dalgalar, karanlık ve gizemle doluydu. Askeri hızla yere sabitledi, gölge kuvvetiyle hareket etmesini imkansız hale getirdi. Adam, şaşkın ve çaresiz bir şekilde yerdeyken, Arden'in gücünün sınırsızlığını ilk elden deneyimlemişti.

Gölge, Arden'in ellerinden dışarı akarken, askeri öldürmeden önce vücudunu sarmıştı. Bu, bir ağın etkisi gibiydi, bir tür karanlık tutsaklık, askerin bedenini tamamen etkisi altına almıştı. Adamın gözleri telaş içindeydi ancak hareket etme yeteneği tamamen engellenmişti. Gölgenin etrafında sıkışmış gibi duruyordu, hareketsiz ve çaresiz.

Aynı şekilde, yanındaki diğer askerlere de aynı işlemi uyguladı. Hızla hareket edip zarar vermeden onlardan kurtulma yolunu bulmuştu. Her bir asker, vücudunu sararak onları etkisiz hale getiren bu karanlık ağ tarafından yakalanmıştı. Arden, bu yöntemle düşmanlarına zarar vermeden onları etkisiz hale getirerek savaşın karmaşıklığını anlamıştı. 

Arden, hızlı adımlarla kapının önüne geldiğinde, kapının arkasında bekleyen askerlerin koruma amacıyla hazırlandığını fark etti. Henüz askerler içeriye girmemişti ancak kapı büyük hasar görmüştü. Kapı, savaşın şiddetinden ve çarpışmalardan zarar görmüş, zorlukla ayakta duruyordu. Arden, nefes alırken ormanın içinden gelen insan seslerini duymaya başladı. Bu sesler, güçlü bir şekilde yankılanan kükremeler gibiydi, birçok kişinin aynı adımları atarak kaleye doğru ilerlediğini gösteriyordu. Kapının önünde gördüğü askerler sadece ordunun küçük bir parçasıydı.

Arden, içindeki adalet duygusu ve ailesini arama isteği ile doluydu, bu yüzden askerlere zarar vermek istemiyordu. İnsanlara zarar vermeden, kalenin öbür tarafına doğru koşmaya başladı. Bu askerlerin hepsini öldürebilirdi, ama öncelikle sevdiği insanları bulmalıydı. Kalenin içindeki kargaşa ve çatışma sesleri, Arden'in kalbiyle birlikte hızla atıyordu çünkü her adımı, ailesine ulaşma umuduyla doluydu.

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now