Bölüm 33: Son Yudum

Start from the beginning
                                    

Arden, Harold'ın yanına yaklaştı ve yere oturarak onun dediklerini dinlemeye başladı. Harold, duygusal bir tonla, "Biz çok küçükken tanıştık ve senin sayende hiç tahmin edemeyeceğim bir hayatım oldu," dedi. Ses tonunda bir karışık duygu vardı, hem minnettarlık hem de hüzün.

Harold'ın gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve bu gözyaşları, dostluğun ve paylaşılan anıların yıllar boyunca ne kadar önemli olduğunu yansıtıyordu. Arden, Harold'ın anılarına ve duygularına saygı duyarak, onun hüzünlü anlarına ortak oluyor ve onu dinliyordu. 

Arden hafifçe başını sallayarak, "Böyle konuşma," dedi, ancak Harold, onun sözünü sessiz bir fısıltıyla kesti. "Ben hep bir yükselen ile tanışmak istedim ve karşıma sen çıktın," dedi. Arden, göz yaşlarını silerek dinlemeye devam etti.

Harold devam etti, "Bana göremeyeceğim çok fazla büyülü varlıklar gösterdin," dedi ve hafifçe gülümseyerek, "Bunlar benim en büyük hayalimdi."

Arden, bu duygusal an karşısında, dostunun hissettiği mutluluğu ve minnettarlığı anladı. Ancak veda etmeyi düşünmek istemiyordu ve yüksek bir ses tonuyla, "Veda ediyor gibi konuşmayı kes! Daha çok birlikte vakit geçireceğiz," diye ağlayarak bağırdı.

Harold hafifçe gülümseyerek, "Ben gerçekten mutluyum," dedi. Bu an, dostların birbirlerine olan bağları ve birlikte geçirdikleri anların değerini hatırlattı. Dostluklarındaki derin sevgi ve bağlılık, bu zorlu anları paylaşarak güçlendi.

Arden başını sürekli hayır anlamında sallıyordu, "Lütfen! Yardım bulmama izin ver," diyerek ayağa kalktı. Ancak Harold, eliyle durması için işaret yaptı.

Harold, sakin bir şekilde, "Bir insan ne zaman kaybedeceğini hisseder," diyerek Arden'i durdurdu. Bu sözlerle, Harold'ın kabullenme ve vedalaşma sürecinin başladığını belirtiyordu. Arden, dostunun bu zorlu anlarını paylaşıyordu ama Harold'ın kararına saygı duyuyor ve onun yanında olma isteğini anlıyordu. 

Harold gözlerini kapatınca, Arden korkuyla yere çömeldi ve "Hayır! Lütfen!" diyerek bağırmaya başladı. Gözlerini tekrar zoraki bir şekilde açtığında, Harold sessizce, "Bana son kez küçük bir kelebek yapabilir misin?" diye fısıldadı.

Arden, dostunun bu son isteğini yerine getirmeye hazırdı ancak bu anın duygusal yükü ve vedalaşmanın acısı onun kalbini sıkıyordu. Harold'ın bu özel talebi, dostluğunun anılarına ve Arden ile paylaştığı güzel anılara bir saygı göstergesiydi. 

Arden, arkadaşı için elini hafifçe havaya kaldırdı ve avucunu nazikçe kapattı. Avucunu açtığında, minik bir kelebek hafifçe gökyüzüne yükseldi. Kelebeğin kanatları, güneş ışığında parıldarken havada dans ediyordu.

Arden, hafifçe arkadaşına baktı ve dostunun gözünden akan yaşları fark etti. Hafifçe yaşını sildi, bu duygusal anı daha fazla yaşanır hale getirmek isteyerek. Arden, Harold'ın son isteğini yerine getirirken dostunun hüzün ve mutluluğunu paylaşıyordu. 

''Bu gölgeleri özleyeceğim,'' dedi Harold, gözleri kapanmak üzereyken. Anın sonunda, Harold hafifçe elini kaldırarak kelebeğe dokundu. Kelebek, havada hafifçe dönerek etkileyici bir dans sergiledi.

Harold'ın eli, kelebeği nazikçe okşarken, dostu ile son bir temas kuruldu. Kelebek, bu özel andan ilham alarak yavaşça yok oldu ve sonsuzluğa doğru kanat çırptı. Harold, gözlerini kapattı ve huzurlu bir gülümsemeyle sonsuzluğa doğru yolculuğuna başladı. Bu an, dostluğun ve vedalaşmanın duygusal derinliğini yansıtıyordu, gölgelerin büyülü dünyasından sonsuzluğa doğru bir yolculuk.

Arden, arkadaşının göğsünde dakikalarca ağladı. Gözyaşları, derin bir acının ve kaybın ifadesiydi. Kendini dakikalarca kaybedip bu anın içinde kaybolmuştu. Arden, dostunun son nefesinin yanında olduğu için kendisini sorumlu hissetti ve bu yüzden hayatından nefret etti.

Arkadaşının yanından ayrılırken omzundan bir kelebek hissetti. Kelebeğe hafifçe dokunarak, son kez veda etti. Bu dokunuş, vedalaşmanın hüznünü ve dostunun anısını canlı tutma isteğini yansıtıyordu. Arden, bu zorlu anları paylaşmanın yanı sıra dostunun hatırasını yaşatmaya kararlıydı.

Harold'ı kaybetmenin acısıyla dolu olan Arden, kralın odasına doğru koşmaya başladı. Odanın kapısının önünde gördüğü askerler, kapıyı kırmaya çalışıyorlardı. Arden, öfkesi ve üzüntüsüyle güçlenmişti ve tek bir hamleyle askerleri parçalarcasına geriye fırlattı. Her bir dokunuşu, inanılmaz bir yıkım gücüne sahipti.

Arden, kapının önüne geldiğinde, kapının arkasındaki ailesine seslendi, "Baba ben geldim. Kurtardım sizi, kapıyı açın," dedi. Ancak kapının arkasından hiçbir ses gelmiyordu. Bu sessizlik, Arden'i daha da endişelendirdi çünkü ailesinin güvende olup olmadığını bilmiyordu. 

Arden, bir kez daha bağırdı ancak hala bir ses duyamamıştı. Kapıyı kırmak için birkaç adım geriye çekildi ve tek bir düşüncesiyle kapı yerle bir oldu. Ahşap kapı, Arden'in öfkesi ve gücüyle parçalandı.

Arden, yere serilmiş ailesini görünce kalbi sıkıştı. Korku ve titreme içinde odanın içine girdi. Yavaş ve ağır adımlarla ilerledi, her adımda endişesi daha da artıyordu. Odaya baktığında, herhangi bir kan izi, kırılma, parçalanma veya zorla giriş işareti göremedi. Odanın içi, sessiz ve gizemli bir hava içinde sakin bir şekilde duruyordu.

Arden masanın üzerinde bir şişe ve bir sürü kadeh fark etti. Gördüğü manzara, ailesinin umutsuzluğa kapılarak intihar ettiğini gösteriyordu. Arden, şişeyi hafifçe eline aldı ve titreyen elleriyle sıkıca tutarak babasının yanına geldi. Kral Bert, cansız bir şekilde yerde yatıyordu.

Arden, babasının yanına yaklaştı ve titreyen nefesi dışarıya verdi. Hüzün dolu bir fısıltıyla, "En azından acı çekmediniz," dedi ve babasının gözlerini nazikçe kapattı.

Artık Arden, kendi vücudunu hissedemiyordu. Bir gün içinde bütün tanıdıklarını kaybetmenin yarattığı travma, beyninde bir uyuşma hissine yol açmıştı. Boş bakışlarıyla şişeyi eline aldı. "Ben de sizinle geliyorum. Ailem," dedi ve şişeyi ağzına götürdü.

Bir damla zehir bile diline damlamamıştı çünkü bütün zehir tükenmişti. Arden, hissiz bir gülümsemeyle, "Ölmeyi bile beceremiyorum," diyerek kendi hüzünlü durumunu biraz ironik bir şekilde dile getirdi. Gülmeye devam etti ancak bu gülüş içindeki umutsuzluğu yansıtıyordu.

Dışarıda, duyduğu asker sesleriyle irkildi. Pencereden dışarıya bakarak büyük gölge kapıların açıldığını fark etti. Bu an, olayların gelişiminin daha da karmaşık hale geldiğini ve yeni bir tehlikenin yaklaştığını gösteriyor. Arden'in yaşadığı karmaşık duyguların yanı sıra dış dünyada da çözülmesi gereken sorunlar olduğunu yansıtıyor.

Arden, odadan hızla çıkmadan önce yerde duran tacı alarak başına taktı. Taç, onun hızla değişen durumunun bir göstergesi olarak, hükümdarlık ve güç sembolü olarak parlıyordu.

Koşarak basamakları hızla atlayarak aşağıya iniyor ve önüne gelen herkesi düşünmeden paramparça ediyordu. Arden'in öfkesi ve gücü, her adımda daha da büyüyerek etrafındaki her şeyi etkisi altına alıyordu. Mobilyalar kırılıyor, duvarlar çatlarken insanlar korku içinde kaçmaya çalışıyordu.

Dışarıya çıktığında, karşısında binlerce asker topluluğu duruyordu ve hepsi aynı anda kılıçlarını çektiler. Arden, boş gözlerle askerlere kıpırdamadan baktı. Gözlerini kapattığında, az sonra doğacak büyük kaosun çığlıklarını şimdiden hissetti.

▓▒░░░░░░░░░||░░░░░░░░░▒▓

Beğendiyseniz yorum atmayı ve oylamayı unutmayın! (>•)

En çok ağlayarak yazdığım bölüm olabilir.

Sezon finali bölümünde görüşürüz. Kendinize iyi bakın (つ 。╯︵╰。)つ

Gölge ve TaçWhere stories live. Discover now