(28) Soğuk Savaş.

Start from the beginning
                                    

Birkaç kez çaldıktan sonra biri telefonu açtı ama bu Gurur değildi. "Biri senu arayi!" diye bağıran ince bir kadın sesi duydum. Bizim oranın şivesini konuşan biri Gurur'un telefonunu onun yerine açmıştı. "Amca! Ha buraya geleysun." Amca mı? Gurur'a amca diyecek sadece bir kişi olabilirdi o da Defne'nin kızıydı.

Kaskatı kesildiğimde neredeyse telefon elimden düşecekti. Telefonun diğer ucunda Defne'nin kızı mı vardı? Garip olansa bu ses bir yerden tanıdık geliyordu. Daha önce nerede duymuş olabilirim?

"Kim arayi oni de hele," diyen Gurur'un sesi çok uzaklarda geliyordu.

"Bilmiyrum daa, yazmiy isim."

"Ula ne niye açaysin o zaman?"

Kız gülerek, "Çalduğu içindur," deyince Gurur'un arkadan ettiği küfürleri duyabiliyordum.

Gurur her nereden bağırıyorsa daha kızın yanına gelmemiş olmalı ki, "Amca geleysun artık!" diyerek tekrar ona sesini duyurdu. "Ağaç ettun beni buraya, ha bu ettuğun iş mudur!" diye ona bağırdıktan sonra kısık bir sesle öksürdü. "Bir dakika bekleyin lütfen," dedi bana ama hâlâ öksürüyordu. "Amcam bir dakika içinde burada olacak." Sesinde yirmi yaşındaki genç bir kızın deliliği ve kibarlığı vardı. Telefonu neden kapatmadığımı anlayamıyorum.

On saniye sonra kızın öksürükleri artınca sertçe yutkundum. Çok şiddetli öksürüyordu. Kontrol edemediği öksürüklerinin arasında acıyla inleyip, "Amca yetuşesun," diye fısıldadı. "Am-amca bi şey oliy, amca kan!" dediğinde sanki Gurur'dan değil de benden yardım istiyormuş gibi sandalyeden nasıl kalktığımı bilemedim. Yaşadığım korku ve dehşet hissi karşısında kendime inanamadım. Bu duygu da neyin nesi?

Bir şeylerin kırılma sesini duyduğumda telefonun diğer ucunda büyük bir gürültü koptu. Artık kızın nefes sesleri kulağıma gelmiyordu. "Hayır, hayır!" diye bağıran Gurur'un korku dolu sesini duydum. "Gözlerini aç, kurban olurum gözlerini aç! Hadi güzelim aç gözlerini. Araba, arabayı hazırlayın hemen!" diye veryansın edince daha fazla dayanamayıp telefonu kapattım. Siktir!

Odanın içinde dört dönerken yanımdaki sandalyeye tekme atıp onu devirdim. Parmaklarımı sinirle saçlarımdan geçirirken neyle mücadele ettiğimi bilmiyordum. "Sikerim böyle işi!"

Ölüyordu.

Defne'nin kızı gerçekten ölüyordu.

Allah kahretsin ki ölüyordu!

Ölmesini isterken bu hissettiğim sikik duyguya anlam veremiyorum!

***

Bir hafta önce o kızın hasta sesini duyduktan sonra tekrar Gurur'u aramaya cesaret edemedim. Kendimi daha çok işlere verdim ve bir şeyleri düşünmek için kendime daha az zaman ayırmaya başladım. Siktiğim hayatında her şey daha kötüye gidiyordu çünkü bugün de Bige'nin babası çıkıp gelmişti. Akşamüstü eve geldiği için Levent beni arayıp eve çağırmıştı. Bige gittiğinden beri ilk kez eve saat sekizde gelmiştim. Normalde ya sabaha karşı eve gelirdim ya da hiç gelmez otelde kalırdım. Özellikle odama girmek bile istemiyordum. Bige'nin odamda bıraktığı güzel anılar yokluğuyla bir cehenneme dönüştüğü için onun izinin olduğu her yerden kaçıyordum. Kızı beni evden soğutmuşken babası bu akşam zoraki bir şekilde beni eve getirtmişti.

Çalışma odama çekilince masanın önündeki koltukta huzursuzca oturan Asım Bey, "Kızımı kaçırtacak ne yaptın?" dediğinde her an gırtlağıma yapışacak gibiydi.

"Karım ile olan sorunlarımız sizi ilgilendirmez," dedim sakince.

Yumruğunu masaya vurup, "O benim kızım!" dedi.

SAKA VE SANRIWhere stories live. Discover now